"Rapor verilmesinin engellenmesi, savunma hakkımızın kısıtlanması anlamına geliyor" diyen avukat Süleyman Namlı, İstanbul Üniversitesi Dekanlığı ve Rektörlüğü aleyhine "yürütmenin durdurulması" istemiyle İdare Mahkemesi'nde iptal davası açtı.
Müvekkili için başvurdu
Av. Süleyman Namlı bir müvekkili ile ilgili "hekimlik uygulaması hatasına" ilişkin İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne müracaat etti..
Rapor veremeyeceklerini belirten fakülte yetkilileri, buna gerekçe olarak da dekanlığın gönderdiği yazıyı gösterdi. Ardından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne başvuran avukat Namlı'ya burada da aynı gerekçeyle resmi rapor verilemeyeceği bildirildi.
İptal davası
Avukat Süleyman Namlı, bunun üzerine hem dekanlık hem de rektörlük aleyhine İdare Mahkemesi'nde "yürütmenin durdurulması" talebiyle iptal davası açtı.
Dekanlığın bu kararına göre artık işkence davalarında, cinsel istismar, cinsel taciz hatta tecavüz karşısında mağdurların rapor alabilmeleri engellenecek.
Yasalara ve uluslararası sözleşmelere aykırı
Böylece avukatların delil toplama yetkileri kısıtlanmış olacak. Ayrıca Avukatlık Kanunu'nun ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (CMUK) ilgili hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ve Birleşmiş Milletler (BM) Avukatlara Dair Sözleşme'nin hükümleri de ihlal edilmiş olacak.
Mağdurlar, mağduriyetini belgeyemezse...
Avukat Süleyman Namlı, rapor verilmesinin engellenmesinin sonuçlarını şöyle özetledi:
* Rapor verilmesinin engellenmesi, savunma hakkımızın kısıtlanması anlamına geliyor. Yani delillerin toplanıp davanın yeni bir aşamaya gelmesi engellenmiş oldu bizim kanaatimizce.
* Sadece bizim açımızdan değil, tüm avukatların savunma olanakları ihlal edilmiş durumda. Tüm diğer insanların bu kurumlara, üniversitelere yapacakları müracaatlarda artık bir yanıt alamama gibi bir sorun ortaya çıkacak.
İşkence, cinsel taciz ve tecavüz
* Bu gelişme, işkence davaları açısından da oldukça önemli.
* Cinsel istismar, cinsel taciz, hatta tecavüz eylemleri karşısında mağdurların rapor alabilmelerini engelleyecek. Bir çok alanda sıkıntı yaratacak.
* Üniversitelerin bilimsel çalışma koşulları da bir anlamda kısıtlanmış olacak. Çünkü Adli Tıp Anabilim Dallarının asli görevlerinden birisi de kendilerine yapılan başvurularla bilimsel inceleme yapabilmek.
"Psikolojik rapor çok önemli"
Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Girişim Projesi yürütücüsü Av. Eren Keskin ise, cinsel şiddete uğramış kadınlar açısından psikolojik raporun çok önemli olduğunu belirterek, şunları söyledi:
* Cinsel şiddete uğramış kadınlar açısından psikolojik raporun önemi son derece büyük.
* Çünkü fiziksel rapor için gereken süre bakire olan kadınlarda 7 ile 10 gün, bakire olmayanlarda ise 48 saat ama kadınlar bu süre içerisinde fiziksel rapor alamıyorlar.
* Ya anlatamıyorlar, ya da gözaltında oluyorlar. Bu nedenle fiziksel rapor için süre geçiyor. Geriye bir tek psikolojik rapor kalıyor.
* Bunu verebilecek merkezler de son derece az. Bizim daha çok kadınları sevk ettiğimiz merkez, Çapa Tıp Fakültesi Psikososyal Travma Merkezi. Burada kadına yönelik şiddet alanında uzman kadın doktorlar çalışıyorlar.
Mahkeme kabul etmiyor
* Bizim bugüne kadar Zeynep Avcı, Asiye Güzel, Fatma Deniz Polattaş, Hatice Aslan, Kaze Özlü, Leman Çelikaslan, Güneş Baltaş gibi müvekkillerimizin bu konuda raporları var. Yani, psikolojik travma yaşadıklarına ilişkin.
* Ancak, Türkiye'de resmi bilirkişilik geçerli. Bu raporları delil olarak hala mahkemeler kabul etmiyor.
* Bunun dışında rapor veren doktorlar üzerinde baskı var ve son olarak öğrendiğimiz kadarıyla dekanlığın da bu tür raporların verilmemesi yolundaki kararı eğer gerçekse bu da son derece düşündürücü.
* Bunlar hep işkencecileri cesaretlendirici kararlar. (BB)