Fotoğraf: SDG Özel Birlikleri/İznews
Suriye'nin doğusundaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye Devlet güçleri ve kimi Arap güçler arasında 27 Ağustos'ta başlayan çatışmalar sürerken, istihbarat savaşlarının güdümündeki haber kaynaklarının kavranmasını güçleştirdiği tablo netleşmeye başladı.
Çatışmalar başlıyor
Çatışmalar, 27 Ağustos'ta SDG'ye bağlı Deyrezor Askeri Meclisi'nin lideri Ebu Havle olarak da bilinen Ahmed el-Habil'in YPG'nin sürdürdüğü bir operasyon kapsamında gözaltına alınmasıyla başlamıştı. Ahmet el-Habil'in de içinde olduğu bilinen uyuşturucu hap kaçakçılığını da kapsayan bir özel kuvvetler operasyonu sonunda, hakkında çok sayıda şikayet olan El-Habil'in tutulması bazı Arap güçlerde rahatsızlık yarattı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SOHR) haberlerine göre, El-Habil'e bağlı bir kısım Arap güçler de SDG'ye yönelik saldırılara başlayınca SDG kontrolündeki bir dizi köy ve kasabada çatışmalar patlak verdi.
Çatışmalar, bölgede Şam yönetimine bağlı milislerin de Fırat Nehri'ni geçip çatışmalara katılmasıyla daha da tırmandı. Çatışmalarda El-Habil'e sadık silahlı güçlerle SDG mensuplarının yanı sıra çok sayıda sivil de öldürüldü.
SDG duruma el koyuyor
Euronews'un SOHR'dan aktardığına göre, SDG, Cumartesi'den başlayarak bölgede 48 saat sokağa çıkma yasağı ilan etmişti. SDG Pazartesi günü yaptığı çağrıda sivillerden "düşman" olarak nitelediği bazı yerel milislerin konuşlandığı son kasabayı terk etmelerini istedi.
Suriye'nin ABD Büyükelçiliği dün yaptığı açıklamada, iki üst düzey yetkilisinin SDG ve aşiretlerin temsilcileriyle bölgedeki gerilimin en kısa zamanda düşürülmesi için toplantı yaptığını duyurdu.
SDG: "Çatışanlar 'Arap Aşiretleri' değil"
SDG, bölgedeki Arap aşiretlerle anlaşmazlık olduğunu reddediyor ve çatışmaların çoğunlukla "rejim unsurları ve el-Habil'den yararlanan bazı kişiler"ce çıkartıldığı görüşünü dile getiriyor. SDG, bölge halkına "çatışmalara sürüklenmeme" çağrısı yapıyor.
Suriye devlet medyası ise çatışmalarda SDG ile Arap aşiretlerinin karşı karşıya geldiğini haber veriyor. Şam hükümetine yakın günlük El-Vatan gazetesi yerel milisleri "Arap aşiret güçleri" olarak tanımlıyor.
Bağımsız kaynaklar: "'Aşiretler' yok!"
"Deyrezor24" medya platformunun yöneticisi Ömer Ebu Leyla ise, AFP'ye yaptığı açıklamada, çatışmalarda "Arap aşiret güçleri olarak bilinen hiçbir grubun olmadığını" söylüyor. Ebu Leyla "aşiretler"in yeknesak bir tutum içinde olmadıklarına dikkat çekerek "bazı aşiret liderlerinin SDG ile çalışırken, diğerlerinin ise sessizce hükümetle işbirliği yaptığını" söylüyor.
Ömer Ebu Leyla, "Eğer aşiretlerin hepsi grçekten SDG'ye karşı olmakta birleşseydi, o zaman Deyrezor'da SDG olmazdı" diyor ve "çatışmayı özellikle kaçakçılıktan çıkar sağlayanlar başta olmak üzere El-Habil'e yakın yetkililer başlattı" diyor.
Bereket Kar: "Çatışanlar YPG güçleri ve
Konsey'den ayrılan El-Habil yanlıları"
Pazartesi günü artı TV'ye durumu değerlendiren Orta Doğu ve Suriye yorumcusu Bereket Kar, Deyrezor Askeri Meclisi'nin kendi içinde özerk ama askeri genel yönetim açısından SDG askeri güçlerinin kontrolünde olduğunu vurguladıktan sonra gözaltına alınan Ahmet el-Habil hakkında "inanılmaz şikayetler olduğunun birçok Arap basınında da yer aldığını" özetledi.
Kar, çatışmaya girişenlerin bir "aşiretin bütününü" ifade etmediğini söyledi. "Şu anda çatışanlar Kürt ve Arap aşiretleri değil. Bu deyimi kullanmak doğru da değil. Burada çatışan aslında YPG güçleriyle Deyrezor Askeri Meclisi'nden Ebu Havle'ye bağlılığını ifade ederek ayrılan bazı askeri birliklerdir" dedi.
