Cumhurbaşkanı Sezer, 1404 sözcükten oluşan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı mesajında 80 yılın eğitim, ekonomi, laiklik, çağdaşlaşma ve dış politika alanında genel bir değerlendirmesini yaptı, "Cumhuriyet" ile "Atatürk ilke ve inkılapları" konusuna özel olarak dikkat çekti.
Dış politika, 298 sözcükle, ki konuşmanın da beşte biri oluyor, Sezer'in en çok altını çizdiği konu oldu.
" Avrupalı ortaklarımızın ülkemizi Avrupa Birliği'ne bağlayan ortak siyasal, ekonomik ve stratejik çıkarları göz önünde bulundurup, tam üyelik görüşmelerine hazır olduğunu gösteren Türkiye'nin durumunu nesnel biçimde değerlendireceğini umuyoruz."
Atatürk sözcüğünün 16 ve cumhuriyet sözcüğünün 40 kez geçtiği, her konuyla ilgili Atatürk'ten bir alıntı yapılmaya özen gösterilen konuşmada, Atatürk ilkelerinin devletçilik ilkesine hiç değinilmediği görüldü.
"Değerli yurttaşlarım" seslenişinin beş kez tekrarlandığı konuşmada; Sezer, yurttaşları "bu anlamlı günde, Cumhuriyetin değerlerini ve erdemlerini yeniden düşünmeye, gelecek kuşaklara da en iyi biçimde anlatıp özümsemeye" çağırdı.
Sezer, ayrıca, konuşmasının sonunda, "Atatürk ilke ve devrimlerinin korunması, Cumhuriyetin tüm değerleriyle sonsuza değin yaşatılması hepimizin sorumluluğudur," hatırlatmasını takiben herkesin taraf olması" gerektiğini söyledi.
"Bu sorumluluk bağlamında belirtilmelidir ki, laik Cumhuriyet'e, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalma yemini eden Cumhurbaşkanı'ndan Milletvekiline, Başbakan ve Bakanlardan, yargı mensuplarına, öğretim elemanlarından kamu görevlilerine herkes ve tüm yurttaşlarımız Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'da belirtilen niteliklerini korumak, özen göstermek ve bu ilkeler yönünden taraf olmak zorundadırlar."
Cumhuriyet mesajının tam metni
Değerli yurttaşlarım,
Yüce Atatürk'ün önderliğinde kurulan Cumhuriyet'in 80. yıldönümünü coşkuyla kutladığımız bu anlamlı günde, hepinize saygılarımı ve en iyi dileklerimi sunuyorum.
Cumhuriyet'le, çağdaş yönetim biçimine kavuşan Ulusumuz ve Devletimiz, dünyada takdirle karşılanan bir yeniden yapılanma ve dönüşüm sürecine girmiş, kısa sürede gerçekleştirdiği atılımlarla gelişen dünyada saygın bir konuma yükselmiştir.
Ulusumuza büyük kıvanç ve mutluluk yaşatan Cumhuriyet'in 80. yıldönümü, kazanımlarımızın ve bulunduğumuz düzeyin değerlendirilmesine, yeni ereklerin saptanmasına olanak tanımaktadır.
80. gurur yılına ulaşan Cumhuriyet'in başarıları, savaştan çıkmış, yanmış, yıkılmış, yokluklar içindeki bir ülkenin demokratik bir rejimle nereden nereye gelebileceğini, en güzel biçimde gözler önüne sermektedir.
Ulusumuz, kendisini çağdaş dünyayla buluşturan ve özgürlük ortamı yaratan Cumhuriyet'i korumaya ve sonsuza değin yaşatmaya kararlıdır.
Bu anlamlı günde, yurttaşlarımızı Cumhuriyet'in değerlerini ve erdemlerini yeniden düşünmeye, gelecek kuşaklara da en iyi biçimde anlatıp özümsetmeye çağırıyorum.
Cumhuriyetimizin kurucusu Yüce Atatürk'ü, kahraman silah arkadaşlarını, bu toprakları yurt yapan şehitlerimizi ve gazilerimizi sonsuz gönül borcu, saygı ve rahmetle anıyorum.
Değerli Yurttaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti, yok edilmek istenen bir ulusun yeni bir devlet oluşturmak ve bağımsızlığına kavuşmak amacıyla giriştiği savaşımın sonucunda kurulmuştur.
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanması, laik, demokratik ve çağdaş yeni Türk Devleti'nin kurulmasının, devletin ve toplumun yeniden yapılanmasının yolunu açmıştır.
