Okuduğu bir şiir nedeniyle Türk Ceza Kanununun 312. maddesiyle milletvekili olarak siyaset yapma hakkı elinden alınan Erdoğan, milletvekili olarak siyaset yapabilme hakkını kazanmak için yasal düzenleme uğraşında. Ancak şu an görünen AKP'nin yapacağı düzenlemede yalnızca TCK'nın 312. maddesinden ceza alanlara yönelik düzenleme yapılacak.
Düşünce suçlusu DEP'liler yararlanamıyor
Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ile ittifak yaparak 1991'deki genel seçimlerde meclise giren eski Demokrasi Partisi (DEP) milletvekilleri de şu an siyasi yasaklı, aynı zamanda dokuz yıldır da cezaevinde.
Diğer DEP milletvekilleriyle birlikte dokunulmazlıkları kaldırılan Leyla Zana, Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan 2 Mart 1994'te TCK'nın 168. maddesinden yargılanarak "örgüt üyesi olmak" suçundan 15 yıl hapis cezası aldı. Zana, Dicle, Doğan ve Sadak Türkiye'deki yasal süreçlere bağlı kalınırsa ancak 2005 yılında şartlı tahliye olabilecek.
Şu an AKP'nin kaldırmaya çalıştığı siyasi yasaklar ise TCK'nın 312. maddesinden "düşünce suçlularını" ilgilendiriyor. Bu da "örgüt üyeliği" suçlamasıyla yargılanan siyasi yasaklı DEP milletvekillerinin bu düzenlemeden yararlanamaması anlamına geliyor.
Alataş: AKP, AİHM'in kararını uygulamalı
Eski DEP milletvekillerinin avukatı Yusuf Alataş, "Kapsamı ne olursa olsun siyasi yasakların kalkmasının son derece olumlu olduğunu" söylüyor ve ekliyor:
"Ancak, kendileri de düşüncelerinden dolayı ceza alan DEP'liler bundan yararlanamayacak."
"DEP'li milletvekillerinin yargılamasının başından beri hukuka aykırıydı" diyen Alataş, AKP hükümetini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) DEP'lilerin yargılanmalarını adil bulmayan 17 Temmuz 2001 tarihli kararını dikkat almaya çağırıyor. Alataş, hatırlatıyor:
"Türkiye, AİHM'nin bu kararına uymayınca, 'DEP'lilerin avukatları' olarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne ikinci kez başvurduk. Komite, 30 Nisan 2002'de, 'AİHM'nin kararının derhal uygulanması gerektiğine' karar vererek bunu Türkiye'ye bildirdi. Ancak, bu da sonuç vermedi..."
"Düşünce suçunun kapsamı geniş"
Türkiye'de düşünce suçu kapsamının dar tutulmaması gerektiğini söyleyen Alataş, şu noktalara dikkat çekiyor:
"Düşünce suçu denilen TCK'nın 8. maddesi, ve TCK'nın 312. maddesinin kaldırılmasından söz ediliyor. Oysa ülkemizde düşünce suçluları sadece bu maddelerden mahkum olanlar değil. Çünkü bunlar açık biçimde düşüncelerinden mahkum ediliyorlar.
Bir de dolaylı şekilde düşüncelerinden dolayı bir başka maddeye sokularak cezalandırılanlar var. Leyla Zana ve arkadaşlarına TCK 168'e göre ceza verildi. Bir kısmı terör örgütüne yardım yataklıktan ceza aldı. Ancak yaptıkları yalnızca bir konuşmaydı ve bu bir siyasi faaliyettir."
DEP'lilerin yaşadıkları
SHP'den milletvekili olan Hatip Dicle ve Leyla Zana milletvekili yemin töreni sırasındaki konuşmalarından sonra dönemin SHP Genel Başkanı Erdal İnönü'nün istifa etmeleri isteği üzerine bu partiden ayrılarak Halkın Emek Partisi'ne (HEP) katılmışlardı. Zana ve Dicle'nin ardından 14 milletvekili daha SHP'den ayrıldı.
DEP milletvekilleri Sedat Yurttaş, Sırrı Sakık, Ahmet Türk, Nizamettin Toguç, Naif Güneş, Mahmut Kılınç, Zübeyir Aydar, Ali Yiğit ve Remzi Kartal ile birlikte dokunulmazlıkları kaldırılan Leyla Zana, Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan 2 Mart 1994'te TCK'nın 168. maddesinden yargılanarak örgüt üyesi olmak suçundan 15 yıl hapis cezası aldı.
Askeri mahkemede yargılandılar
Türkiye ve Avrupa gündemini uzun süre meşgul eden eski milletvekilleri 1995'te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurdular, davayı inceleyen AİHM geçtiğimiz yıl 17 Temmuz'da "adil yargılama yapılmadığı" kararına vararak, Zana ve arkadaşlarının yargılamalarının yenilenmesini öngördü.
Eski milletvekillerinin avukatı Alataş, müvekkillerinin yargılanma sürecini de şöyle anlatıyor:
"Yargılanmaları olağanüstü şekillerde oldu. Askeri mahkemelerde yargılandılar ve o dönemde yine askeri savcıların helikopterlerle gidip askeri alanlarda dinlediği tanıklarla bu insanları mahkum ettiler. Ve dokuz yıldır da Ulucanlar Cezaevi'ndeler. Herkes de biliyor ki, bunlar hiçbir şekilde silahlı bir olaya bulaşmamış, şiddete destek vermemişler. Bunların tek kusuru çoğunluktan farklı siyasi düşünceleri olmasıydı." (BB/NK)