İstanbul Üniversitesi (İ.Ü.) Çapa Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Şahika Yüksel başkanlığında yürütülen çalışmaya İ.Ü. Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Şebnem Korur Fincancı ve İ.Ü. Tıp Fakültesi Kadın ve Çocuk Sağlığı Eğitim Araştırma Birimi Öğretim Üyesi Dr. Nuriye Ortaylı katıldı.
Delil toplamanın önemi
Çalışma boyunca söz alan kadınlar, cinsel saldırıya uğramış kadınların ilk muayenesinde, mağdurla hekim arasında kurulacak ilişkinin önemini, muayene sırasında dikkat edilmesi gereken noktaları ve delillere ulaşılması ile saklanmasının önemini tartıştılar.
Toplantıda, cinsel saldırıya uğramış kadınların psikolojik durumları da konuşuldu.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Şebnem Korur Fincancı, Türk hukuk sistemine göre tüm cinsel saldırıların adli kurumlara bildirilmesi gerektiğini söyledi.
Hekimlerin, "hastanın zarar göreceğinden endişelendikleri durumlar dışındaki" tüm saldırıları ihbar etmek zorunda olduklarını hatırlatan Fincancı, şöyle konuştu:
* Şikayetçi olan kişiler, hem toplumdan hem de kamu kurumlarından gelen ek şiddete maruz kalıyorlar.
* Bu nedenle kimse şikayetçi olmak istemiyor. İhbarda bulunmayan doktor hakkında çeşitli maddelerden davalar açılıyor. Fakat, şimdiye kadar tüm hekimler beraat etti.
Cinsel saldırı ile ilgili kayıt tutulmasının ve delillerin toplanmasının önemini vurgulayan Fincancı, konuşmasını cinsel saldırıya uğrayan kadınlar ve saldırgan erkeklerle ilgili yanlış inanışları anlatarak sürdürdü. Fincancı, şu noktalara dikkat çekti:
Yaygın ve yanlış inanışlar
* Halk arasındaki yaygın inanış, saldırganın, yabancı, yalnız/küskün erkek olacağı, saldırının karanlık ve kuytu bir köşede, anlık bir itkiyle, kadının davetkâr tutumuna dayanarak ve fiziksel şiddet uygulayarak yapılacağı yönündedir.
* Bir diğer inanış da, saldırının karşı koyamayacak durumdaki kadına yöneleceği şeklindedir. Kadının karşı koymamış olması zaman zaman "bu saldırıyı kadının da istediği" şeklinde yorumlanır.
* Oysa araştırmalar gösteriyor ki; duyurulan başvuruların sadece yüzde 22'sinde, kadın saldırganı hiç tanımıyor.
* Saldırganın toplumsal konumu kadınların adli kurumlara başvurmasında etkili bir faktör. Toplum içinde saygın bir konumu olan, zengin, güç sahibi kişilerin ihbar edilmesi çok ender görülüyor.
* Saldırganların yüzde 60'ı evli, yüzde 84'ü düzenli bir cinsel ilişki sürdürüyor.
* Saldırıların yüzde 90'ı önceden planlanarak gerçekleştiriliyor,
* Kadının eteği, bluzunun içine sütyen takmamış olması, bakışı ya da yürüyüşü "davetkar bir tutum" olarak algılanabiliyor.
* Saldırıların yüzde 70'inde fiziksel şiddet olgusu saptanmıyor.
* Kadınların kendilerini korumak için kullanabileceği pek çok yöntem var. Sadece bunları öğrenmek gerekiyor.
Günahkar Havva, Günahsız Adem
* Bu yanlış inanışların arkasındaki temel neden, insanlık tarihi boyunca görülen "Adem ve Havva Sendromu". Tüm kültür ve dinlerde, günahkar Havva, günahsız Adem'e uzattığı bir elma ile onu günaha davet eder.
Saldırgan eski koca, sevgili olabilir
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın ve Çocuk Sağlığı Eğitim Araştırma Birimi Dr. Nuriye Ortaylı ise, konuşmasında cinsel şiddete uğrayan kadınların muayenesi sırasında hekimlerin dikkat etmesi gereken noktaları açıkladı. Ortaylı şöyle konuştu:
* Saldırgan mağdurun kocası, sevgilisi, eski koca ya da eski sevgilisi olabilir.
* Cinsel saldırıların amacı zevk değil, kurbanı kontrol etmek, aşağılamak, acı vermek olabilir.
* Saldırının ardından ilk 72 saat içinde hekime ya da adli kurumlara başvuranların sayısı çok az. İlerleyen süreçte, saldırıyı gizleyerek yapılan başvurular ise çok fazla.
* Saldırıya uğradıklarını açıklamayan bu kadınlar, psikolojik sorunlarla boğuşuyor. Pelvik ağrı, orgazm ve cinsel işlev bozuklukları, depresyon ve benzeri şikayetlerle doktora geliyor. Bu şikayetlerle karşılaşan bir hekimin, kadının cinsel saldırıya uğramış olması ihtimalini göz önüne alması gerekiyor.
Muayenede özen önemli
Dr. Ortaylı, saldırıya uğrayan bir kadının "kriz halinde" doktora başvuracağını hatırlatarak, hekimin mağduru rahatlatmak ve korumak için özenli olması gerektiğini vurguladı:
* Saldırıya uğrayan kadınların muayenesi sırasında hekimin amacı kadını fiziki ve ruhsal travmalara, istenmeyen gebelik ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korumak ve delil toplamaktır.
* Muayene, mağdura cinsel saldırıyı anımsatır. Bu nedenle hekimin çok özenli ve rahatlatıcı olması gerekir. Ayrıca, tüm sağlık ve adli işlemler sırasında mağdurların yanında bir kadın refakatçinin bulunması önemlidir.
Psikolojik bildirim önemli
İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Şahika Yüksel ise konuşmasında, saldırıya uğrayan kadınların önemli psikolojik sorunlar yaşadıklarını belirterek, Türkiye dışındaki bazı ülkelerde, fiziki deliller bulunmasa da psikolojik bildirimlerin tecavüz delili sayıldıklarını hatırlattı.
Saldırıya uğrayan her yüz kadından 90'ında ilk bir ay içinde "akut stres bozukluğu" görüldüğünü belirten Yüksel, bu rahatsızlığın etkilerinin yıllarca sürebildiğini anlattı.
Yüksel fiziksel saldırıya maruz kalan kadınların tutumlarını ise şöyle özetledi:
* Cinsel saldırıya maruz kalan bir kadın, ilk 72 saat içinde şok yaşar. Buna bağlı olarak yaşadıklarını reddeder, yadsımak, yok saymak ister.
* Ardından sürekli tetikte olacağı bir süreç başlar. Aşırı uyarılma hali söz konusudur. Uyku bozukluğu, gerginlik, bir radar gibi etrafı gözleme hali görülür.
* Görülen bir diğer önemli ipucu, yaşananların kişinin zihninden geçmesidir.
* Bu çok zor. Kişinin hayatını, tüm yaşamını işgal eder. Kadının yaşadıklarıyla tek başına başa çıkması zordur. Bu nedenle, saldırıdan sonra hekime başvurmayan kadınların çoğu 6 ay ile 1 sene sonra, saldırıyı söylemeksizin saldırı belirtileriyle hekime başvururlar. (BB/NU)