Diana'nın öğretmeni Diana'nın sürekli olarak kendisine sarılmak istediğini anlatıyor. Diana’nın annesi ise tam tersine Diana’nın kendisinden kaçtığını.
Diana, ailede, toplumda, okulda hırpalanan bir çocuk. Birçoklarına göre “Sakar” bir çocuk...
Fransalı yazar Alexandre Seurat’ın Metis Yayınları’ndan çıkan “Sakar” isimli romanı Diana’nın yaşamı, daha doğrusu yaşantısının sona ermesinin ardından aranan “adalete” dikkat çekiyor.
Seurat “Sakar”ı Fransa’da yaşanan gerçek bir olaydan yola çıkılarak yazdı. Roman, sadece aile kurumuna sorgusuz sualsiz kutsallık atfedilmesinin yıkıcı sonuçlarını yalın ve sarsıcı bir anlatımla gözler önüne sermiyor asıl olarak devlet mekanizmalarının, sistemin de çocuk odaklı olmadığını, sistemin çalışmayan yanlarını okurun kalbine ve yüzüne çarpıyor.
Diana’nın yakınlarının, öğretmenlerinin, abisinin, annesinin, babasının, jandarma görevlilerinin gözünden Diana’nın yaşatılamamasının anlatıldığı kitap, “Devlet mi, toplum mu, çocuk mu sakar” diye sorduruyor.
Diana’nın başına gelenleri “edebi bir metin sunamazdım o nedenle bir gazeteci gibi kişilerin anlatımlarına yer verdim” diyen Seurat’la söyleştik.
Bu kitap fikri nasıl oluştu nereden aklınıza geldi?
2012’de bu çocuğun Sabatier Marine mahkeme sürecine dair bir yazı gördüm ve yazmak istedim. Kitabımda Diana olarak yer aldı.
Çok ilginç bir mahkeme süreciydi, küçük bir kız çocuğu vardı ve etrafındaki bir çok insan, onu kurtarmaya çalışan birçok insan mahkemede vardı.
Benim ilgimi çeken de bu dramın sansasyonel tarafı değil de onu kurtarmaya çalışan insanların dramı dikkatimi çekti.
Fransa'da ve Türkiye'de çocuklara yönelik çok fazla şiddet oluyor. Fransa'daki durumu anlatabilir misiniz?
Bu hikaye ile karşılanana kadar bu sorunlarla çok ilgilenmedim fakat bu kitabı yazdıktan sonra okurlardan çok fazla bilgi, yorum geldi ve ilgilenmeye başladım. Elbette bu konuda bir uzman değilim. Toplumda olanların farkındayım. Bu davayla özel olan bir şey vardı benim için durumu bilen, anlayan insanların sayısı da çoktu. Onlardan da öğrendim. Bu insanlarla beraber sistemde çalışmayan yerler açığa çıkıyor, onlar anlatıyor. Bu mahkemede çalışmayan sistemin tamamını görüyorsunuz.
Adalet sağlandı mı sizce?
Bizim kitabımızdaki çocuğun anne ve babası çok yüksek oranda ceza aldı. Çocuğu korumayan devlet görevlileri de vardı. Fakat onlar ceza almadı. Devlet yine kendi sistemini korumuş oldu. Kırık mekanizmalar açısından devlet reform uygulamaya çalıştı, özellikle iletişim süreçleri açısından yaptı bunu fakat çok etkili olmadı, yüzeysel olmadı. Bu dava Fransa'da bir reform olmasını sağladı. Ancak yeterli olmadı.
Kitabınız aile kavramını da sorgulatıyor...
Fransa’da o kadar kutsal değil aile buraya kadar. Toplumda o kadar kutsal değil fakat Fransa'daki hukuk kurumları için çok mutlu aile imajı duruyorç.. Bu imayı yıkmak istemediler.
Gazetecilik diliyle yazılmış bir kitap, üslup olarak da “yalın ve sade” ilerliyor bunu özellikle mi tercih ettiniz?
Konu edebi metin yazılmasına göre değildi bu konu daha çok bu tarzla yazılabilirdi. Bir çocuğun kaybolma süreci onun için mücadele edenler ve çocuğa dair gelişmeleri bir edebi dille anlatmak yerin kişilerin anlatımıyla ifade etmek istedim. Edebi bir metin olarak değerlendiremezdim bu konuyu.
Peki benzer konularda yeni kitaplar gelecekler mi?
Yine ailenin neden olduğu sorunlar üzerine yazmayı planlıyorum.
(EMK
*Metis Yayınları, Sakar, Özgün adı: La maladroite, Çeviri: Nesrin Demiryontan, Kapak Tasarımı: Emine Bora Kitabın Baskıları: 1. Basım: Mart 2023