Kayseri'nin Melikgazi ilçesindeki Danişmentgazi Mahallesi’nde 30 Haziran’da Suriyeli bir erkeğin, bir çocuğu istismar ettiği iddialarının yayılmasıyla başlayan ve Kayseri’deki Suriyelilere yönelen saldırılar Meclis gündemine taşındı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Urfa Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Göç ve Uyum Alt Komisyonu üyesi Dilan Kunt Ayan, saldırıların önlenmesi ve Suriyeli göçmenlerin başta yaşam hakkı olmak üzere güvenliklerinin alınması için atılacak adımların görüşülmesi amacıyla ilgili komisyonu “acil” olarak toplantıya çağırdı.
Kayseri'de Suriyelilere saldırı ve sonrası
“Ayrımcı bakış açısı”
Ayan’ın TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Göç ve Uyum Alt Komisyonu’na çağrı yaptığı metin özetle şöyle:
“Kayseri’deki saldırılar sırasında güvenlik birimlerinin, siyasetçilerin ve politik aktörlerin bu saldırıları durdurmak ve önlemek yerine, yaşanan olaylara etkin müdahale etmediği anlaşılmıştır. Çocuklara yönelik hiçbir şiddet ve istismar suçu kabule edilemez olup, yanı sıra işlenen suçlarda çocuğun ve failin etnik kökeniyle değerlendirilme yapılması ne hukuken ne vicdanen doğru değildir. Buna rağmen, Kayseri Emniyet Müdürü Atanur Aydın’ın ‘mağdur çocuğun Türk olmadığını’ söylemesi bu konudaki ayrımcı bakış açısının yansıması olarak ortaya çıkmıştır.
“Türkiye, 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı ardından, bölgede yürüttüğü yayılmacı ve güvenlikçi politikalar sonucunda çatışmalara dahil olmuş, Suriye’de yürütülen ve devam eden savaş politikalarının sonucunda milyonlarca insan evsiz barksız, yaralı ve kimsesiz kalarak göç etmek zorunda kalmıştır. Türkiye ile Avrupa arasında yapılan ve yıllardır devam eden Geri Kabul Anlaşmaları, bilinen ve bilinmeyen protokol usulleri nedeniyle Türkiye, Dünya üzerinde en fazla sığınmacı ve göçmen bulunan ülke haline gelmiştir.
“Sorunların faturası Suriyelilere kesilmekte”
“Türkiye’de yıllar içinde gerçekliği inkar edilemez hale gelen, ekonomik ve toplumsal krizlerle birlikte körüklenen bir ‘göçmen düşmanlığı sorunu’olduğu ortadadır. Başta ucuz işgücü, işsizlik, enflasyon gibi ekonomik politikaların sonucu olan sorunların faturası Suriyelilere kesilmekte, Suriyelilere yönelik nefret açık ve zımni olarak büyütülmektedir.
“Ülkede bulunan 3 milyondan fazla Suriyelinin tamamının ülkelerine veya başka ülkelere gitmeyeceği bilinmesine rağmen özellikle seçim süreçlerinde siyasetçiler tarafından göçmenler üzerinden siyaset yapılarak, kamuoyunda bu nefret beslenerek büyütülmüştür. Bugün gelinen noktada meydana gelen yakma, yıkma, saldırıların sona ermesi ve halkın itidale çağrılması için başta Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonu olmak üzere tüm karar alma aktörlerine ve devlete sorumluluk düşmektedir.” (TY)