Cumhuriyet, bağımsızlık ve özgürlük savaşımı sırasında temelleri atılan, Türk insanının çağdaş dünyanın kavram ve değerleriyle buluşmasını, uygarlığın olanaklarından en iyi biçimde yararlanmasını amaçlayan bir yönetim biçimidir.
Yüce Atatürk'ün, "Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tümüyle çağdaş ve tam anlamı ve biçimiyle uygar bir toplum durumuna ulaştırmaktır. Devrimimizin temel ilkesi budur." sözü, Cumhuriyet'in felsefesini ortaya koymaktadır.
Cumhuriyet'in en büyük erdemi, Türk toplumunu ümmet anlayışından kurtararak, ulus olma bilincine kavuşturması, bireyi yurttaş konumuna yükseltmesidir.
Böylece, aklın ve bilimin üstünlüğünü benimseyen, özgürce düşünebilen, kararlarını bağımsız ve sorumluluk bilinci içinde verebilen yetkin bireylerden oluşan bir toplum yaratılmıştır.
Cumhuriyet'in getirdiği özgürlükçü ortamda, kendini anlatma ve geliştirme olanağı bulan yurttaşlarımız, Türkiye'nin çağdaş dünyayla bütünleşme sürecine hız kazandırmıştır.
Ulusal egemenlik ilkesini Devlet'in temeline yerleştiren Cumhuriyet, yurttaşların yönetime katılmasını, özgür istenciyle kendisini yönetecekleri seçmesini olanaklı kılmıştır.
Cumhuriyet, insan yaşamına ve toplumsal düzene aklın ve bilimin öncülüğüyle yön verilmesini kabul eden özelliğiyle bir aydınlanma tasarımıdır.
Cumhuriyet'in kurulması ile çağdaşlaşmanın temeli olan laiklik ilkesi benimsenmiş, din bireyin vicdanındaki kutsal yerinde korunmuştur.
Laiklik ilkesiyle, Türkiye'nin çağdaş uygarlık yarışına katılabilmesi için gerekli dönüşümler gerçekleştirilmiş, siyaset, hukuk, eğitim, kültür, sanat, ekonomi ve toplumsal alanlarda köklü devrimler yaşama geçirilmiştir.
Atatürk'ün önderliğinde başlatılan bu dönüşümler, yalnızca Türkiye için değil, bağımsız olmak ve bağımsız kalmak için çağdaş uygarlığı benimsemenin önkoşul olduğunun bilincine varmış tüm uluslar için yol gösterici olmuştur.
Cumhuriyet'in bir başka erdemi, belirli kişi ya da bir topluluğun değil, tüm halkın çıkarını, kamu yararını gözönünde tutan, Yüce Önder'in deyişiyle "demokrasinin en çağdaş mantıksal uygulamasını sağlayan" bir devlet biçimi olmasından kaynaklanmaktadır.
Değerli Yurttaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve devrimleriyle oluşan "Cumhuriyet kültürü" ile gelişmiş ve 80 yılda gurur verici başarılara ulaşmıştır.
Yüce Atatürk'ün, "Cumhuriyet, Türk milletinin refah ve yükselmesi yolunda asırların görmediği başarılara erişti. ... Cumhuriyetin az zamanda elde ettiği neticeler, Cumhuriyet idaresinin milletimize hazırladığı geleceğin daha ne kadar parlak olduğunu tahmin ettirmeye kafidir." sözleri, Cumhuriyet'in kısa sürede ulaştığı başarıları ortaya koymakla birlikte, gelecek kuşakların yaşayacağı gelişmelere ışık tutması yönünden de anlamlı ve uzak görüşlü değerlendirmedir.
Cumhuriyet'in kazanımları, en büyük Bayramımızın, Yüce Önder'in 10. Yıl Söylevi'nde belirttiği gibi, "büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde" kutlanmasını gerekli kılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 80 yıllık dönemi, tarihinin en uzun barış dönemi olmuş ve her alanda büyük bir kalkınma gerçekleştirilmiştir.
Yüce Atatürk'ün bilgisizliğe, dogmalara ve geri kalmışlığa karşı açtığı savaş, Ulusumuzun evrensel değerleri özümsemesi ve çağdaş yaşamı kısa sürede benimsemesiyle kazanılmıştır.
Eğitim, bu süreçte büyük önem verilen alanlardan biri olmuştur. Türkiye, eğitimi, aydınlanmanın temeli kabul etmiş, Eğitim Birliği Yasası'nın çıkarılmasıyla eğitim sistemini laik yapıya kavuşturmuştur. Bu yapının sürdürülebilmesi için eğitimde birlik ilkesinden ödün verilmemesi önemlidir.
