Diyarbakır ve Tunceli'de yerel medyada çalışan meslektaşların yanı sıra otelde, kahvede, lokantada, sokakta çok sayıda dost ve yurttaş ile hasbıhal ettik.
Gerek yerel medyanın genel ve teknik sorunlarını gerekse genel siyasi-ekonomik-toplumsal atmosferden edindiğim izlenimleri, iki kentin farklı özellikleri nedeniyle ayrı ayrı yazacağım. Bugün Diyarbakır.
Mehmed Uzun galip!
Öncelikle iyi bir haber: Mehmed Uzun, hastalığı büyük ölçüde yenmiş bir şekilde tedavisini sürdürüyor. Diyarbakır Belediyesinin konukevinde ziyaret ettik.
Ayakta; hafızası, fiziği, kimyası, coğrafyası, tarihi her şeyi yerli yerinde. Tabi ki biraz yorulmuş ama cemalinde müthiş bir yaşam azmi var: 'Her gün hastanenin önünde yüzlerce insan toplanmış slogan atarak destek veriyordu bana. E bu durumda yaşamak gerek dedim' dedi.
Ayrıca İsveç ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) doktorların yapamadıklarını Diyarbakırlı doktorlar yapmış ve yepyeni bir tedavi yöntemiyle Kürtlerin en önemli çağdaş yazarını ayağa kaldırmış.
Başta Yaşar Kemal ve Şeyhmus Diken gibi dostlarının ve özellikle Diyarbakır halkının desteğiyle Mehmed Uzun eski sağlığına dönüyor. Esmer dergisinin Mehmed Uzun özel sayısı bu konuda güzel ipuçları veriyor.
Diyarbakır artık yavaş yavaş normal bir büyük kent (Metropol) haline gelmeye başlıyor. Son 20 yıldır bölgedeki çatışmalar nedeniyle önemli bir göç alan kent haline gelen Diyarbakır, Belediye'nin ve özel sektörün gayretleriyle yaralarını sarmaya devam ediyor. Kentte hummalı bir inşaat çalışması var.
İlk kez yanılmıyorsam 1969 yazında ziyaret ettiğim bu kenti yıllardır karanlık, acılı, güler yüzlü, umutlu, karamsar, isyankar, boynu eğik kısacası mevcut tüm ruh halleriyle, çehreleriyle gördüm. Esnafı, taksicisi, tabi ki aydını, gazetecisiyle Diyarbakır artık olgun bir kent.
Hem siyaset zenginleşmiş hem de ekonomi
Yıllardır bölgenin bir siyasi başkenti niteliğini koruyan Amed, tabi ki hala esas olarak siyasi bir kent. Yani insanların en önemli meşgalesi, siyasi konular. Bu alanda gözle görülür, kulakla duyulur bir zenginlik dikkat çekiyor.
Eskiden, galiba 1999 öncesi, siyaset tek dilli idi. Yani İnsan Hakları Derneği'nden (İHD) Ticaret Odasına, esnaftan Belediyeye kadar hatta gazeteci ve aydın dostlar, bir takım yayın organlarında okuyup öğrendiğimiz ve bir televizyon kanalında duyduklarımızın bir nevi tekrarını ya da en fazla biraz farklı versiyonlarını benimsemişlerdi siyasi söylem olarak.
Artık siyasi söylemde bu tekdüzelik, bu 'birlik ve beraberlik' büyük ölçüde zayıflamış. Mesela Kürt hareketinin tayin edici güncel konusu ateş-kes ve devamı en acil tartışma konusunu oluşturuyor bu aralar.
Ve bu konuda farklı görüşler geliştiriyor Diyarbakırlılar. Ancak Mehmet Ağar'ın önerisi ve Güney'deki yani Irak Kürdistan'ındaki gelişmeler de önemli gündem maddeleri.
Zaten bazı eski dostları sorduğumda onların kimisinin kesin olarak kimisinin de geçici olarak Hewler'e (Erbil) gittiğini söylediler. Diyarbakır'da dükkanı, lokantası olan, son 3 yıl içinde Güney'e de bir şube açmış. Ancak burada bir tartışma konusu var: Diyarbakır mı merkez, yoksa Hewler mi? Hangisinin şube, hangisinin merkez olduğu biraz muğlak...
Siyasi söylemin önemli bir yeniliği de yine Güney. Eskiden Diyarbakır'da belki ancak tarihsel bağlamda rastlanabilecek Barzani taraftarlığı şimdilerde hayli revaçta. Talabani taraftarları da zaman zaman boy gösteriyor.
