İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, “Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı” düzenledi.
İki gün süreceği ilan edilen programının yarın gerçekleşecek olan ikinci günündeki bazı oturumlar da iptal edildi.
Konferansın bugünkü bölümünde, “Dünya'da Çatışma Çözümü ve Barış Süreçleri Deneyimleri”, “Ortadoğu’da Barış ve Kürt Meselesinde Demokratik Çözümü”, “Cumhuriyetin 2. Yüzyılında Türkiye’de Yeni Bir Barış Süreci Mümkün mü?” olmak üzere 3 oturum gerçekleştirildi. Konferansa gazeteciler, aydınlar, kitle örgütleri ve siyasi partiler katıldı.
“Kürt Meselesinde Yeni Bir Barış Süreci Mümkün mü?” konulu sunum yapacağı belirtilen HDP eski Milletvekili Leyla Zana’nın programa katılmayacağı açıklandı. Zana’nın yerine Celalettin Can’ın katılacağı belirtildi.
Ayrıca yarın gerçekleştirilecek programda DEM Parti Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ve CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun konuşmacı olarak katılacağı “Siyaset Erki ve Barış” adlı oturumun iptal edildiği açıkladı.
İHD’den iptal programlara dair açıklama
İHD Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Ercan Yılmaz, konuyla ilgili şöyle dedi:
“Konferansımızın bugün öğleden sonra yapılacak ‘Cumhuriyetin 2.Yüzyılında Türkiye’de Yeni Bir Barış Süreci Mümkün Mü? ’oturumunda konuşmacı olarak bulunan Sayın Leyla Zana aramızda olamayacak. Birazdan sizlerle Sayın Zana’nın konferansımıza göndermiş olduğu yazılı mesajı paylaşacağız. Sayın Zana’nın ani gelişen bu durumu sonrasında, ilgili oturumda konuşmacı olarak Sayın Celalettin Can bizlerle beraber olacak. Kendisine bizi yalnız bırakmadığı için teşekkür ediyoruz.”
“Programımızın yarın ki oturumlarından olan ‘Sivil Toplum Örgütlerinin Barışın İnşasında Rolü’ başlıklı bölümü yönetecek olan Sayın Nadire Mater, gelişen sağlık problemleri nedeniyle aramızda olamayacak. Buradan kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Nadire Mater’in rahatsızlığı nedeniyle katılamayacağı bu oturumu, İnsan Hakları Derneği MYK üyesi sevgili Handan Çoşkun yönetecek. Kendisine de bizi yalnız bırakmadığı için teşekkür ediyoruz."
"Konferansımızın yarın öğleden sonra yapılacak son oturumu olan ‘Siyaset Erki ve Barış’ bölümünde konuşmacı olarak bulunan siyasi partilerin tarafımıza ilettikleri mazeretler nedeniyle bu oturumu ileriki bir tarihte daha geniş katılımlı bir çalışma yapmak üzere ertelediğimizi belirtmek isteriz. Ertelenen bu oturumumuzun yerine Sayın Ahmet Özmen’nin kolaylaştırıcılığıyla değerli katılıcılarımızın gerek konferansımız ile ilgili gerekse bir bütün olarak barış meselesi ile ilgili görüşlerini bizlerle paylaşacakları bir mini forum gerçekleştirme kararı almış bulunmaktayız.”
Zana: 21 Mart’ta Diyarbakır Newroz alanında buluşmak dileğiyle
Konferansa katılmayacağı açıklanan Leyla Zana’nın gönderdiği mesajı Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç okudu.
Zana’nın mesajı şöyle:
“Bu önemli buluşmada sizlerle birlikte olmak isterdim ancak ilk davet edildiğim zaman da belirttiğim gibi mart ayı özellikle Kürtler açısından planlamaların kolay öngörülebildiği bir ay değil. Kürtler bir taraftan Newroz’u karşılamanın coşkusunu yaşarken diğer yandan kabuk bağlamamış, derin yaramız Halepçe’nin kavurucu acısını yaşıyor. Bir yandan acılarımız diğer yandan umutlarımız tazeleniyor. Tüm bu gündemlere Kürtlerin ve kadınların iradeleri açısından çok önemli bir seçim yoğunluğu da eklenince ne yazık ki sizlerle buluşamadık. Anlayışla karşılamanızı umuyorum. Başta İHD genel merkezi olmak üzere, yıllardır binbir zorluğu göğüsleyerek insan hakları mücadelesi veren, bunun için ısrarlı bir duruşa sahip olan tüm yaşam hakkı savunucularını, bu konferansın emektarlarını ve katılımcıları sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 21 Mart’ta Diyarbakır Newroz alanında buluşmak dileğiyle.”
Konferans açılış konuşmalarının ardından ilk oturum “Dünya'da Çatışma Çözümü ve Barış Süreçleri Deneyimleri” ile devam etti.
Çözüm Süreci
Bugünün son oturumu “Cumhuriyetin 2. Yüzyılında Türkiye’de Yeni Bir Barış Süreci Mümkün mü?” üzerine yapıldı.
Barış Vakfı’ndan Hakan Tahmaz moderatörlüğünde gerçekleştirilen oturumda ilk olarak Celalettin Can, “Kürt Meselesinde Yeni Bir Barış Süreci Mümkün mü?” üzerine konuştu.
