Kaz Dağları’nda yapılmak istenen maden çalışmalarına karşı direniş yıllardır sürüyor.
Direnişin sesini duyurmak ve kitleselleştirmek için ise ekoloji platformları, STK’ler ve yurttaşların çalışmaları devam ediyor.
İşte bu amaçla Kaz Dağları Ekoloji Platformu’nun katkılarıyla gerçekleştirilecek olan Gözden Çıkarılmış Topraklar: Kaz Dağları Direnişi adlı fotoğraf sergisi, 30 Ocak saat 17.30’dan 6 Şubat’a kadar Çanakkale Belediyesi Troia Sergi Salonu’nda ziyarete açık olacak.
Fotoğraf sergisinin hazırlayıcıları olan Begüm Ormancı ve Helin Sinan ile Kaz Dağları’ndaki tanıklıkları ve sergi hakkında konuştuk.
Begüm Ormancı ve Helin Sinan hakkında
Begüm Ormancı (üstte) ve Helin Sinan (altta)
Begüm Ormancı; 20 yaşında, Boğaziçi Üniversitesi Felsefe 2. sınıf öğrencisi. Aynı zamanda müzik fotoğrafçılığı yapıyor.
Helin Sinan; 20 yaşında, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi. Amatör olarak fotoğrafçılıkla ilgileniyor.
“En basit ve aynı zamanda karışık haliyle pek çok şey ve zaman zaman hiçlik”
Kaz Dağları’nda yapılmaya çalışılan maden çalışmaları ve direnişle ne şekilde tanıştınız? İlginizi buraya ne yöneltti?
Begüm Ormancı: Cengiz Holding’in bölgede yürüttüğü maden çalışmaları kapsamında bir milyona yakın ağaç kesileceğine dair haberler her yerde dolaşıyordu. Zannediyorum ki ağaç kesimlerine yeni başlandığı zamanlar çeşitli sosyal medya gönderileriyle karşılaştım. Bu gönderiler arasında aklımda en çok fikir oluşturanı, daha önce fotoğraflama şansı yakaladığım bir müzik grubunun hikayelerinde paylaştıkları Kaz Dağları’yla ilgili bir gönderiydi. Fotoğrafın, yansıtıcı ve çoğaltıcı gücüne çok inanırım. Bu paylaşımı görünce oradaki direnişe katkı verebilmenin bir yolunun da fotoğraftan geçebileceğini fark ettim.
Helin Sinan: Ben de sosyal medya platformlarında bir milyon ağacın kesileceği haberleriyle haberdar olmuştum. Haberleri gördüğümde yaklaşık yüz bin ağaç kesilmişti ama çekilen görüntülerden durumun nasıl olduğunu tam olarak anlayamamıştım. Kaz Dağları, önceden de gittiğim ve çok sevdiğim bir yerdi. Böyle bir duruma karşı daha fazla kamuoyu oluşması gerektiğini düşündüğüm için durum beni şaşırtmıştı. Ayrıca orada yaşayan kadınların direniş videolarında adeta kendi anneannemi ve babaannemi gördüm diyebilirim. Onlar da topraklarına ve köylerine çok bağlıdır.
Kaz dağlarına hangi motivasyonla gittiniz? Orada gördüğünüz şeyler hakkında ne söylemek istersiniz?
Ormancı & Sinan: Bölgeyi ve burada yaşananları fotoğraflamaya karar verdikten sonra birbirimizle tesadüfi bir konuşmamız oldu. Meğerse aynı şeyleri düşünüyormuşuz. Durmadan karşılaştığımız haberler ve bölge halkının yardım çağrıları ile içimize bir çaresizlik duygusu yerleşmişti. Fakat bu hisle herhangi bir sonuca varılmayacağını bildiğimizden ikimiz de “Durumla ilgili ne yapabilir, nasıl bir destek verebiliriz?” diye düşünüyormuşuz.
