“Nasıl ki İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyi kadın cinayetleri dosyasında failler devlete teşekkür ederek kutladılar.
“İşte çocuk istismarcıları da Lanzarote Sözleşmesi’nden (Çocukların cinsel suistimal ve cinsel istismara karşı korunmasına ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) çekilinmesinden emin olun memnun olacaktır…”
Türkiye’deki gerici kesimler, kendi medyaları aracılığıyla çocukları istismara karşı koruyan en önemli uluslararası sözleşmelerden biri olan Lanzarote Sözleşmesi’ni hedef olarak gösteriyor.
Sözleşme'nin cinsiyetsizliği amaçladığını belirten çevreler, Türkiye’nin bu Sözleşme'yi iptal etmesini istiyor.
-25 Ekim 2007'de İspanya'nın Lanzarote Adası'nda Avrupa Konseyi üye devletleri ile diğer bazı devletler arasında 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' imzalandı. "Lanzarote Sözleşmesi" adıyla bilinen anlaşmaya imza atan devletler arasında, Avrupa Birliği ülkelerinin yanı sıra ABD, İngiltere, Rusya, Japonya ve Türkiye yer alıyor. |
Avukat Candan Dumrul, Türkiye’nin bu Sözleşme’den çıkması halinde çocukların istismara daha açık hale geleceğini ve istismarcıların cezasızlık zırhı edineceğini söylüyor.
“Sözleşme çok kapsamlı”
bianet’e Sözleşme’nin önemini 25 maddede anlatan Dumrul, Sözleşme'ye yönelik saldırıların yeni bir mücadele hattına işaret ettiğine dikkat çekiyor.
1-Sözleşme’nin Türkiyeli çocuklar açısından en büyük aslında kazanımı şu; uluslararası standartları belirleyerek, ulusal mevzuat ve uygulama bakımından da uluslararası standartlara uygun bir pratik geliştirilmesi konusunda bir referans olması.
2-Aynı zamanda bir kılavuz ve bir uluslararası camiada da bir zorlayıcılık içeren çok kapsamlı bir Sözleşme olması.
3-Bu Sözleşme uluslararası yasal çerçeveyi çok güçlendirdiği gibi aynı İstanbul Sözleşmesi gibi çok temel dört ilke üzerine inşa ediliyor.
4-Bu durum, “dört P'li” yaklaşım diye artık uluslararası hukukta da çokça biliniyor. Bu yaklaşımın birinci aşaması önleme.
5-Yani cinsel şiddeti çocuklara yönelik, cinsel istismarı önlemek. Bu sözleşmenin tarafı olan bütün devletlerin birincil ve asli görevi.
6-Akabinde eğer herhangi bir istismar, cinsel istismar vakası gerçekleşmişse bu durumda mağdurları koruma ve şiddetin bir daha gerçekleşmeyeceği koşulları yaratması esas.
7-Üçüncü aşama failleri etkili biçimde soruşturma ve kovuşturma ve dolayısıyla cezalandırma ve dördüncü aşaması da en önemli ulusal ve uluslararası iş birliğinin teşvik edilmesi.
8-Bu teşvikten kastımız şu; çocuğa yönelik cinsel istismarın bir daha gerçekleşmeyeceği bir sistem yaratılması. Buna ilişkin ulusal ve uluslararası düzeyde bütüncül politikaların geliştirilmesi.
9-Dolayısıyla Sözleşme sadece Türkiyeli çocuklar için değil, Sözleşme’nin tarafı olan bütün çocuklar açısından muazzam bir sistem içeriyor.
10-Bu Sözleşme'nin öngördüğü sistemin uygulanması aslında etkili ve çok esaslı bir mücadeleyi de beraberinde getirmiş olacak.
Peki iptal edilirse?
11-Şimdi uluslararası sözleşmeler aslında doğrudan doğruya iç hukukta diğer kanunlarımız gibi uygulanan metinler değil. Ama bu Sözleşmeler iç hukuktaki uygulamanın referans noktaları ve iç hukuku ve uygulayıcıları o standardı çekmeye çalışan metinler. Bu açıdan da aynı İstanbul Sözleşmesi'nde olduğu gibi durum var.
12- Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi. Ne oldu? İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken kadına yönelik şiddet yok muydu? Elbette vardı. Ev içi şiddet yok muydu? Elbette vardı. Ancak İstanbul Sözleşmesi Türkiye Cumhuriyeti'nin bu şiddetle mücadele konusunda bir tavrını yani ona taraf olması bir tavrını ve burada mağdurdan yana, şiddete maruz kalandan yana pozisyonunu belirliyordu.
