*"Ben de"
Danimarka’da 2 Ekim 2020 Cuma, 16 kişiden oluşan bir grup, tüm Danimarka Akademi dünyasına “DanimarkaÜniversitelerinde Cinsiyetçilik” dilekçesini imzalatmak için açık davet içerenbir e-posta gönderdi.
Bu dilekçe, Danimarka Akademisi'nde yaygın ve sürmekte olan cinsiyetçilik sorununa ışık tutmaya yönelik derin bir kişisel ve profesyonel arzudan doğdu.
9 Ekim Cuma günü, Danimarka'nın en büyük gazetelerinden birinde 689 imzanın tamamı ve girişimin derinlemesine yer aldığı 689 imza ve 800'den fazla tanıklıkla ilgili bir haber yayınlandı.
Farklı cinsiyetçilik örnekleri de haberdeydi. Bugün bu girişim “Danimarka’da akademinin #metoo” hareketi olarak anılıyor ve bir websayfası ile ayrıca el kitabı olarak Danimarka’da akademideki cinsiyetçiliği gözler önüne sermeye devam ediyor.
El kitabı, “Danimarka Akademisinde Cinsiyetçilik” oluşumu aracılığıyla kişisel cinsiyetçilik hikayelerini paylaşan her bir kişinin onuruna veriliyor.
Oluşum ve el kitabı, acı çeken ama konuşmaya cesaret edemeyen herkesle dayanışma içinde.
El kitabı, çok çeşitli deneyimlerin devrim niteliğinde bir açıklaması, "acı çektim"den "acı çektik"ebir dönüşüm olarak niteleniyor.
Danimarka’daakademide #metoo olarak tarihe geçen bu oluşumu ve cinsiyetçilikle mücadelesini,öncülerinden Eva Sophia Myers bianet için anlattı.
SadeceDanimarkalı değil, dünyanın her yerinden akademisyen kadınların duygudaşlık kurabileceğiel kitabı ve raporlar hakkında detaylı bilgi almak isterseniz buraya bakabilirsiniz.
“Cinsiyetçilikle nasıl başa çıkacağımızı anlattık”
Danimarka'daakademide en yaygın olarak hangi cinsiyetçilik sorunu yaşanıyor?
Danimarka'da nispeten yüksek düzeyde kurumsallaşmış, onaylanmış ve korunan toplumsal cinsiyeteşitliğine sahip olmamıza rağmen, akademi (ve her yerde) özellikle koşullardan (hiyerarşi, yaşlılara bağımlılık, genç akademisyenler için güvencesiz sözleşmeler,güçlü ancak az sayıda bekçi, yüksek derecede uzmanlaşma ve sonuç olarak çok dar profesyonel alanlar ve ağlar, örtülü mükemmellik kavramları - muazzam derecede öznel yorumlama,kişisel-profesyonel katılımın bulanıklaşması, uzun erkek egemenliği tarihi…) kaynaklı cinsiyetçilikle karşılaşıyoruz.
Bunu, ince, iyiliksever,gündelik cinsiyetçilikten doğrudan cinsel saldırıya ve toplumsal cinsiyetedayalı şiddete kadar tüm tezahürler dizisi olarak özetleyebilirim.
Bu sorunların sistematik olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, gerçekten de bunun güç dinamikleri, rekabet ve hiyerarşi ile çok yakından bağlantılı sistematik bir sorun olduğunu düşünüyoruz ve kitabımızda detaylandırdığımız şey de bu – neden, nasıl ve ne.
Yaptığımız şeyde gerçekten önemli olduğunu düşündüğüm bir şey - ve bunun girişimimizi diğerlerinden nasıl ayırabileceğini, sorunun sistemik doğasında ısraretmemizdir - ve kasıtlı olarak belirli isimler vermekten kaçındık ve diğer yollar, sorunu veya olayları bireyselleştirmeye yönelik ısrarlı çağrılara direndik.
Bir diğeri ise, cinsiyetçiliğin dinamiklerini ve bununla farklı düzeylerde başa çıkmanın ve ona karşı koymanın nasıl mümkün olabileceğini anlatmak için topladığımız ve kolektif araştırmalarımızı, kanıtlarımızı ve pratik bilgilerimizi uygulamış olmamızdır.
Peki hazırladığınız bu web sayfası ve imzaların akademide bir etkisi oldu mu?
Evet, pek çok yönden etkisi oldu: Bu imza kampanyasından bu yana tüm Danimarka Üniversiteleri eylemlerini hızlandırdı – her ne kadar hala iyileştirilecek çok yer olsa da.
Cinsiyetçiliğe karşı sesli bir şekilde karşı çıkmanın ve mağdurların korunmasının daha fazla kabul görmesi için Danimarka'daki atmosferi değiştirdi.
Son zamanlarda mevzuatta bir değişiklik de gördük: Ocak 2021'den itibaren, rıza göstermeyen bir partnerle seks yapmanın yasa dışı olduğunu şart koşan sözde rıza-yasası yürürlüğe girdi.
Diğer alanlarda, kadınların müziğe, tarihe, bilime katkısını daha görünür kılmaya çok daha fazla odaklanılıyor.
Sadece dilekçe nedeniyle değil, farkındalık ve söylemlerde, neyin kabul edilebilir ve neyin kabul edilemez olduğu konusunda genel bir değişikliğe de neden olduk.
