Mülkiyeliler Birliği yeni dönem Ekim ayı Çarşamba Söyleşileri ilki 17 Ekim Çarşamba günü 18.30’da Birlik Genel Merkezinde yapıldı.
“Medya Endüstrisi” başlıklı söyleşi saat 18.30’da başladı. Konuşmacılar Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ihraç edilen Doç. Dr. Gülseren Adaklı ile 22 yıl görev yaptığı “benim için hayat” dediği Milliyet gazetesinden 1 Ekim 2018 tarihinde ayrılan Gökçer Tahincioğlu idi.
Adaklı: Sermaye el değiştirirken reklam gelirinin lafı olmaz
İlk sözü alan Gülseren Adaklı, Türkiye’de ve dünyada medya endüstrisinin nasıl geliştiğine, 27 Mayıs yönetimince 4 Ocak 1961 tarihinde çıkarılan 212 olarak bilinen 5187 sayılı Basın-iş Kanunu’nun önemine, günümüz medyasının durumuna değindi.
“Çalışan ile çalıştıranlar arasında ilişkileri düzenleyen Basın İş yasası huzursuz bir demokrasi döneminde, darbe döneminde çıkarıldı. 1960’lara, gelişmiş bir sosyolojik harekete yön veren bu yasa, Sosyal Güvenlik Kurumu gibi modern kurumlardan biridir.
"212 sayılı yasa aynı zamanda olası bir medya endüstrisinin kısmen ayağı olacaktı. Gazeteciler, sahibinin istemediği bir konuda haber yaptıklarında 11. Madde dayanakları vardı."
Doç. Dr. Adaklı örnek olarak Doğan Grubu'nun dergi toplantısını verdi. 1990’larda Doğan Grubu yayınlamakta oldukları bir ekonomi dergisindeki ‘Uzan’lar nereden koşuyor?’ başlıklı yazı nedeniyle Uzan Grubu'nun baskısıyla karşılaşınca dergiyi toplatmıştı.
Dışarıdan gelen medya patronu
"Modern kurumların göreceli gelişmesiyle birlikte iç piyasanın geliştirilmeye çalışıldığı 1980’lerde neoliberal bir medya mimarisi oluştu. Mesela; Aydın Doğan medya sektörüne 1979’da Milliyet’le giriyor.
"Dışarıdan gelen ilk medya patronu Aydın Doğan değildi. Dışardan gelmenin anlamı nedir? Hiçbir gazetenin bağımsız olamayacağının farkındalardı. Sabah gazetesi sahibi Dinç Bilgin gazeteci değildir, ama ailesi gazetecidir. Sabah gazetesi çok büyük teknolojik yatırımlar yaptı. Ölçek ekonomisi gereği ‘bu kadar yatırım yaptık, değerlendirelim’ mantığıyla kadınlar, gençler, iş dünyası, otomotiv dergileri çıkardılar.
Tiraj-rating savaşları
"1990’larda müthiş bir rekabet, tiraj-rating savaşları vardı. Evler, arabalar televizyonlar veriliyordu. Uluslararası bağımsız denetim kurumları güya tirajları denetliyordu; gazetelerin üretim ya da dağıtım anında sayım yapmaksızın.
"1992’de TRT’den atılan 800 kişi arasında ben de vardım. Hiçbir gazete bunu haber yapmadı. İşten atılmalara ilişkin hazırlanılan bildiriyi de imzaya açmıştık. Sendikalaşmıştık; çok aktif olmasa da.
"1960’larda oluşturulan modern kurumların içi boşaldı; binalar dursa da. 80-90’larda iş yasaları değişti, özel televizyonların kar alanı oldu. TRT’den atılan personel özel televizyonları ayağa kaldıranlar oldu.
Güçlünün güçsüzü orantısız ezdiği bir dönem
"Bugün bir hükümet, tarihte ilk defa, –aslında her hükümetin hayal ettiği-, kendine bağlı bir medya ‘piyasa’sı oluşturdu. Bu plan ne zaman yapıldı? Bu plan nasıl güncellendi? 2002’de bir başka medya tasarımı amaçtı. AKP, ilk geldiğinde, 2003’de önce Çukurova sonra Uzan grubuyla, bize- size diye, yeniden bölüşüm yapıldı.