Eğitim hizmetlerinin her yurttaşa ve yurdun her köşesine ulaştırılması için yoğun çaba gösterilmiş, eğitimin çeşitli kademelerinde okullaşma oranı, öğrenci ve öğretmen sayısı yönünden sevindirici sonuçlara ulaşılmıştır.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin yaratıcı gücünün özgür düşünce, nitelikli ve yaygın eğitim aracılığıyla ortaya çıkarılmasını ve bunun toplumumuzun itici gücü durumuna getirilmesini gerçekleştirmek zorundayız.
Ülkemizin ekonomik yönden güçlenmesinde ve kalkınma sürecinin hız kazanmasında, Cumhuriyet'le birlikte başlatılan sanayileşme çabaları belirleyici rol oynamış, dünya piyasalarında rekabet edebilir bir sanayileşme atılımı başarıyla gerçekleştirilmiştir.
Bugün Türkiye, gelişen bir ekonomi olarak bölgesindeki ağırlığını ve etkinliğini artırmaktadır.
Değerli Yurttaşlarım,
Evrensel kavram ve düşünce biçimlerinden etkilenerek, onları etkileyecek duruma gelmenin ve kültürümüzün gelişip, dünya kültürüyle bütünleşmesinin ön koşulu, ulusal kimlik, kişilik ve benliğimizi oluşturan ulusal değerlerimizin korunmasıdır.
Kültürel değerler, bireylerin yaşam boyu gelişmelerine, daha nitelikli ve bilinçli bir yaşam sürmelerine olanak verir. Ulusal değerlerin korunması, toplum içinde ortak bakış ve yöneliş oluşturulmasına katkı sağlar.
Atatürk, Ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak devrimleri gerçekleştirirken, ulusal birlik ve bütünlüğün oluşmasına ve sürekli kılınmasına katkıda bulunan öz kimliğimizin korunmasına ayrı bir önem vermiştir.
Bizlere düşen görev, ulusal kimliğimizi pekiştirerek, öz değerlerimizi korumamız, zenginleştirmemiz ve gelecek kuşaklara aktarmamızdır.
Değerli Yurttaşlarım,
Cumhuriyetimizin 80. yılını kutlarken, bu fırsattan yararlanarak dış politika alanında sağlanan önemli kazanımlara ve kimi güncel konulara da değinmek istiyorum.
Türk Ulusu'nun gönenç ve güvenliğinin sağlanması, ulusal çıkarlarımızın gözetilmesi ve korunması dış politika alanında seksen yıldır daima titizlikle uyguladığımız temel ölçütleri oluşturmuştur. Tutarlılık, inandırıcılık, sağduyu ve kararlılık dış ilişkilerimizi yürütürken benimsediğimiz temel ilkeler arasında yer almıştır.
Türk Ulusu'nun haklı beklentilerini yansıtan dış politika ereklerimizi sağlamanın kolay olmadığı kuşkusuzdur. Ancak, Cumhuriyetimizin kurulduğu döneme oranla, günümüz Türkiye'sinin uluslararası ilişkiler kapsamında dünyada kendine edinmeyi başardığı saygın konum, dış politika alanında ne kadar fazla yol katettiğimizi de bizlere göstermektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün bu sonuca ulaşılmasındaki önderliğini, bir kez daha gönül borcuyla anmak isterim.
İşgale uğramış bir ülkeyi bağımsızlığına kavuşturan Türk Ulusu, ülkemizi bölgesinde ve dünyada önemli bir istikrar ögesine dönüştürmeyi başarmıştır. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın getirdiği güçlükleri göğüslemek durumundaki Türkiye, güvenilir müttefik olma özelliğiyle de bölgesinde ön plana çıkmaktadır.
Başta komşu ülkeler olmak üzere, tüm ülkelerle iyi ve yapıcı ilişkiler sürdürmeye çaba gösteren Türkiye, üyesi bulunduğu uluslararası kuruluşlarda da etkin biçimde yer alarak önemli katkılarda bulunmaktadır.
Türk Ulusu, kimi zaman uluslararası alanda çıkan karmaşık sorunlarla karşılaşmışsa da, bunları göğüslememizi sağlayan akılcı çözümleri üretmeyi de daima başardığımızı unutmayarak geleceğe güven ve umutla bakmamız gerektiğine inanıyorum.