Dile kolay Ahmede Hani'den bu yana duyulan bir özlem bugün Güney'de neredeyse tam olarak gerçekleşmek üzere... Dolayısıyla Diyarbakırlıların ve genel olarak Türkiye Kürtlerinin siyasi, kültürel, ekonomik, mali ve ticari olarak Güney'e ilgi duyması kaçınılmaz ve anlaşılır bir olgu olsa gerek...
Üstelik Diyarbakır, Güneylilerin (Siyasilerin, tüccarların, yurttaşların) önemli, bir geçiş kenti. Diyarbakır havaalanından Mardin, Cizre üzerinden sınıra gidiyor çok sayıda Güneyli.
Yes, I speak Kurdish
Siyasi söylemin zenginleşmesi, çeşitlenmesi bölgeyle sınırlı değil. Mesela İngilizce'nin Amerikan şivesi de, kentte özel olarak siyasal ve ideolojik ortamda muteber bir şive haline gelmiş.
Washington 1991'de Kürtleri tanımaya başladı. Kürtler de artık bu aralar ABD'yi tanımaya başlıyor. Karşılıklı ziyaret programları, davetler gündemde. 'E hocam biz bu son zamanlarda haliyle biraz Amerikancı olduk!' diyen bile çıktı. Yari şaka, yarı ciddi bir şekilde...
Dağkapı Ciğercisi'nde, Selim Amca'da, Turistik Otel ya da Kervansaray'ın lokantasında yani hem Diyarbakırlı hem de kente dışarıdan gelen insanların bir arada olduğu mekanlarda eskiden alçak sesle de olsa neredeyse sadece, hatta münhasıran siyaset konuşulurdu.
Şimdilerde alçak sesle konuşanlar azalmış. Milyon Euroluk projelerden, alım-satımlardan, çek tahsilinden, krediden söz eden takım elbiseli bir sürü insana rastladım bu sefer. Diyarbakır, siyasi kimliğini korusa da bir süredir ekonomi, maliye ve ticaret ile de yoğun bir şekilde uğraşıyor.
Egemenin yereli
Meslektaşlarla yaptığımız toplantıda içten ve ilginç itiraflarla da karşılaştım: 'Hocam burada bir paket sigara karşılığında haber yapanlar var!'. Meslek adına utanç verici bir durum. Egemen medyanın ulusal yansıması...
Anglo-saksonların 'Check book journalism' (Çek defteri Gazeteciliği- haber kaynağına para ödenerek yapılan habercilik) yöntemi Diyarbakır'da 'Pack of Cigarette Journalism' (Bir paket sigara gazeteciliği) adını almış. Kuşkusuz bu azınlık hatta marjinal bir uygulama olsa da, Diyarbakırlı gazetecilerin bu durumdan yakınması anlamlı.
Resmi makamlarla gazetecilerin ilişkilerinde mevcut olan sorunlar, engeller henüz tam anlamıyla çözülememiş. Egemen medyanın yereldeki temsilcileriyle İstanbul merkezi arasındaki ilişkiler de henüz tam rayına oturmamış.
Diyarbakır'daki gazeteciler, Belediyenin desteğiyle sağlanan yeni Cemiyet lokallerinde mesleki dayanışmalarını güçlendirmeye çalışıyor. Yerel gazete, radyo ve televizyon sayısı açısından toplumsal zenginliği ve çeşitliliği aslında iyi yansıtıyor Diyarbakır yerel medyası.
Mithat Sancar'ın deyişiyle 'Negatif Barış' dönemi henüz sona ermemiş. Ateş-kes sürecek mi? Devletin önce Newroz'da sonra da Mayıs sonuna kadar yeni bir yaklaşım benimsemesi mümkün mü?
Mehmet Ağar'ın bölgede oyları artar mı?
Bölgedeki oyları artarsa geleneksel DP-AP (Demokrat Parti-Adalet Partisi) damarından gelen muhafazakar oyları azalır mı?
Bunlar ve benzeri bir sürü bilinmeyen var. İlginçtir Güney hakkında da arada sırada konuştuk olumsuz hiçbir cümle çıkmadı muhataplarımın ağzından. ABD ise 'Zaten Kürtleri desteklemeye mecbur'.
Diyarbakır, Türkiye'nin çok önemli bir kenti. Diyarbakır hapşırsa, Türkiye nezle olabilir. Hatta daha vahim hastalıklar bile gündemde... Maalesef.(RD/BA)