* Chipco Hareketi'nden ağaçlara sarılan kadınlar, Kaynak: ecologicalfeminism.files.wordpress.com.
ABD'li ekofeminist düşünür ve bilim tarihçisi Carolyn Merchant tarafından kaleme alınan "Doğanın Ölümü: Kadınlar, Ekoloji ve Bilimsel Devrimi" kitabı Otonom Yayıncılık etiketiyle okurla buluştu.
Türkçeye Bilge Tanrısever'in çevirdiği kitap, ekofeminist bir perspektifle insanın benlik, toplum ve kozmos algısını kalıcı bir biçimde dönüştüren bilimsel devrimi irdeliyor.
Kitabın önsözünden: Bugün, 1970'lerde tecrübe ettiğimiz çevre krizini hayli aşan küresel bir ekolojik kriz bütün gezegenin sağlığını tehdit ediyor. Günbegün bitki ve hayvan türlerinin nesli tükeniyor. İnsanlar ve yeryüzü arasında yeni bir ortaklık kurmaya acilen ihtiyacımız var. Rachel Carson'ın Sessiz Bahar kitabının 25. yılını kutlarken "ekofeminist perspektifler" üzerine yapılan 1987 tarihli bir konferans, gezegenin ekolojisini eski haline getirecek ekolojik bir devrime öncülük etmeleri için kadınlara çağrıda bulundu. Geçtiğimiz 10 yıl içinde, dünyanın dört bir yanındaki kadınlar, ekoloji aktivistleri olarak meydanlara çıktı. İsveç'te bozuk orman meyvelerinden yaptıkları reçelleri Meclis üyelerine sunarak, yabani bitkilere yönelik tarım ilaçlarının ormanlarda kullanılmasını protesto ettiler. Hindistan'da yiyecek pişirirken kullanılan odunları kereste piyasasından korumak için protestolar düzenleyip Chipco, yani "ağaçlara sarılma" hareketine katıladılar. Kenya Greenbelt hareketinde, çölleşmenin etkilerini tersine çevirme gayesiyle milyonlarca ağaç diktiler. İngiltere'de, yeryüzündeki yaşamın sürekliliğini tehdit eden nükleer füzelerin mevzilenmesini protesto etmek için Greenham Common önünde yıllarca kamp yaptılar. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yerlisi kadınlar, kendilerine ayrılan bölgelerde artan kanser vakalarıyla ilişkilendiren uranyum madenciliğini protesto etti. Aynı anda feminist yazarlar, yeryüzüne kök salmış yeni bir tinselliğe temel olan kadim tanrıçalar üzerine art arda kitaplar yazdı. Tüm bunlara rağmen kadınlar ve doğa arasındaki bağlantı uğruna yapılan bu kutlamaların bir çelişkisi de vardı: Kadın ve doğanın birleştirilmesi bir biçimde özcülük olmaz mı? Kadınlar biyolojik üreme kapasitelerinden dolayı doğayı erkeklerden daha yakın olduklarını ve toplumsal rollerinin de bakıcılık olduğunu kabul etmiş olmazlar mıydı? Bu gibi eylemler, doğayı ve kadını özgürleştirmediği gibi, her ikisine yönelik baskının mevcut biçimlerini iyice pekiştirmiyor mu? Halbuki doğa ve kadın kavramları, tarihsel ve toplumsal olarak inşa edilirler. Cinsiyetin, toplumsal cinsiyetin ya da doğanın değişmeyen bir "öz"ü yoktur... |
Künye
Doğanın Ölümü: Kadınlar, Ekoloji ve Bilimsel Devrim
Yazar: Carolyn Merchant
Çeviren: Bilge Tanrısever
Otonom Yayıncılık
İstanbul
(TY)