*Fotoğraf: MA
Haberin Kürtçesi için tıklayın
Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) Başkanı Ekrem Baran ile 8’i tutuklu 23 mele (din alimi) hakkında açılan davanın ilk duruşması Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyorç
MA'nın haberine göre; duruşmaya, Silivri Cezaevi Kampüsü'nde tutuklu bulunan DİAYDER Başkanı Ekrem Baran, Hafit Tunç, Nezir Erdemci, Mehmet Emin Aslan, Sefa Mehmetoğlu, Aydın Ayhan, Mehmet İnan katıldı.
Diğer tutuklular ise bulundukları Silivri Kampus Cezaevi'nden Ses ve Görüntü Bileşim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Ev hapsinde olan DİAYDER üyesi imamlar da salonda hazır bulundu.
Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada ilk olarak söz alan avukat Ayşe Acinikli, Ceza Muhakemesi Kanunu'nunda (CMK) yer alan dosyaların arasındaki bağlantılara dönük maddelere işaret etti.
Mükerrer dava
Yargılanan DİAYDER üyelerinin aynı suçlama ve "deliller" nedeniyle 34'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuksuz yargılandıklarını dava dosyası olduğu bilgisini aktaran Acinikli, bu iki dosyanın birleştirilmemesini talep etti.
34'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin dosyada yargılanan bir kısım yargılananların dosyaların birleştirilmesini talep eden Acinikli, "Soruşturma evresinden itibaren adli mercilerin aralarındaki iletişim kopukluğu ya da başka bir nedenden ötürü ayın iddia ve delil olarak gösterilen hususlar nedeniyle iki soruşturma açıldı ve davaya dönüştü" dedi.
"Tanık beyanları hukuka aykırıdır"
Her iki soruşturmada yer alan iddia ve delillerin aynı olduğunu, müvekkillerinin illegalize edildiğini ve bu nedenle mağdur olduklarını belirten Acinikli, şöyle devam etti:
"Şu anda bu mahkemede davaya dönüşen soruşturma 2008'de başladı. Neden aynı isimler hakkında bu soruşturma varken, başka soruşturma açıldı. Aynı şekilde diğer soruşturmanın davaya dönüşmesi ardından bu soruşturma neden davaya dönüştü? Savcı, orada temadi kesildi deyip, başka soruşturma açıyor.
"Bu dosyada yer alan gizli tanıklar, diğer dosyada yok. Tanık beyanları hukuka aykırıdır. Bu dosyanın kapatılarak, 34'teki dosya ile birleştirilip orada devam etmesini istiyoruz. Yargıtay da birleştirme koşullarını açık olarak anlatıyor.
"Bu davada bir dernek illegalize ediliyor. Kürtçe hutbe, vaaz suçlama konusu yapılıyor. Bu din ve vicdan hürriyetinin ihlalidir. Eylem ve etkinliklerde yer alan ifadeler ise düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır. Onun için ortada bir suç yok."
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) İzzettin Doğan ve Türkiye kararını hatırlatan Acinikli, bu kararın din ve vicdan hürriyeti bağlamında alındığını ve dikkate alınması gerektiğinin altını çizdi.
"Diyanetin çıkardığı Kürtçe Kuran var"
Savunma yapan dernek başkanı Ekrem Baran ise; şunları söyledi: "İBB'de çok sayıda kişinin işe alınacağı duyuruldu. Buna dair yasalara göre başvuru yapıldı. Şafi olan imamlar işe alındı. Biz buradan onlara teşekkür ediyoruz.
Biz İBB'in 600 aileye yardım etmesini istedik. AKP daha önce bu 300 aileye yardım yaptı. Biz de gelen kartları Kürt, Bayburtlu, Giresunlu yoksul ailelere verdik. Biz siyasi görüşüne bakmadan kartları dağıttık"
"Bizim sarf ettiğimiz kelimelerin örgüt terminolojisi olduğu söyleniyor. Diyanetin çıkardığı Kürtçe Kuran var. Açıp bakalım, bize suçlama olarak yönlendiren kelimelerin hepsi orada var."
Gürlek, İBB'nin dağıttığı kartları sordu
Ardından mahkeme, Akın Gürlek Baran'a DİAYDER'in nasıl bir dernek olduğunu ve faaliyetlerini, Demokratik İslam Kongresi (DİK) ile bir bağlantısını, İBB'nin dağıttığı kartları sordu.
DİK ile bir bağlarının olmadığını söyleyen Gürlek Baran, "Bize gelen kartları üyelerimize vererek, rengine, kimliğine bakmadan fakirlere dağıtın dedim" yanıtını verdi.
TIKLAYIN-'İBB teftişinde' adı geçen DİAYDER'in iddianamesi kabul edildi
"Umarız ki bir adalet çıkar"
Duruşma öncesi DİAYDER üyeleri ve aileleri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) üyeleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri ve sivil toplum örgütü temsilcisi adliye önünde bir araya geldi.