"Medya silah mı? Hangi medya patronu hükümete karşı sahibi olduğu medyayı silah olarak kullanabilir ki… Şu anda bağımsız medya yok. Üretim maliyetini düşürmek, karı maksimize etmekten söz eden bir sermayenin el değiştirdiği bir dönemde, reklam gelirlerinin lafı olmaz.
Tahincioğlu: Medya endüstrisinin değişiminde milat 2008’dir
Gökçer Tahincioğlu ise konuşmasında gazeteciliğe başladığı yıllar itibarıyla tanık olduklarını, son dönem medyasına ilişkin görüşlerini paylaştı.
"12 Eylül sonrası günde bir milyon satan, kartondan evler dağıtan gazeteler vardı. 2000’ler ise ‘bankam var, televizyonum da olsun’, dönemi.
"22 yıl önce başladım gazeteciliğe. O zamanlar endüstri ürünü olarak haber yarışı vardı. Gazetecilik eğlenceliydi. Muhabir transferleri yani gazeteci zenginleşmesi dönemiydi. Aydın Doğan’ın en kötü patron ilan edildiği – şimdi de keşke kalsaydı dediğimiz- yıllardı.
Köşe yazarı enflasyonu
"Gazetenin en çok satıldığı dönemde, zararına satıldığından reklamla filan desteklemek gerekir.
"Muhabirlerin etkisizleştirildiği, köşe yazarlığı enflasyonunun olduğu medyaya, 2000’lerde internet girdi.
"Medyanın dil alışkanlıklarını -sonradan hak haberciliği diye ifade edilen- değiştirebildiği bir dönemde gazetecilik yaptık.
"2008 medya endüstrisinin değişiminde milattır. Bu dönemde, mevcut medya kodlarıyla gidilemelemeyeceğini gördük. Arkadaşlarımız tutuklandı, suçlandı, itibarsızlaştı. Ahmet Şık’ın tutuklanması bu anlamda gazetecileri uyandırdı. Medyanın hizaya getirilmeğe çalışıldı, sopayla. Devlete eklemlenmş medya dili oluştu.
Gazeteciler için OHAL 2007’de başladı
"1990’larda meslekte olanlar bilir; bazı arkadaşlarımıza bazı yerlerden bilgi notları gelirdi.
"15 Temmuz, gazeteciler için milattır. Gazeteciler için OHAL 2007’de başlamıştı gazetecilik işsizliği alışılmış bir şey. 2007-2015'te alan daraldı. Hakikatten uzaklaştırıldık, hakikatle ilişkimiz başka türlü sorgulanır oldu 15 temmuzda son derece olağanüstü bir dönem oldu. KHK ile medya kuruluşları kapatıldı. Sermaye el değiştirdi, tekrar el değiştirdi
"Haber önemsiz bir nesneye dönüştü. İnternet medyasına dönüşüm başladı. Okur, sosyal medya sayesinde gazeteden, haberden, gazetecilikten uzaklaştırıldı.
"Haber pahalı bir şey! Habere gideceksin, İdlip’teyse de gideceksin. Masa üstü kopyala-yapıştır gazetecilik değil. Haber üretimi önemli. İçerik üretmen lazım. Okurla iletişim kurman lazım. Gazetecinin okurla haber verme ilişkisi kurması lazım. Bu ortamda gazetecinin haber yapması, okuru hakikate ne kadar yakınlaştırdığı önemli. Okur bir ürünü alıyor ve okursa eleştirir. Okur da medya üzerindeki etkisini yitirdi. Haber kıymetli.
"Köşe yazarlığım, biraz yaşlandığım döneme denk geldi. Bana en çok, yazılarıma müdahale edilip edilmediği sorulur. Edilmedi, 5 yıl boyunca hiçbir yazıma dokunulmadı.
"Yazmak isteyen yazabiliyor. Zorlamak lazım. Yazdığınızın eğer bedeli varsa da ödersiniz."
