Derviş, partinin dün yapılan grup toplantısında sosyal demokrasi anlayışının yenilenmesine ilişkin tezlerini anlattı ve istifasıyla ilgili yazılı açıklamasında, kararını yerel seçimlerden sonra aldığını vurguladı.
Derviş, istifa açıklamasında "Genel seçimlere 3.5 yıl var. Bu dönemde CHP ve Türk sosyal demokrasisi, özellikle üyelik ve örgüt yapısı, yurttaşlarla iletişim, aydınlarla ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkiler, düşünsel temellerin netleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve 21. yüzyılda değişen ekonomik ve sosyal sorunlara yaklaşım, kadınların siyasal etkinliği, gençlik ve Avrupa'daki kardeş partilerle dayanışma gibi konularda kendini yenilemeli" dedi.
Sosyal demokrasinin içeriği, programı ve çözümlerinde daha yoğun çalışmak istediğini belirten Derviş'in istifasını ve CHP'deki çatışmayı Doç. Dr. Fikret Başkaya ve Prof. Dr. Ahmet Çakmak'tan değerlendirmesini istedik.
Prof. Dr. Ahmet Çakmak, CHP içindeki çatışmanın herhangi bir ideolojik tartışmadan kaynaklanmadığı ve Kemal Derviş'in raporunun da yeni bir şey getirmediği yorumunu yapıyor.
Doç. Dr. Fikret Başkaya, misyonunu yitirmiş bir parti diye nitelendirdiği CHP içindeki çatışmadan daha sol bir yapılanma oluşmasının mümkün olmadığını, CHP'nin yalnızca sosyal demokrasi retoriğini sürdürdüğünü söylüyor.
Önerisiz rapor
Prof. Dr. Ahmet Çakmak, "CHP içindeki çatışma izlediğim kadarıyla bir fikir etrafında oluşan bir çatışma ve tartışma değil" diyor.
* Basında yer alan haberlere göre, Deniz Baykal Kemal Derviş-Yusuf raporuna ilişkin "raporda bir öneri yok" demiş. Bence de bu doğru bir saptama. Hiçbir öneri yok. "CHP şu politikasını değiştirmelidir" diye bir öneri getirilmemiş. "Baykal'ın hangi politikalarını beğenmedi" dendiğinde somut bir öneri yok.
* Rapor bir çerçeve çiziyor. Marx, Atatürk ve bir sürü laf geçiyor ama sonuçta söylediği bir tek şey var. Dünya genelindeki politikalara yakın biçimde neo-liberal politikaları uygulayacağız
* Tabii neo-liberal politikaların fakir fukarayı ezmesinden dolayı, "onlar için de çalışacağız" gibi laflar ediliyor ama bu konuda da ne yapılacağı belli değil.
* İleride belki CHP içinde Baykal gider, Derviş gelir, CHP'nin oylarında yükselme olur ama özünde Derviş'in farklı bir şey söylediğini sanmıyorum.
Derviş ve Lula
Prof. Dr. Ahmet Çakmak, bugün piyasaya çıkan Birgün Gazetesi'ndeki köşe yazısında "Kemal Derviş'in Yusuf Işık raporunda Brezilya Devlet Başkanı Lula'nın ekonomi politikalarından övgü ile söz ediliyor" diyerek Derviş ve Lula'nın karşılaştırması yapılıyor.
"Derviş raporda Lula'yı takdir ediyor ve ben buna şaşırdım," diyor Prof. Çakmak yazının çıkış noktasına ilişkin olarak:
"Lula sendikal bir mücadeleden ve radikal soldan geliyor. Dolayısıyla bu geçmişi ister istemez yürüttüğü politikalara yansıyor. Lula, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kurallarının değiştirilmesi için mücadele eden G15 hareketi içinde aktif. Derviş bundan hiç bahsetmiyor. Doğrusu o konudaki fikrini bilmek iyi olurdu.
Parti tabanı Baykal'ın arkasında
* CHP içindeki çatışmadan ortaya çıkan sonuç, parti içinde bir muhalefet olsa bile CHP'nin ana gövdesinde ciddi bir muhalefet olmadığıdır. Parti tabanıyla Baykal'ın arkasında.
* CHP, Türkiye'ye özgü, laik bir kesimin oy verdiği bir parti konumunda. "Sosyal demokrat parti özünde işçilerin partisidir" denilir ya, CHP sosyal demokrat değil. Zaten işçi kesimi de MHP ve AKP'ye oy veriyormuş
Halkla ilişkisi olmayan parti
Doç. Dr. Fikret Başkaya, Kemal Derviş'in CHP Genel başkanlığından istifasını "egemen çevrelerdeki 'Tony Blair benzeri Kemal Derviş' beklentisi"nin bir uzantısı olarak yorumluyor.
Başkaya, CHP içindeki çatışmanın parti içinde daha sol bir politika izlenmesi endişesinden kaynaklanmadığını özellikle vurgulayarak şöyle diyor:
* Latince oximor diye bir sözcük vardır. Bu aslında yan yana gelmemesi gereken ama yan yana gelen iki kavramı ifade eder, "temiz savaş" gibi. CHP ile sol da hiçbir biçimde yan yana getirilemeyecek kavramlar. CHP'nin adında halk var ama halkla ilişkisi olan bir parti değil CHP.
* Tarihsel olarak bakınca da bu parti bir kere halkın haberi olmadan kurulmuş bir partidir ve halkın bütün özlemlerinden uzak bir devlet partisidir. 1960'lardan sonra Türkiye'de sol hareketin kabarmasıyla beraber o zamanki misyonu da solu kesmek için "ortanın solu" kavramını çıkartmak olmuştur. 1946-50 de misyonu bitmiş bir partidir.
* Egemen çevreler şu andaki iktidarın yıpranacağını biliyor. Diğer sağ partilerden de ümit kesildiği için egemen çevrelerde şimdi Tony Blair'in Türkiye versiyonu olarak Kemal Derviş beklentisi ve eğilimi var.
Sosyal demokrasi retoriği
Doç. Dr. Fikret Başkaya, CHP içindeki çatışma sonucunda bir kesimin partiden ayrılarak yelpazenin daha solundaki partiler içinde bir arayışa girmesini veya bu çerçevede yeni bir yapılanmanın kesinlikle mümkün olamayacağı görüşünde:
* Bunlar devlet kafası taşıyan adamlar ve sol ile hiçbir ilgileri yok. Partinin bir bütün olarak sol ile ilgisi yok. Parti içindeki muhalefet, biraz piyasa ekonomisine uyum, öte yandan sol ve sosyal demokrasi retoriğini de bırakmadan yeni bir muhalefete girişecektir.
* Bir kez sosyal demokrasi emperyalist ülkelerde mümkündür. İkinci olarak sosyal demokrasi tarihsel bir dönemde geçerliydi ve şimdi iflas etmiştir. Türkiye gibi bir ülkede olmaz, ama kitleleri oyalamak için sosyal demokrasi retoriği kullanılıyor.
Doç. Dr. Fikret Başkaya, CHP'ye ilişkin düşüncelerini "bunlar asla Türkiye'nin sorunlarını çözemezler. Paradigma değişikliğine ihtiyaç var, bunun için de dünyayı anlamak gerekir" diyerek bitiriyor.(YS/BB)