Bu fikir ortaklığı sonucunda vakit kaybetmeden oraya gitmeye karar verdik. “Oraya’dan” kasıt tabii ki bizim için ilk etapta net değildi. Öncelikle Çanakkale’ye ulaşmayı hedefledik. Zaten ondan sonra her şey inanılmaz hızlı gelişti. Çanakkale’den sonra Bayramiç’te oradan Hacıbekirler’de ve nihayetinde de kesim alanında bulduk kendimizi. Tabii ki bu noktada artık tek başımıza değildik. Bize bu alanlara ulaşmamız, oradaki durumlar ve foto muhabirlik süreçleriyle ilgili destek olabilecek, danışabileceğimiz kişilere ulaştık. Danıştığımız kişiler aracılığıyla bize destek olabilecek başkalarıyla tanıştık ve onlar aracılığıyla da başkalarıyla…
Neler gördüğümüze gelecek olursak… Bir yerden başlamak zor. En basit ve aynı zamanda karışık haliyle pek çok şey ve zaman zaman hiçlik. Çaresizlik ve öfkeyi, ormanda ayakta ve devrilmiş ağaçları, o esnada kesilmeye devam eden diğerlerini, süreci durdurmaya çalışan herkesi, her şeye rağmen devam eden yaşamı aynı anda gördük.
“Yerle bir olmuş ağaçlar, dağın ortasından geçen kocaman yollar…”
Kaz dağlarına gittiğinizde pek çok şeyi fotoğraflama şansı buldunuz. Bunu yaparken ne tür zorluklar yaşadınız? Fotoğraflarken sizi etkileyen şeyler nelerdi?
Ormancı & Sinan: Özel güvenliklerin ve amirlerinin sürekli etrafımızda dolaşması, sözlü ve fiziksel olarak tepkileri bir noktadan sonra işimizi fiziki ve psikolojik olarak zorlaştırdı. Buna ek olarak orada gördüklerimiz çok ağırdı: yerle bir olmuş ağaçlar, dağın ortasından geçen kocaman yollar, kazılan çukurlar… Aynı zamanda fotoğraflamak için oradaydık ve en çarpıcı açıları görüp onları çekmeye çalışıyorduk. Bu, ilk deneyimimiz olduğu için bizi çok yıprattı ve gördüklerimizi sindiremeden görselleştirmemiz gerekti. Arka plandaki sürekli devam eden kesim sesleri de uzunca bir süre aklımızdan silinmedi.
Çektiğiniz fotoğraflar ile bir sergi açma fikri nasıl gelişti?
Ormancı: Açıkçası ilk etapta fotoğraf çekmeye giderken böyle bir düşüncemiz yoktu. Biliyorsunuz ki sosyal medya, günümüzde bir şeyden haberdar olabilmenin en hızlı yolu. Biz de çektiklerimizi birinci elden buradan duyururuz diye düşünmüştük. Zannediyorum ki sergi açma fikri de biz yoldayken, aramızdaki sohbetler esnasında oluştu. Yolun ve bu yolda gördüklerimizin bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Sinan: Aslında bu, daha çok Begüm’ün fikriydi. Kendisi alçakgönüllülük yapıyor. Beni de o motive etti diyebilirim.
“Sergiye yansıttığımız bu direnişin başrolleri, direnen köylü kadınlardı”
Serginiz ile neyi hedefliyorsunuz?
Ormancı: Amacımız tabi ki daha çok kişiye ulaşmak. Hacıbekirler, Muratlar ve Halilağa’nın bu maden projesiyle beraber yok olma tehlikesi altında olduğunu ve doğanın nasıl katledildiğini daha fazla kişiye anlatmak, göstermek istiyoruz. Bu bağlamda, sergimizin nasıl bir etki oluşturacağını henüz tam olarak bilmemekle birlikte, biz orada yaşayan insanların ve ekoloji aktivistlerinin yardım çağrılarını duyurmak niyetindeyiz. Dilerim ki sergimizin etkisi de bu yönde katkı sağlayıcı bir konumda olur.
