“IMF’ye verilen borçların tasfiye edilmesi Türkiye ekonomisinin iyi durumda olduğunu göstermiyor. Dünyada 188 ülke içinde stand by anlaşması yapan ve IMF’den kredi alan yedi ülke var. Altı ülkenin de genişletilmiş fon kolaylığı anlaşması var. AKP iktidara geldiğinde 129 milyar dolar olan dış borç bugün 336 milyar dolar… Mevcut tablo aslında ekonominin düzeldiği anlamına da, IMF kapısına tekrar gidilmeyeceği anlamına da gelmiyor.”
Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Uluslararası Para Fonu’na (IMF) ödenen son 420 milyon dolarlık taksitle birlikte Türkiye’nin IMF’ye olan borcunun kapanmasını bu sözlerle değerlendiriyor.
Prof. Dr. Kozanoğlu, 336 milyar dolarlık dış borç ve 160 milyar dolarlık “uçar kaçar para”ya dikkat çekiyor ve ekliyor:
“Ödenen borcun Türkiye’nin IMF ile olan ilişkisini bitirmesinde çok büyük önemi yok. Çünkü zaten Türkiye stand by anlaşmasını 2008’de bitirmişti ve yeni stand by yapmamıştı. Bu sadece 2008’den gelen borcun küçük bir taksitinin ödenmesi.”
“Zaten IMF’den kredi alan 7 ülke var”
Brezilya, Arjantin, Polonya, Güney Afrika gibi Türkiye benzeri ülkelerin hiçbirinin IMF’den kredi kullanmadığını, dünyada 188 ülke arasında sadece yedi ülkenin IMF ile stand by anlaşması olduğunu belirten Kozanoğlu, avro mağduru altı ülkenin de IMF ile genişletilmiş fon kolaylığı anlaşması olduğunu ifade ediyor.
“O nedenle Türkiye’nin ayırt edici özelliği veya başarısı söz konusu değil. IMF’ye verilen borçların tasfiye edilmesi Türkiye ekonomisinin iyi bir durumda olduğunu göstermiyor.”
“1 yılda 140 milyar dolar borç ödenecek”
Türkiye’nin IMF ile anlaşma imzaladığı koşullara dikkat çeken Kozanoğlu, 1994 ve 2001’i hatırlatıyor.
“52 yıllık hesabı kapattık diyorlar ama bu olgusal olarak gerçeği işaret etmiyor. Çünkü mesela 1984-1994 arası gibi Türkiye’nin IMF ile işinin olmadığı başka dönemler de oldu. Türkiye’nin IMF’den ilk kredi alışından bu yana 52 yıl geçti.
“1994 krizi sırasında batan bankaları yani özel sektörü kurtarmak için IMF ile anlaşma imzalandı. 2001 krizinde de Başbakan Bülent Ecevit’in ağzından ‘özel sektörün borçlarını kamunun yüklenmesi’ için IMF ile anlaşma yapılmıştı.
“Bu süzgeçten baktığımızda şu an Türkiye’nin dış borçlarının çok kritik durumda olduğunu, yine bir borç krizinin kopması, borçların anapara ve faizlerinin ödenmesinde sıkıntı doğması durumunda yine kamunun devreye girebileceğini ve yine IMF anlaşmalarına yelken açılabileceğini öngörebiliriz.
“Özellikle özel sektörün borçları 100 milyar doların üstünde, finansal olmayan şirket kesimlerinin borçları da 120 milyar dolar civarında. Bunlar çok ciddi sinyal veriyor.
“Borçları değerlendirirken diğer önemli bir konu borçların vadesidir. Özellikle kısa süreli borçlarda kritik sonuçlara yol açabilir. Türkiye’nin şu anda son bir yıl içinde ödenmesi gereken 100 milyar dolar kısa vadeli borcu var. Bir yıl içinde ödenmesi gereken orta-uzun vadeli borçları da kattığımız zaman yaklaşık 140 milyar dolar borcun ödenmesi söz konusu.
“Dış borç 129 milyar dolardan 336 milyar dolara çıktı”
Mevcut tablonun ekonominin düzeldiği anlamına da gelmediğini, IMF kapısına tekrar gidilmeyeceği anlamına da gelmediğini ifade eden Kozanoğlu, dış borç konusunda kaygı verici bir artış olduğuna vurgu yapıyor.
“Sadece kamu dış borçlarının artış hızında yavaşlama var. AKP 2002’de hükümete geldiğinde Türkiye’nin dış borçları 129 milyar dolardı. Bugün bu rakam 336 milyar dolara yükseldi.
“Ancak en kaygı verici olan, sıcak sermaye denen, yani Türkiye’ye gelip hisse senetleri piyasasına yatırım yapan, devlet iç borçlanma senetlerini alan ve ülkede mevduat açan sermaye…
“Bu sermaye AKP iktidara geldiği zaman yaklaşık 7 milyar dolardı. Şu anda bu tutar 160 milyar doları geçmiş durumda. Yabancıların 80 milyar dolar borsada yatırımları var. 60 milyar doların üzerinde devlet iç borçlanma senedine sahipler, yaklaşık 18 milyar dolarlık da mevduatları var.
“Bu ‘uçar kaçar para’ dediğimiz, güvensizlik hissi anında ülkeyi terk edebilecek olan para. Bunun bir kısmı dış borca yansımasa da her an döviz olarak ülkeyi terk edebilecek olan para. Dış borç rakamının da ötesinde bir risk söz konusu.” (EKN)