Açıklamada konuşan DİAYDER üyesi Yusuf İnal, kendilerine destek veren herkese teşekkür etti. Adalet, barış, kardeşlik, istedikleri için yargılandıklarının belirten İnal, “Siyasal İslamı değil, gerçek İslamı anlattığımız için 30’dan fazla arkadaşımız yargılanıyor. Engizisyon mahkemelerinde yargılanıyoruz. Ne derse desinler bu gerçektir” dedi.
Dayanışma çağrısında bulunan İnal, “Tüm Kürdistan’da, bölgelerimizde, Müslüman olanları aramızda görmek isterdik. Devleti Allah bildikleri için ‘bu sisteme zarar veren herhangi bir fetvayı vermiyoruz’ diyorlar. Ama biz Kuran’dan yanayız. Bugün mübarek Cuma gününde sözde adliye dediğimiz bu yerlerden umarız ki bir adalet çıkar” diye konuştu.
TIKLAYIN-İstanbul'da DİAYDER ve DİK'e baskın: 22 gözaltı
"Trajikomik bir davayla karşı karşıyayız"
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise, yargılamanın haksız ve hukuksuz olduğunu belirtti. Gergerlioğlu, “Zulmen zindanlarda tutulan arkadaşlarımız için buradayız. Bu arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını, beraat etmesini istiyoruz. Zaten haksız, hukuksuz, tutarsız bir iddianame sonucu açılan bir dava var karşımızda. Hukuken de büyük bir saçmalık.
Bu yargılamanın yapılacağı mahkemenin hakimi olan Akın Gürlek önceki yargılamalarda vukuatları olan bir hakim. Seyyar mahkemelerin oluşturulduğu, siyasetin yargıyı dikte ettiği, istediği gibi kararlar verdiği bir dönemde bu mahkeme başlıyor.
Türkiye’de yargının ne olduğunu iyi biliyoruz. Arkadaşlarımız hakkında terör ile ilgili bir takip başlatılmış. Tek bir illegal gösterilen delil yok. Legal faaliyetler illegal gibi gösteriliyor. Trajikomik bir dava ile karşı karşıyayız” dedi.
"Arka planını biliyoruz"
HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, Halklar ve İnançlar Komisyonu, aynı zamanda Alevi Masası olarak bu davayı takip ettiklerini ve melelerin yanında olduklarını belirtti.
Kenanoğlu, “Bu operasyonun arka planını, amacını biliyoruz. DİAYDER’de çalışan insanların kendi anadillerinde ibadet etmeleri, kendi anadilleri ile inancını ortaya koyan, inancını samimiyetle yaşayan insanları yargılıyorlar.
Bu Emevi İslamını reddeden, kendi yarattığı dini reddeden, samimiyetle kendi inancını anadilde ortaya koymaya çalışan insanları cezalandırma yöntemidir, yeni bir yöntem değildir. Uzunca bir dönem uygulanan bir yöntem. Aynı saiklerle bu iktidar da bunu uyguluyor. Bunu asla kabul etmiyoruz”
"Eskiye dayalı dosyalar"
Dosya avukatlarından Serhat Çakmak da 2007’den başlayan bir soruşturmaların 2020 yılında iddianameye ve yargılamaya dönüştüğünü söyledi.
Çakmak, "Aynı fiillerle aynı iddialarla, aynı dernek, başka bir soruşturma ile yargılanıyor. Dosya içerisinde teknik olarak hukuka aykırı delillerin varlığını, gizli tanıkların bu dosyada dinlenmediğini ve başka dosyalarda hükme esas bile alınmadığını görüyoruz ama buna rağmen 20 sene önce dile getirilen bir beyanın bugün bu dosyada bir iddia haline getirilmesini kabul etmiyoruz” dedi.
İddianamede ne var?
DİAYDER hakkında hazırlanan 35 sayfalık iddianamede derneğin, KCK sistematiği doğrultusunda kurularak faaliyet yürüttüğü iddia ediliyor.
Derneğin internet sitesinde Kürt sorununa ilişkin düzenlediği anket, 2013'ten bugüne yaptığı açıklamalar ve üyelerin katıldıkları eylemler suçlama konusu yapılmış durumda.
Derneğin kamu kurum ve kuruluşlarından elde edilen yardım kartlarının sistemli bir şekilde örgüt üyelerine ulaştırıldığı da iddialar arasında.
İddianamede sanıklardan Mehmet İ.'nin, İBB'de gassal olarak işe alınmasında DİAYDER yöneticilerinin referans olduğunu ve kendisiyle birlikte bazı kişilerin de dernek öncülüğünde işe alındığını yönünde ifadeler var.
Yine iddianamede Mehmet İ.'nin kişilerle belediyeye ilk girdiklerinde maaşlarından bir kısmını DİAYDER'e vereceklerini söylediği anlattığına yer veriliyor.
Mehmet İ.'nin aldığı 4 bin lira maaşın bin lirasını DİAYDER'e verdiği kaydedilen iddianamede, benzer şekilde DİAYDER tarafından belediyelerde işe sokulan üyelerin maaşlarının bir kısmını derneğe aktardıkları belirtiliyor. (RT)