“Birbirinizi destekleyin”
Son olarak Türkiye kamuoyuna, akademiye ve akademideki kadınlara bu hareket hakkında neler söylemek istersiniz? Mesajınız nedir?
Mesajım şu: pes etmeyin, bir arada durun ve temel insan haklarının herkesi kapsadığı apaçık gerçek üzerinde ısrar edin!
Cinsiyetçiliğe karşı koymanın yollarını bulmak için birbirinizi destekleyin - ve en önemlisi:bu yıkıcı güç oyunlarının bireyselleştirilmesinin ötesine geçin ve bunların sistemik doğasında ısrar edin - ve aynı şekilde yanıt verin: birlikte ve koordineli! Ve özellikle kriz zamanlarında.
Bu gündemi bir kenara atmayın, ancak diğer krizler şiddetlendiğinde akılda tutmanın daha da önemli olduğu konusunda ısrar edin.
Umarım akademinin çok ötesinde ilham bulabilirsiniz. Ve bizi izleme yedevam edin. Bu yıl bir podcast dizisi yayınlayacağız...
Me Too hareketi hakkında Me Too hareketi,çok çeşitli yerel ve uluslararası isimlerle ortaya çıkan cinsel taciz ve cinsel saldırıya karşı bir hareket. Hareket,özellikle işyerinde cinsel saldırı ve tacizin yaygın olduğunu gösterme çabasıyla, Ekim 2017’de sosyal medyada yayılmaya başladı. Yapımcı Harvey Weinstein'a karşı cinsel taciz iddialarıyla devam etti. Amerikalı sosyal aktivist Tarana Burke, 2006 yılının başlarında "Me Too" etiketini kullanmaya başladı ve ifade daha sonra 2017 yılında Twitter'da Amerikalı aktrisAlyssa Milano tarafından popülerleştirildi. Milano, cinsel taciz mağdurları tweet atmaya teşvik etti ve ‘Ben de’ (#MeToo) başlığıyla, başlarına gelen cinsel saldırı ve istismar deneyimlerini paylaşmalarını istedi. Ardından harekete destek Amerikalı ünlüler Gwyneth Paltrow, Ashley Judd, Jennifer Lawrence,Nicole Kidman ve Uma Thurman’dan geldi. İran 2006’da sosyal medyada başlayan ve son yıllarda tüm dünyada yankı bulan “Me Too” hareketi İran’da da etkisini gösterdi. Son olarak dünyaca tanınan İranlı müzisyen Mohsen Namjoo’nun kadınları taciz ettiği iddia edildi. Türkiye’de de 2020’de daha çok yükseldi Türkiye’de de kadınlar Aralık 2020’de erkek yazarları " me too" diyerek ifşa etti. Sosyal medyada bir kadının yazar Hasan Ali Toptaş’la ilgili attığı bir tweet sonrası kadınlar Toptaş’ın kendilerine yönelik taciz ve cinsel saldırıları anlattı. Kadınların açıklamaları, edebiyat dünyasında “Me too” hareketine dönüştü. "Gerçekten büyük bir hayal kırıklığı" Leyla isimli bir hesap Toptaş’ın bir videosunu paylaştı ve şöyle dedi: “Bu adamın heyecanla ifşalanmasını heyecanla bekleyen kaç kişiyiz? Ben ve pek çok arkadaşımın kendisi ile nahoş anıları var üniversite yıllarına ait. Şu anki bilinç ve cesarete sahip olsam kesinlikle ifşa ederdim. Klasik orta yaş üzeri cis erkek edebiyatçı. Gerçekten büyük bir hayal kırıklığıdır kendisi.” Bu tweet’in altına 20’ye yakın kadın Hasan Ali Toptaş’ın kendisini taciz ettiğine ilişkin açıklama yaptı. |
İzleme ÖnerisiNort Country – Tek Başına Bir grup kadın madenci, oldukça zor koşullar altında olmak üzere Minnesota’daki Eveleth Madeni’nde çalışan ilk kadınlar. Bu işi yaparlarken ciddi anlamda düşmanca tavırlarla karşılaştıkalrı bir iş yaşamı düzenini sürdürmeye çalışırlar. Akla gelmedik sayısız ve bitmek bilmeyen hakaretlere maruz kalırlar. Kadın olmalarından ötürü asla istemedikleri fiziksel temaslar ile baş etmeleri gerekir. Verdikleri mücadele gerçekten ağırdır ve bu işi sürdürmek için ellerinden geleni yaparlar. Tüm zorluklarına inat. The Assistant film, New York’ta bir film yapım şirketinde beş haftadır asistan olarak çalışan Jane’in bir gününü ele alıyor. Filmin başlangıcında, Jane’in gününde uzun çalışma saatlerinden ve zorlu görevlerinden ötürü stres altında olduğu farkındalığı izleyiciye ulaşıyor. Bu gün ilerledikçe, patronunun ofisinde birçok kadın görülüyor ve şirkette cinsel taciz kültürünün kolaylaştırılmış olduğu anlaşılıyor. Filmdeki erkek yöneticilerin çoğu alaycı yorumlar yaparken, kadın yöneticiler kendi iş yükleriyle ilgileniyor. Jane günlük rutinini takip ettikçe, istismarın farkına vararak karşı tavır almaya karar veriyor. Okuma Önerisi |
(EMK)