TUĞÇE TATARİ ANLATIYOR
Çocuklara göçü naif bir dille anlatan kitap: “Biri ve Diğeri”

Bir oyuncak bebeği ve hayallerinden başka hiçbir şey alamayan bir kız çocuğunun hikayesiyle başlıyoruz.
Göç etmek zorunda kalan bu küçük kız, uzun bir yolculuğa çıkarken, yaşadığı belirsizliklere rağmen umudunu kaybetmeden hayatı ve hayallerini kucaklar.
Bu duygusal yolculuk, Gazeteci Tuğçe Tatari’nin "Biri ve Diğeri" kitabında naif bir dille, çocuklara göç temasını anlatırken, Aysun Altındağ’ın siyah ve kırmızı renklerle zenginleştirdiği görseller de hikayeye farklı bir boyut katıyor.
Kitap, sadece çocukları değil, aynı zamanda ebeveynleri de düşünmeye sevk ediyor. Göç, yabancı düşmanlığı, empati ve daha birçok toplumsal tema, Tatari’nin kaleminden çocukların dünyasına naif ama derin bir şekilde aktarılıyor.
Tatari, bu kitabı yazarken, özellikle tüm dünyada giderek artan yabancı düşmanlığına dikkat çekmeyi hedefliyor. Kitap, Türkiye’deki Suriyeli göçmenler üzerinden yükselen nefret dalgasına bir karşı duruş, aynı zamanda bu sorunu çocukların gözünden görme fırsatı sunuyor.
Tatari, "Hayatımızda ters giden şeyleri fatura ettiğimiz bu insanların yaşadıklarına bir de naif bir anlatımla, çocukların gözünden bakalım istedim” diyor.
“Bu kitapların yayımlanma yolculuğu zorlu oldu”
Kitabınızda göç temasını çocuklara naif bir dille anlatıyorsunuz. Bu konuyu seçmenizde özel bir sebep veya ilham kaynağınız var mı?
Elbette var, bu kitabın yazılma sebebi tüm dünyada hızla yaygınlaşan “yabancı düşmanlığı”dır.
Bizim ülkemizde ağırlıklı “Suriyeli göçmenler” üzerinden yaşanan bu nefret dalgasına, çocuklarla birlikte ebeveynler de meseleye bir de madalyonun diğer yüzünü görsün istedim. Hayatımızda ters giden şeyleri fatura ettiğimiz bu insanların yaşadıklarına bir de naif bir anlatımla, çocukların gözünden bakalım istedim.
Kitabınızın resimlemelerinde siyah ve kırmızı renklerin ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Bu renk paletinin seçimiyle vermek istediğiniz özel bir mesaj veya atmosfer var mı?
Görsellerdeki renk seçimleri editörüm Ebru Akkaş’ın fikriydi. Hayatın en temel renkleri, siyah, beyaz, kırmızı; meselenin en az kendisi kadar vurucu üç renk.

"Biri ve Diğeri" kitabınızın, çocukların empati kurma yeteneğini geliştirmeyi hedeflediğini belirtiyorsunuz. Bu hedef doğrultusunda, kitabınızın çocuklar ve ebeveynler üzerindeki etkileri hakkında geri dönüşler aldınız mı?
Evet elbette aldım. Bu hikâye bizim okula gelen falanca çocuğu anlatıyor diyen de, bu hikâye beni ve ailemi anlatıyor diyenle de karşılaştım. Bu “yabancı düşmanlığı meselesi”ni biz Türkiye’den yorumluyor ve mesele bizim “başımıza bela olan” göçmenler, sığınmacılar olarak yorumluyoruz. Oysa TC vatandaşları da bir başka ülkenin yabancısı, bunu hep hatırlamak gerekir.
Kitabınızın hedef kitlesi 5 yaş ve üzeri olarak belirtilmiş. Bu yaş grubundaki çocukların göç gibi karmaşık bir konuyu anlamaları için hikâyenizde nasıl bir anlatım dili ve yaklaşım benimsediniz?
Açıkçası çocuklara bir gerçeği anlatmak yetişkinlere anlatmaktan çok daha kolay.
Ama elbette duygu gelişimi açısından endişe, korku, suçluluk hissi yaratmaya önem vermek gerekiyor. Bu hikâyede savaştan kaçmış ve ailesiyle mülteci konumuna düşmüş bir kız çocuğunun gerçekte yaşadıkları ve hayalinde yaşamak istedikleri arasında gidip geliyor okur.
Bu olurken çocuklarla beraber okuma yapan ebeveynler de öz eleştiri fırsatı yakalıyor.
"Biri ve Diğeri" kitabınız, planladığınız beş kitaplık dizinin ilk eseri. Gelecek kitaplarınızda hangi toplumsal konuları ele almayı planlıyorsunuz ve bu konuları işlerken nasıl bir yaklaşım sergilemeyi düşünüyorsunuz?
İklim krizi, kadın erkek eşitliği, barış savunuculuğu ve fırsat eşitsizliği… dizinin diğer kitaplarının temaları… Her biri üç renkten oluşuyor; tıpkı biri ve diğeri siyah beyaz ve kırmızı olduğu gibi, kadın eşitliği siyah beyaz ve mor mesela…
Tüm bu konuları “ülkenin sorunlu temaları” arasından seçtik. Çocuklara anlayabilecekleri, negatif bir duyguya düşmeyecekleri şekilde bu meseleleri anlatmayı hedefledik.
Son olarak eklemek istedikleriniz nedir?
Bu kitapların yayımlanma yolculuğu zorlu oldu. Şöyle ki “politik çocuk kitapları” başlığı tüm yayınevlerine çok cazip gelmekle beraber içeriğin soyut anlatımlardan oluşması gerektiğini savundular. İki farklı rengin arkadaşlığı, iki farklı hayvanın uzlaşamaması gibi.
Oysa dünya bu konuda çok farklı bir yerde. Kitaplar yoluyla çocuklara anlatamadıkları, çocuklardan sakındıkları hiçbir konu yok desek abartmış olmayız. Hele hele Türkiye gibi bir coğrafyada çocukların toplumsal meseleler hakkında bilgi sahibi olmasını, bir başkasına düşmanlık etmenin yanlış olduğunu öğrenmesi ve hayatın içinde gördüğü yanlışları sorgulama alışkanlığı kazanmasının önemli olduğuna inanıyorum.
(EMK)
İRFAN AKTAN ANLATIYOR
Japonya’da doğmuş bir Kürt bebek bile "Karihōmen" olarak damgalanıyor

23. FEMİNİST GECE YÜRÜYÜŞÜ
Kadınlar ve LGBTİ+’lar Taksim’de: "Eşitliği almadan bitmeyecek bu isyan"

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
İnsan hakları savunucuları: Hasta kadın mahpuslar serbest bırakılsın

Cumartesi Anneleri/ İnsanları: Gözaltında kaybedilen kadınları unutmuyoruz

Moroğlu: Kadınları güçlendirmeden aile politikaları çözüm sunmaz