Akil İnsanlar Heyeti’nde Kürt tarafının ve Erdoğan’ın seçtiği tek kişinin kendisi olduğunu söyleyen Can, Erdoğan’ın Akil İnsanlar’ın yarısının kendi seçtiği AKP’li isimler olduğunu belirterek, “Kürt özgürlük mücadelesinin insanlarını kimse önermedi, kimse seçmedi. Akil insanları süreçte Erdoğan değil Sayın Abdullah Öcalan önerdi” dedi.
Çözüm Süreci’nde halkın desteğinin yüzde 30 olduğunu ve bahar ayının sonunda “çatışma olmasın ve barış olsun” diyen bu oranın yüzde 84’lere çıktığını belirten Can, bunda akil insanların emeğinin olduğunu söyledi. HDP’nin oy oranının yüzde 13’lere çıkmasında da Akil İnsanlar’ın çabasının olduğunu belirten Can, derin devletin yüzde 13 sonrası bunların iktidar olabileceğini belirtmesi sonrası bitirildiğini söyleyerek, “Seçimler sonrası ben arkadaşlara ‘Asıl şimdi tehlikedeyiz. Keşke 13 almasaydık da daha az alsaydık’ dedim. Bana destek vermediler” dedi.
Karar Gazetesi’nden Ali Bayramoğlu, “Taraflar, Stratejiler, Çatışma ve Barış” üzerine konuştu.
Çözüm sürecinin elbette mümkün olduğunu söyleyen Bayramoğlu, “Burada iktidar kendini zayıf hissediyor ve gittikçe otoriterleşiyor. Ve devlet krizi dediğimiz şey ortaya çıkıyor. Milliyetçi, muhafazar ve devletin dışişleri Kürt Sorununa göre şekil alıyor. İçişleri dahil tüm mekanizmaları öyle. Ama elde var sıfır” dedi.
Konferansın bugünkü programı oturumların ardından yapılan soru ve cevapları ile bitti.
Demirtaş ve Mızraklı'dan mesaj
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Selçuk Mızraklı’nın cezaevinden İHD’nin etkinliğine gönderdiği barış mesajında, “Halkımızın hak ettiği onurlu barış uğruna her türlü desteği sunmaya hazırız" dedi.
Konferansta okunan mektupta öne çıkan noktalar şöyle:
“Biz Kürtlerin bir “Kürt sorunu” yoktur. Halk olmaktan kaynaklı özgürlük hakkımız vardır. Bu hakkımızı kullanmak istediğimizde ise maruz kaldığımız katliamlar, zulümler, infazlar, işkenceler, sürgünler, idamlar, esaretler vardır.
“Diyalog ve müzakerede ısrarcıyız”
Bizler, Türkiye'de siyaset yapan Kürt siyasetçiler olarak bu gasp hukukunun son bulması için demokratik, barışçıl, siyasi mücadeleyi tercih ettik ve bunun bedellerini ödüyoruz. Ancak karşılaştığımız tüm zorbalıklara, adaletsizliklere, hukuksuzluklara rağmen siyasi mücadelede, diyalog ve müzakerede ısrarcıyız.
“Muhatap Erdoğan, Öcalan, Meclisteki siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri”
Elbette Kürt sorununun çözümü, resmi olarak bir masa etrafında konuşulacaksa -ki bizce gecikilmeden konuşulmalıdır- masada Türkiye Cumhuriyeti devletini temsilen Hükümet olmak zorundadır. Hükümet de bugün itibarıyla Sayın Erdoğan şahsında temsil edildiğine göre, bu işin birinci muhatabı Sayın Erdoğan'dır.
Yine geçmiş deneyimlerden bilinen, kabul gören ve devletin de resmi hafızasında meşruiyeti kayıt altına alınmış Sayın Öcalan bir başka muhataptır. Ancak böylesine köklü ve grift bir sorun iki şahsiyetin tek başına çözebilecekleri bir mesele de değildir. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizzat kendisi, Meclis'teki tüm siyasi partiler, Kürt siyasi partileri, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, aydınlar, kadın hareketleri, sendikalar, barolar gibi tüm toplumsal yapılar da konunun tarafı ve muhatabıdırlar. Onurlu, adil barışa inanan herkes bu sürecin aktif katılımcısı, yürütücüsü ve sahibi olmak zorundadır. Başka türlü, bu zorlu meselenin altından kalkılamaz. Bizler de Kürt siyasetçiler olarak, karşı karşıya olduğumuz tüm adaletsizliklere rağmen; rövanşist, intikamcı duygulara teslim olmak yerine, halkımızın hak ettiği onurlu barış uğruna her türlü desteği sunmaya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz.
“Bu yaz büyük barışa kapıları açacağız” demeleri kazandırır
“Bu yaz büyük askeri harekatlara hazırlanıyoruz.” diyenlerin, bunun yerine, “Bu yaz büyük barışa kapıları açacağız.” demeleri herkese kazandırır. Öbür türlüsü, çok daha büyük felaketlere yol açar ve büyük kaybettirir.”
(İY/EMK)