13-Dolayısıyla Sözleşme’den çekilmemiz hem failler açısından hem uygulayıcılar açısından muazzam bir rahatlığa yol açtı. İşte “Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni söylediğimiz zaman Türkiye'deki bir muhafazakâr kesimin bir ve bence gerçekten istismarcılaarın savunduğu şeyin ne olduğu daha çok ortaya çıkar.
14- Aslında bu Sözleşme'den çekilmenin uygulamadaki en büyük sakıncası şu olacak. Çocukların cinsel
ve istismarına karşı koşulsuz karşı duruştan geri adım attığımız ve aslında faillere bir şekilde cesaretlendiren, onlara 18 yaş altı kişilere çocuklarla cinsel ilişkiye bu ülkenin artık müsamaha gösterdiği konusunda bir mesaj vermiş olacak.
“Sistematik saldırı”
15- Zaten bizde özellikle 15-18 yaş arası çocukları, çocuk olarak görmeme, onları bir tür yetişkin gibi görme ve kodlama eğilimi yaygınken uygulamada Sözleşme'nin kati tutumu geri adım atıldığında bu konudaki esneklikle ve belki de pek çok dosyanın soruşturulması ve kovuşturulmasında bir gevşeme olacağını düşünüyorum.
16-İstanbul Sözleşmesi'nin ardından bu Sözleşmenin hedefe konması aslında çok sistematik bir saldırı.
17-Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin ayrımcılığın ve en önemlisi cinsel istismarın uluslararası düzeyde
etkili biçimde mücadele eden bir sözleşmelerden çekilmeyi savunmak, Türkiye'yi kendi içinde bu meseleyi çözebilecek bir devlet olarak konumlandırmak, aslında failleri hem güçlendiriyor hem de bu Sözleşme'nin bu perspektifi karşısında yer alan yani kadınlara makul düzeyde şiddet uygulamayı, belli bir yaş üstündeki çocuklarla da cinsel birliktelik olabileceğini savunan, muhafazakar kesimleri cesaretlendiriyor.
18- Sözleşme karşıtlarının, ülke politikasına ve şiddet meselesindeki kamusal yaklaşıma etki etmelerini arttırıyor. Bu açıdan çok sistematik bir saldırıyla karşı karşıyayız.
19- İstanbul Sözleşmesi'nden çekildik. Hedefe 6284 No’lu yasayı koydular. Arkasından bu Sözleşme’yi hedefe koydular.
20-Bunun akabinde Medeni Kanun'un ya da başka haklarımızın çok kolayca tartışılabileceği yani aslında azıcık kamuoyu oluşturulmuş muhafazakârların çok kolayca bu ülkede kadın haklarına, çocuk haklarına etki edebileceği konusunda korkutucu bir etki yaratıyor.
Ne yapmak gerekiyor?
21-Dolayısıyla bu sistematik saldırıyı aynı İstanbul Sözleşmesi'nin olduğu gibi sistematik ve örgütlü bir yanıt vermek hepimizin görevi.
22-Öncelikle çocuk hakları, çocuk özgürlükleri ve çocukların güvenliği için savunmak zorundayız. Çünkü Sözleşme’nin çizdiği çerçeveden, rahatsız olanların hedefleri doğrudan çocuk bedenine ve çocukların cinselliğine, cinsel dokunulmazlıklarına ve bütünlüklerine yönelik müdahale hakkını kendilerine görmeleri bu kesime karşı mücadele etmek hepimizin asli görevi.
23-Özellikle kız çocukları açısından bizleri bekleyen tehlikenin erken yaşta zorla evliliklerin yasal bir zemine çekilmesi yönündeki eğilimin farkında olmak zorundayız.
24-Dolayısıyla ayrımcılığa uğrayan şiddete, istismara uğrayan herkesin ama en çok çocukların bu Sözleşme’ye ihtiyacı var. İstanbul Sözleşmesi’nin ardından bu Sözleşme’nin hedefe konması bize yeni bir politik mücadele hattını işaret ediyor.
25-Vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili etkl bir mücadele yürüttük, yürütüyoruz. Yürütmeye de devam edeceğiz. Sözleşme’den çekilmeyi savunanların asıl amaçlarının çocukların cinsel sömürüsünü savunmaları ve bu bunu kendilerine hak olarak görmeleri olduğunu anlatacağız.
(EMK)