Medya endüstrisi konulu söyleşinin bitiminde konuşmacılar, dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı.
Tahincioğlu’nun verdiği yanıtlar
Gazetecilikte hata yapmışımdır ama günah işlemedim.
Fake haber yapanların alıcısı olan okur da biliyor ne olduğunu ama yinede sosyal medyada paylaşıyor. Her şey aşırı normalleşti, sürreal her şey.
Alternatif medya değil, medya demek gerekir.
Mutlak engelleyici bir dönemdeyiz. Sarı basın kartınız olmadan hiçbir şey yapamazsınız. Ana akım medya, devlet tarafından sarmala alınmış durumda.
Okur, çok da masum değil. Okur maruz kalmış falan değil. Ülke neyse, medya da o. Genelden söz edersek bir kanıksama hali, bir illüzyon hali var.
Adaklı’nın verdiği yanıtlar
Yabancı haber ajanslarından genellikle sağlıklı eleştirel haberler değil propogandist haberler yayınlanıyor.
Hergün kadın cinayeti haberi görürseniz, sıkılabilirsiniz kendi hayatınıza da yabancılaşırsınız.
Sağlıklı bir kamusal tartışma isteyen kimse de yok, zaman da yok.
Bir haberi alırsın, takla attırırsın ve yazarsın. Ama bu haberi yazan kişiyi Tel Aviv’e, İdlip’e gönderemezsin.
Gökçer Tahincioğlu hakkındaGazeteci. 1977 Diyarbakır doğumlu. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon Anabilim Dalı’nda, “Askeri Darbeler Öncesi ve Sonrası Medya Özgürlüğü” konulu teziyle yüksek lisans yaptı. 1997’de çalışmaya başladığı Milliyet Gazetesi Ankara Bürosunda 13 yıl –adliye- yargı, 3 yıl haber müdür yardımcılığı, 5 yıl haber müdürlüğü yaptı. Çağdaş Gazeteciler Derneği İzzet Kezer Fotoğraf Ödülü, Musa Anter Basın Şehitleri Yılın Haberi Ödülü, Abdi İpekçi Yılın Haberi Ödülü, Metin Göktepe Gazetecilik Ödülü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Rafet Genç Haber Ödülü sahibi. İki dönem Çağdaş Gazeteciler Derneği yönetim kurulu üyeliği yaptı. “Devlet Dersi”, “Bu Öğrencilere Bu İşi Öğrettiler Mi?”, ”Beyaz Toros” kitaplarının yazarı. 1997 yılında girdiği ve 22 yıl görev yaptığı “benim için hayat” dediği Milliyet gazetesinden 1 Ekim 2018 tarihinde kendi isteğiyle ayrıldı. İstifasından bir gün önce köşesinde o günlerde siyasetçilerin tartıştığı genel af meselesi üzerine yazdığı “Açık Mektup: Ben affetmiyorum” yazısıyla gündem oldu. Gülseren Adaklı hakkındaAkademisyen, Doç. Dr. 1988-1994 yılları arasında TRT, ATV gibi medya kuruluşlarının program-haber kadrolarında çalıştı. 1995-2016 arasında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde iletişimin ekonomi politiği, medya sahipliği, iletişim tarihi gibi konularda araştırmalar yürüttü, dersler verdi. 1 Eylül 2016 tarihli 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle kamu hizmetinden çıkarıldı. “Türkiye’de Medya Endüstrisi Neoliberalizm Çağında Mülkiyet ve Kontrol İlişkileri” bir kitabı var. |
***
Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri Ekim Programı:
24 Ekim - Yeni Medya: Ali Duran Topuz - Ünsal Ünlü.
31 Ekim - Medyanın Cinsiyeti: Banu Güven - İnan Özdemir Taştan.
7 Kasım- Medyanın İdeolojik Kümelenmesi: Erdem Gül - Vahdet Mesut Ayan
Adres: Konur Sokak No: 1 Kızılay - Ankara
(BT/HK)
* Fotoğraflar: Mülkiyeliler Birliği