Sinan: Sergimizin isminde de dikkat çekmeye çalıştığımız üzere gözleri Kaz Dağları’nda olan bitene çekmeyi hedefliyoruz aslında. Hedefimize ulaşabilmek için elimizde medya aracı vardı ve bunu sanatla sunabileceğimizi düşündük.
Kaz Dağları’nda tanıştığınız insanlar oldu mu? Onların hikayelerinden sergiye yansıttığınız detaylar var mı?
Ormancı: Evet, pek çok. Herkesin ismini saymak mümkün olmaz herhalde. Onların hikayelerinden beni en çok vuran ve aynı zamanda yüreğime su serpen, Yanıklar’da çektiğim iki fotoğraf olabilir. Yolda durmuştuk ve Yanıklarlı kadınlarla sohbet ediyorduk. O esnada aktivist bir arkadaşımız koşarak yanımıza gelmiş ve köyde açılması planlanan Feldspat ocağıyla ilgili olan mahkeme sürecinde mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı verdiğini bağırarak oradaki kadınlara sarılmıştı. Hiçbirimiz böyle bir şeyi beklemiyorduk. Haber o an geldi sıcağı sıcağına. İnanılmaz bir günbatımı vardı. Biz bu haberi alıp birbirimizi kucaklarken ben de o sarılma anını, işin insani boyutunu ve göğün güzelliğini fotoğrafladım.
Sinan: Oradan insanlara ulaşmamız için aracı olan ve sonrasında da bölgeden birçok harika insanla tanıştık diyebilirim. Begüm’ün de dediği gibi herkesi anlatmak mümkün değil. Ancak, sergiye yansıttığımız bu direnişin başrolleri, maden projesinde yaşam alanlarını kaybedecek olan ve madene karşı inançla direnen köylü kadınlardı. Her bir ağacı kendi evlatları gibi görüyorlardı sanki. Toprak demek, aynı zamanda onların varoluşları demekti.
Sergiyi açmakta ne tür zorluklar yaşadınız?
Ormancı: Hala bir sürü sorun yaşıyoruz. Bu, ilk foto muhabirlik tecrübemiz olmakla beraber ilk sergi tecrübemiz aynı zamanda. Yani her şey bizim için çok yeni.
Sinan: Yer arayışında problem yaşamadık fakat sergiyi oluşturmak zorluydu. Daha önce hiç deneyimimizin olmadığı bir hazırlık sürecinden geçtik ve bütçemiz de kısıtlı olduğu için materyal bulma, basım yeri ayarlama gibi teknik kısımlar bizim için oldukça meşakkatliydi.
“Bu hareket, Çanakkalelilerin iş ve yaşamlarından ayırdıkları vakitlerle devam ediyor”
Serginizi Çanakkale’de açmanızın belirli bir sebebi var mı?
Ormancı & Sinan: Direnişin buradaki köylerde başlaması başı çeken sebep diyebiliriz. Bu hareket, Çanakkalelilerin haftada birkaç gün işlerinden ve yaşamlarından ayırdıkları vakitlerle devam ediyor. O yüzden sergi sürecinin de buradan başlamasını uygun bulduk.
Serginizi bundan sonra başka yerlerde de devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?
Ormancı: Evet, sergimizi farklı şehirlerde de devam ettirmeyi diliyoruz. Bunun için uğraşlarımız ve iletişimsel süreçlerimiz devam ediyor.
Sinan: Alana gittiğimizde direnen halkın sık sık seslerinin duyurulmasını istediğini gördük. Çabaları bunun içindi. Biz de sergimizi açarak destek vermeye çalıştık. Kaç kişiye ulaştırıp görünür kılabilirsek o kadar amacına ulaşacaktır diye düşünüyorum.
(YET/HA)