İstanbul Milletvekili M. Sezgin Tanrıkulu çocukların cinsel sömürüden ve cinsel istismardan korunmasıyla ilgili kanun teklifi verdi.
Teklifte Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. maddesinin a bendinde değişiklik yapılması isteniyor. Aksi takdirde çocukların mağduriyetlerine yol açacağı anlatılıyor.
Değişiklik
Anayasa Mahkemesi (AYM) 13 Temmuz 2016’da, Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesindeki "15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına" ilişkin hükmü iptal etmişti.
Tanrıkulu kanun teklifinde, çocuğu cinsel istismardan “On beş yaşını doldurmamış veya doldurmuş olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış”ın anlaşılması yönünde düzenleme istedi.
TCK 103/1 |
Madde 103 - (1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden; a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış, b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır. |
Altı ay dolmadan...
AYM’nin iptal kararının yürürlük tarihi kararın yayınlanmasının altı ay sonra olarak belirlenmişti.
Tanrıkulu teklifin bu sürenin dolmadan kanunlaşması gerektiğini belirtti.
“6 ay içerisinde TBMM tarafından düzenleme yapılmadığı takdirde toplumda infiale yaratacak sonuçlar doğuracaktır.”
TIKLAYIN - CEZALAR ÇOCUK İSTİSMARCILARI LEHİNE DEĞİŞİYOR
Ne olmuştu?
Bafra'da yaşanan çocuğun cinsel istismarı iddiasıyla açılan davaya bakan Bafra Ağır Ceza Mahkemesi, 12-15 yaş arasında “rızayla” yaşanan ilişkilerde verilen cezanın çok yüksek olduğunu öne sürmüş, TCK'nın 103. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle AYM’ye başvurmuştu.
İlçe mahkemesinin başvurusunda, "İtiraz konusu kuralın, farklı yaş gruplarında tüm mağdurlara yönelik eylemler arasında ceza müeyyidesi bakımından herhangi bir ayrım yapmadığı" öne sürülmüştü.
Dört yaşındaki bir mağdura yönelik cinsel istismar suçu ile 14 yaşındaki mağdura yönelik cinsel istismar suçunun ceza müeyyidesinin kademeli bir ceza anlayışı içermeyerek aynı olduğu ifade edilen başvuruda, "Suça sürüklenen çocuklar yönünden 12 ile 15 yaş arasında olup da kendisine yönelik eylemin anlam ve mahiyetini algılama yeteneği olan mağdurun rızasına hukuki sonuç tanınmadığı, bu mağdurların rızasıyla yaşadığı cinsel eylemler hakkında cezanın çok yüksek olduğu, suçun en nitelikli hali için en düşük yaşın 15 şeklinde belirlenmesinin suç ve cezada korunmak istenen hukuki yarar ile müeyyide arasındaki orantıyı bozduğu" savunulmuştu.
AYM başvuruyu değerlendirerek altıya karşı yedi üyenin oyu ile "15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına" ilişkin hükmü iptal etti.
O dönem iptal kararını bianet’e değerlendiren Avukat Türkay Asma iptal kararına “Biz bu çocukları nasıl koruyacağız” diyerek tepki göstermiş, kararın Çocuk Hakları Sözleşmesi'yle çeliştiğini söylemişti.
TIKLAYIN – TÜRKAY ASMA: BİZ BU ÇOCUKLARI NASIL KORUYACAĞIZ?
Kanun sözleşmelere uygun olmalı
Tanrıkulu kanun teklifinde yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi tarafından dikkate alınan dayanaklarının yersiz olduğuna dikkat çekti.
“Çocuk Koruma Kanunu’na göre çocuk, daha önce ergin olsa bile 18 yaşını doldurmayan tüm bireylerdir. 4 yaşındaki bir mağdurla 12-13 yaşında olan ve fiilin anlam ve sonuçlarını algılayabilen mağdurun yaşadığı mağduriyete göre farklı cezalandırma hukuk kuralları çerçevesinde doğru değildir. Mağdur üzerinde yarattığı etki ve/veya failin kullandığı araç ve yöntemler ancak failin daha fazla cezalandırılmasına uygun düzenleme yapılabilir, mevcut düzenlemeye göre daha az bir ceza öngörülmesi doğru değildir. Mağdurların yaşadığı mağduriyetlerin boyutu alınacak sosyal inceleme raporu ile psikiyatrik rapor ile saptanabilir ve bu kişiden kişiye etkileri değişebilir. Sadece yaş kriterine göre mağduriyeti saptamak hataya düşülmesini sağlayacaktır. Ayrıca cinsel istismar sonrası evlilik yaşanması durumda verilen cezanın orantısız olacağı düşüncesi mağdur ile faili evliliğe özendirmektedir. Bu durum ne hukuk kurallarıyla ne de toplumun değerleri ile bağdaşmaktadır.
“Çocuk Koruma Kanunu ve BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'de yer alan çocuğun esenliği/çocuğun üstün yararı ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
“Suçlara ilişkin yasal düzenlemelerimiz onaylamış olduğumuz Avrupa Konseyi Çocuklarım Cinsel Sömürüden ve Cinsel İstismardan Korunmasına Dair Sözleşmeye uygun olmalıdır.” (YY)