"Yöneticilerin tepkisi önemli, köşe yazarları hala sessiz"
"Basın çalışanları 15 yıldır ilk kez ortak bir tepki geliştirmeyi başardılar" diyen Şık, bunda, Mehmet Yılmaz ve İsmet Berkan gibi yöneticilik sıfatı bulunan kişilerin sözleşmeyi imzalamayı reddetmelerinin etkili olduğunu düşünüyor.
Karşı çıktıkları sözleşmelerin yüksek maaşlarla çalışan kişileri daha çok etkileyeceğini hatırlatan Şık, "Keşke bu yöneticiler daha önce de çalışanların haklarına sahip çıkmış olsaydı" diyor ve köşe yazarlarının sessizliğini de eleştiriyor.
En önemli sorun, örgütsüzlük
Eryılmaz, "Kazanılmış haklarla ilgili dikkatli olmak gerekiyor; bizler de dikkatli olduk" diyor. Mavioğlu ise; "İnsanlar çalışma koşullarını olumsuz etkileyecek bir sözleşmeyle karşı karşıya kaldılar ve akıl yolunu tercih ettiler" diye özetliyor durumu.
Şık gibi Mavioğlu da, basın çalışanlarının en önemli sorununu "örgütsüzlük" olarak nitelendiriyor; ifade özgürlüğü ve çalışanların haklarının korunması için "sendikal örgütlenmenin" önemine dikkat çekiyor.
Sendikayla birlikte editoryal bağımsızlık da yitirildi
Er, gazetecilerin sendikalarıyla birlikte hem işyeri koşullarının belirlenmesindeki inisiyatiflerini hem de editoryal bağımsızlıklarını kaybettiklerini vurguluyor.
Er, "Sendika varlık gösterebilseydi, Gökkafes İstanbul'un ortasında yükselemezdi. Kendilerini güvende hissetmediklerinden, bütün etkili kalemler sürece seyirci kaldı" diyor.
Soner de, basın çalışanlarının haklarından haberdar olmadıklarını vurguluyor; "Meslektaşlarımız yasal haklarını öğrenmeli. Sendika sadece toplu sözleşme ile ilişkilendirilmemeli" diyor ve haksızlıklara karşı durabilmek için tek tek bireylerin sendikaya üyeliğinin önemine dikkat çekiyor.
Şık, Mavioğlu, Eryılmaz, Er ve Soner'in görüşleri şöyle:
Er: Sendika, editoryal bağımsızlık için gerekli
* 90'lı yıllarda sendikasızlaştırma yaşandı; işveren koşulları tek başına belirlemeye başladı. Gazetecilerin ekonomik ve sosyal güvenceleriyle birlikte editoryal bağımsızlık da yitirildi.
* 2003 tarihli İş Yasası ile işten çıkartmalarda çalışanlar lehine bazı düzenlemeler yapıldı; haksız çıkartmaların tazminatı artırıldı. Sendikalar Yasası ile bazı ek güvenceler getirildi.
* Geçtiğimiz dönemlerde işten çıkartılan, kendilerine dayatılan sözleşmeleri imzalamayı kabul etmeyen arkadaşlarımızın işveren aleyhine açtığı davalar sonuçlanmaya başladı, direnen bütün arkadaşlarımız kazandı.
* Meslektaşlarımızın yasal haklarının bilincinde olması gerekiyor. Bir işyerinde sendikalı olmak, sadece toplu sözleşme ile ilişkilendirilmemeli. Herhangi bir işyerinde toplu sözleşme önemli, ama sendikanın güçlü bir meslek örgütü olabilmesi için bireysel üyelik de çok önemli.
Soner: İşi kaybetmemek için atılan imza geçerli değil
* Hukuken, çalışanın işini kaybetmemek için attığı imza geçerli değildir, dava açma hakkını ortadan kaldırmaz.
* Basın çalışanları haklarından, haberdar değil. Bu sözleşmeler, işverenin yasaya karşı yaptığı hiledir.
* Doğan Medya Center'da yaşananların iyi bir başlangıç olacağını umuyorum. Basın, kuralsız çalıştırmanın en ağır koşullarda uygulandığı işkollarının başında geliyor. Çalışanlar, yargıda haklarını arayabilseler, işveren sorumluluklarından kurtulamaz ama bu da mümkün olamıyor.
Eryılmaz: İnsanların cebiyle uğraşırsanız, bir araya gelirler
* Sözleşmelerdeki bazı hükümlerin aleyhimize olduğunu düşündük, itirazlarımızı ilettik. Onlar da önerilerimizi yazılı olarak vermemizi istediler. Bugün taleplerimizi yönetime ilettik.
* İnsanların cebiyle uğraşırsanız, fena halde bir araya gelirler. Kazanılmış haklarla ilgili dikkatli olmak gerekiyor, bizler de dikkatli olduk.
Mavioğlu: Gazeteciler haklarını öğreniyorlar
* Sözleşmeler kazanılmış haklarımızı geriye götürüyor, bizlere ekstra cezai yükümlülükler getiriyordu. Yeni İş Yasası'nın ve 212 Sayılı Yasa'nın gerektirdiği hükümlerin dışında ekstra dayatmaları imzalamayacağımızı açıkladık. Plaza çalışanlarının yarısından fazlasının imza koyduğu talep metnimizi, bugün işveren tarafına iletiyoruz.
* Basın etiği, sosyal, ekonomik ve demokratik haklar açısından, medyadaki en büyük problem örgütsüzlük. Bu aşılmadıkça ne basın etiği sağlam bir zemine dayanabilir ne de haklarımızı savunabiliriz.
* Gazeteciler, bu tür olaylarla karşılaştıkça yasal haklarını öğreniyorlar. Burada çalışanlar akıllı insanlar, önlerine gelen metni okuyor, araştırıyor, uzmanlara danışıyorlar. Ortaya çıkan bileşke, bizim ortak karşı çıkışımız oluyor.
Şık: Yöneticilerin imzalamaması da önemli
* İş Güvencesi Yasası'nda, insanların periyodik aralıklarla, komik tazminatlarla işten çıkartılmasını engelleyici hükümler var. 2001 krizinden sonra işsiz kalan gazetecilerin, açtıkları davalarla, kendilerine ödenmiş tazminatın onlarca katını kazanması da işverenin gözünü korkuttu. İşten çıkartmalar bir süreliğine durdu.
* Basın çalışanları 15 yıldır ortak bir ses yükseltemiyordu. Yaklaşık 150 kişi, bir yıldır sendika üyesiyiz. Daha önce işlerini kaybetme korkusuyla sendikaya uzak duranlar, gruplar halinde sendikaya üye oluyorlar. Plaza kültüründe olmayan bir şey hayata geçti.
* Haklarımızı korumak için sendika çatısı altında örgütlenmek gerekli. Bütün meslek örgütleri önemli, ama sendika bir üst örgüt olarak algılanmalı.
* Kamuoyunun, gazetelerin mutfağında çalışan kişilerden daha fazla tanıdığı yazarlar, çizerler var. Köşelerinde hukuktan, adaletten söz eden bu insanların birlikte çalıştıkları insanlara karşı sessizliğini kınıyorum. (BB/YS)