Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesindeki 27 Mayıs/12 Mart Alt Komisyonu'nda bugün Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü konuştu.
Kürkçü, bianet'e yaptığı açıklamada, "Komisyon, çalışma grupları ve sempozyumlarla birlikte eksiksiz şekilde örgütlenebilmiş olsaydı sonucunda hakikaten bir şey elde edilmiş olurdu. Fakat böyle dinleme yoluyla darbelerin mahiyetinin aydınlatılması konusunda umutsuzum" dedi.
Kürkçü, eski CHP Genel Başkanı ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın dün komisyonda yaptığı itirazın hukuki çerçevede haklı olduğunu belirtti.
Baykal, "komisyonun yetkisini sorgulama olarak kullanması hukuk devleti anlayışı ile de insan haklarına ve demokrasiye saygı anlayışı ile de bağdaştırılamaz" diyerek hazırladığı metni okuduktan sonra komisyonu terk etmişti.
Kürkçü, konuyla ilgili komisyonda da şu yorumu yaptığını dile getirdi:
"Komisyonların hem görevlerini yerine getirişleri hem işleyişleri muğlak, soru işaretleriyle dolu. Baykal'ın dediği gibi 'sorgulama' diye nitelendirilebilecek bir işlemle ben karşılaşmadım. Bugün bana kibarca sorular soruldu. Ama bu bahsedilen tavrı önleyecek hiçbir güvence de yok tabii."
Baykal'ın eşitsizlikten ve görev tanımının olmamasından şikayet etmekte haklı olduğunu ifade eden Kürkçü, şöyle devam etti:
"Hayat siyasetten ibaret değil, Meclis çatısı altında görüşlerimizi hiç kimseden ve hiçbir şeyden korkmadan ifade edebileceğimiz ve Meclis belgelerine düşüncelerimizi geçirebileceğimiz bir fırsat ortaya çıkınca bunu kullanmaktan kaçınmak da bana uygun gelmedi. Bugün o nedenle konuştum."
Darbelerin kaynağında Özel Harp Dairesi'nin olduğunu söyleyen Kürkçü, "Bununla ilgili herhangi bir araştırma-inceleme işine girmedikçe, gerçek bilgilerine ve belgelerine ulaşmadıkça, araştırmayı Genelkurmay'a kadar genişletmedikçe gerçekte neler olduğunu görmek de zor" dedi.
"Çünkü hiçbirimiz doğrudan doğruya darbe mekanizmasının nasıl işlediğine dair deneyim sahibi değiliz. Biz darbeye maruz kaldık, milletvekilleri arasında 'darbecilik işiyle iştigal etmiş olanlar' olabilir ama bu anlatımlar hepsi öznel nitelikte. Öznelliklerin toplamından nesnel bir sonuç çıkar mı, emin değilim."
"Gençtik ama neyin ne olduğuna dair fikrimiz vardı"
Kürkçü komisyonda da "dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mehduh Tağmaç'ın, 'Sosyal uyanış, iktisadi gelişmeyi aştı' sözünün, 12 Mart'ın ruhunu özetlediğini dile getirdi.
1970'li yıllarda Türkiye'nin çok büyük bir sosyal hareketlilik içine girdiğini ve işçi hareketinin son derece belirleyici bir rol üstlendiğini ifade eden Kürkçü, bunun sermaye ile devleti tedirgin ettiğini söyledi.
Bu dönemdeki öğrenci hareketlerinin önemine işaret eden Kürkçü, komisyonda özetle şunları söyledi:
"'Öğrencilerin bilinmeyen karanlık güçler tarafından kışkırtılarak harekete geçtiği' düşüncesinin tamamen fasarya, hiçbir aslı yok. Gençtik ama ahmak değildik hiçbirimiz. Neyin ne olduğuna dair bir fikrimiz vardı."
"Dönemin Parlamentosu ordunun talebi üzerine sıkıyönetim ilan etti. Önüne gelen idam dosyalarını onaylayarak Türkiye'nin kalbinde bugün de onarılmayacak bir yara açtı, rejim ile Türkiye'nin ilerici, devrimci, solcu güçleri arasına tam manasıyla bir kama soktu. Bu kama bugün de hala yerinde duruyor."
Devletin, sola yönelişi son derece gaddarca okuduğunu savunan Kürkçü, komando kampları ve kontrgerilla faaliyetlerine dikkati çekti.
12 Mart Muhtırası'nda da ABD'nin rol oynadığını ifade eden Kürkçü, bunun en önemli belirtilerinden birinin, darbenin üzerinden bir ay geçtikten sonra haşhaş ekiminin yasaklanması olduğunu dile getirdi.
"12 Mart ile birlikte Türkiye'de ordu hakikaten bir burjuva ordusu haline geldi. Çünkü generaller doğrudan doğruya sermaye ilişkilerinin içerisine girdiler OYAK vasıtasıyla. Sermayenin taleplerine karşı son derece kırılgan hale geldiler ve geleneksel üstünlüklerini sermaye lehine, işçiler aleyhine kullandılar" dedi. (AS)