Kar bu aşiretlerle çok iyi ilişkileri olan ve Suudi Krallığı'na yakın El-Arabiyye ajansının Pazar günü Deyrezor'dan geçtiği habere göre, "Halen YPG güçlerine yönelik saldırıları sürdüren ve 'Arap aşireti' denilenlere karşı savaşanların yüzde doksanının Arap olduklarını" söyledi.
"Dolayısıyla orada bir aşiret çatışması söz konusu değildir. İki halkın çatışması asla değildir" dedi. Kar bununla birlikte çatışmalar patlak verdiğinde, "özellikle dış güçler tarafından değerlendirilmeye, istismar edilmeye" çalışıldığını söyledi.
Bereket Kar'ın değerlendirmesine göre, çatışmalar patlak verince "bir taraftan Türkiye harekete geçerken, diğer taraftan ABD gözlemci olarak tutumunu sürdürdü. Kar, ABD ve diğer uluslararası güçlerin müdahale etmediklerine dikkat çekti.
Bereket Kar'ın verdiği bilgiye göre, aşiretler "Katar'da Mas'ab el-Halil ve Şeyh İbrahim El-Halil adına yayımlanan bildirilerle ve öte yandan Eşşeh Edhem el-Abud'un Irak'ta aynı aşiretin kolu olan Enbar aşiretiyle görüşerek ABD'nin müdahil olmasını ve arabuluculuk yaparak çatışmaları durdurmasını istediğini söylediler."
Deyrezor'da denge
Irak sınırında yer alan, doğal kaynaklar açısından zengin bir bölge olan ve Arapların çoğunlukta bulunduğu Deyrezor vilayeti, Fırat Nehri tarafından ikiye ayrılıyor.
Deyrezor çok sayıda Arap aşiretine ev sahipliği yapıyor ve aşiretlerin büyük bölümü IŞİD ile savaşta SDG saflarında yer aldılar.
Kürt, Arap, Ermeni ve diğer savaşçılardan oluşan SDG, ABD desteğinde IŞİD'e karşı kazandığı savaşlardan sonra Deyrezor kentinin büyük bölümünü ele geçirmişti. Ancak vilayetin tamamı SDG kontrolünde değil. Fırat'ın doğusundaki ABD önderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyonla ittifak halindeki SDG ile Fırat'ın batısındaki İran'ın Haşdi Şabi milislerinin desteğindeki Suriye rejimi güçleri ve Irak, Afganistan ve Pakistan'dan gelen İslamcı vekil güçler belli bölgeleri kontrol ediyor.
Sınır bölgesi savaşçılar, silahlar, uyuşturucu ve tüketim malları için önemli kaçakçılık rotalarının bir parçası olarak ön plana çıkıyor.
Buradaki yarı özerk Kürt yönetimi, bölgede yaşayan Arapların hoşnutsuzluğunu gidermek amacıyla yerel sivil ve askeri konseyler aracılığıyla Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusundaki bölgeleri kontrol ediyor.
"Kürt-Arap çatışması başlarsa kaosu
artırmakla ilgilenecek aktör sıkıntısı olmaz"
AFP'ye durum değerlendirmesi yapan Yüzyıl Uluslararası (Century International) düşünce kuruluşu yorumcularından Aron Lund, "Köy, aile, aşiret, ticaret, kaçakçılık gibi nedenlerin hepsi muhtemel, ama bunun dışında, etnik Arap-Kürt boyutunun yaratacağı siyasi çatışma da önemli" dedi.
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, bölgedeki özerk Kürt yönetimiyle temas kurmayı reddederken, onları "ayrılıkçılıkla" suçluyor.
Lund, "Türkiye, Suriye hükümeti ve İŞİD'in bölgedeki mevcut düzeni bozma konusunda ortak çıkarları var." diyor. Bölgeyi barut fıçısına benzeten Lund, çatışmalar yayılırsa ve Arap-Kürt ilişkileri bozulursa [...] kaosu artırmak için ilgilenecek aktör sıkıntısı yaşanmaz.
SDG: "Güvenlik ve istikrar sağlanıyor"
SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, güçlerinin kentte güvenlik ve istikrarı sağlamaya başladığını söyledi.
Mazlum Abdi yaptığı açıklamada "Deyrezor'daki halkımızın desteği ve işbirliği sayesinde güçlerimiz 'Güvenliği Güçlendirme' operasyonu ile güvenlik yeniden sağlanıyor, toplumsal barış korunuyor ve durum istikrara kavuşuyor" ifadelerini kullandı.
Abdi ayrıca Tel Tamer ve Münbiç'e yönelik TSK ile muhalif grupların saldırılarına ilişkin de bilgi verdi.
DSG Genel Komutanı "Ancak bölgede sağlanan istikrar ve güven ortamını bozmak, halkımızın iradesini yok etmek amacıyla Türk devleti ve çetelerinin Tel Tamer ve Münbiç'e saldırıları devam ediyor" dedi.
(AEK)