Ortak evrensel değerleri temel alan, barışçı, istikrarlı ve aydınlık bir geleceği Avrupalı ortaklarıyla paylaşmayı isteyen Türk Ulusu, Avrupa Birliği üyeliğini söz konusu istekleri kapsamında değerlendirmektedir.
Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini ve Atatürk'ün geleceğe bakışını doğrulayan bir aşama niteliğindeki Avrupa Birliği üyeliğimiz, ülkemizin stratejik vizyonunun ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır.
Avrupalı ortaklarımızın ülkemizi Avrupa Birliği'ne bağlayan ortak siyasal, ekonomik ve stratejik çıkarları göz önünde bulundurup, tam üyelik görüşmelerine hazır olduğunu gösteren Türkiye'nin durumunu nesnel biçimde değerlendireceğini umuyoruz.
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, iki yönlüdür. Türk Ulusu, üzerine düşeni yaptığına inanmakta ve Avrupa Birliği'nin de bu gerçeği dikkate alarak ona göre hakça bir karara varmasını beklemektedir.
Değerli Yurttaşlarım,
Yüce Atatürk, "Yaşamda en gerçek yol gösterici, ilimdir" sözüyle, çağdaşlaşma sürecinde izlememiz gereken yönü göstermiş, Ulusumuza bıraktığı en büyük mirasının akıl ve bilim olduğunu vurgulamıştır.
Bilgi çağının etkin ülkeleri arasında yer alabilmek için, her alanda gelişmenin ve çağdaşlaşmanın, yalnızca aklın ve bilimin ışığında gerçekleştirilebileceği düşüncesini temel kabul etmemiz gerekmektedir. Ancak bu yolla kalıcı başarıları gerçekleştirebilir ve amaçlarımıza kısa sürede ulaşabiliriz.
Ödün vermeyeceğimiz temel amacımız, Türkiye'nin evrensel değerler ışığında gelişen, sorunlarını çözüme kavuşturabilen, hukuk devleti ilkesini tam olarak yaşama geçirmiş, demokratikleşme sürecini tamamlamış, gönenç düzeyi yüksek, herkese fırsat eşitliği sağlamış, bilgi toplumu düzeyine ulaşmış, geleceğe güvenle bakan bir ülke durumuna gelmesidir.
Türkiye, eğitime özen göstermesi, zengin kaynaklarını, birikimlerini ve olanaklarını akılcı biçimde değerlendirmesi durumunda 21. yüzyılda çok daha iyi bir düzeye erişebilecektir.
Yüce Atatürk'ün "Yaptıklarımızı asla yeterli göremeyiz; çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunluluğunda ve kararlılığındayız." sözüyle vurguladığı gibi, ülke olarak geldiğimiz düzeyi hiçbir zaman yeterli görmemeliyiz. Ülkemizin gelişmesi için daha çok çalışmalı, yeni kuşaklara yurttaşı olmaktan gurur duyacakları güçlü bir ülke bırakabilmek için birlikte çaba göstermeliyiz.
Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet, Türkiye'nin çağdaş ve demokratik bir ülke olarak varlığını ve gelişimini sürdürmesinin en önemli güvencesidir. Aydınlık yarınlara ulaşılmasında en büyük güvencemiz de, Türk Ulusu'nun birlik ve beraberliği, yurdunu ve bağımsızlığını her şeyin üstünde tutan yaşam felsefesidir.
Atatürk ilke ve devrimlerinin korunması, Cumhuriyet'in tüm değerleriyle sonsuza değin yaşatılması hepimizin ortak sorumluluğudur.
Bu sorumluluk bağlamında belirtilmelidir ki, laik Cumhuriyet'e, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalma yemini eden Cumhurbaşkanı'ndan Milletvekiline, Başbakan ve Bakanlardan, yargı mensuplarına, öğretim elemanlarından kamu görevlilerine herkes ve tüm yurttaşlarımız Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'da belirtilen niteliklerini korumak, özen göstermek ve bu ilkeler yönünden taraf olmak zorundadırlar.
Türkiye'nin dirlik ve düzeni için gerekli uyumun, öncelikle bu niteliklerin oluşturduğu Cumhuriyet değerleri etrafında sağlanması gerekir.
Tüm yurttaşlarımızın bu bilinçle, Cumhuriyet'in çevresinde kenetleneceğine ve O'nu yeni eserlerle yücelterek geleceğe güçlü biçimde taşıyacağına inancımız sonsuzdur.
Bu duygu ve düşüncelerle, yurt içinde ve dışındaki yurttaşlarımızın Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyor, tüm yurttaşlarımıza esenlikler diliyorum." (NM)