Haberin İngilizcesi için tıklayın
Plansız ‘tam kapanmanın’ daha ilk haftasında Antalya başta olmak üzere güney illerinden gelen görüntüler çiftçilerin düşürüldüğü durumu tüm ülkeye anlatmaya yetti.
Semt pazarlarının kapanmasıyla mahsulünü elinden çıkartamayan, satamayan birçok çiftçi açlığa ve yoksulluğa mahkum edildiğini belirterek kamyon tepelerinde seslerini duymaya çalıştı.
Çiftçiler pazarlarının kapanıp marketlerin açık kalmasına tepki gösterirken büyük market zincirlerinin ürünlerini zararına almak istemesine de tepki gösterdi, kimi ürettiği biberi kimi salatalığı çöpe döktü.
Çiftçi-Sen Genel Başkanı Ali Bülent Erdem’e göre bu durum tek başına ‘pandemi ve koronavirüs salgınıyla’ açıklanabilecek bir durum değil. Ona göre zaten her hasat döneminde fiyatlar devlet ve büyük market zincirleri tarafından baskılanıyordu. Bunun sonucunda da çiftçi ürününü değerinde satamıyordu.
Mahsulünü toprakta bırakan, hasat etmeden süren, semt pazarları kapalı olduğu için çöpe döken, sadece pandemi döneminde değil her zaman yalnız bırakılan, destekleme diye krediye boğulan ÇİFTÇİ! pic.twitter.com/f8DkAprqWH
— Hikmet Adal (@HikmetAdal) May 5, 2021
TIKLAYIN "Çiftçinin Ekim Yapmasını Sağlayamazsak Bir Tarım Krizi Yaşanabilir"
"Çiftçiler zor bir eşikten geçiyor"
Erdem, fiyat baskılaması ve girdi fiyatlarının her sene giderek daha da artması nedeniyle çiftçinin zaten senelerdir zor günler yaşadığını söylüyor.
Koronavirüsün bu zorluğun üstüne geldiğinden bahseden Erdem, salgın ve tam kapanma döneminde yaşananları şöyle aktarıyor:
“Pandemide çiftçi için şöyle bir sorun daha ortaya çıktı. Çiftçi gıdayı müşterisine ulaştıramıyorlar. Bugün Antalya’da gördüğümüz görüntüler çiftçinin mahsulünü müşteriye ulaştıramamasından kaynaklı. Çünkü semt pazarları kapatılmış halde. Bu nedenle de haller mal almıyor. Üretici mahsulünü zincir marketlere satmak zorunda bırakılıyor ama onlar da fiyat kırıyorlar, çiftçiden maliyetinin altında mal satmasını bekliyor. Çiftçi de bu duruma tepki göstererek belki bir sene bekleyerek ürettiği mahsulünü çöpe döküyor.
“Bu durumda hallere de bir şey diyemiyorsun. Semt pazarları kapalıyken aldığı malı kime, nereye verecek. Bu bariz bir plansızlık örneği. Çiftçiler pandemi döneminde zor bir eşikten geçiyorlar.”
"Borçların yeniden yapılandırılmasına 'yardım' dediler"
Pandemi döneminde çiftçinin desteklenmediğinden bahseden Erdem devletten herhangi bir sosyal yardım da görmediklerinden bahsediyor. Çiftçilerin borçlarının yeniden yapılandırılmasının ‘yardım’ olarak aksettirildiğini söyleyen Erdem şöyle devam ediyor:
“Çiftçiye kredi verip durdular. Çiftçi bunu ödeyemedi ve yapılandırarak yeniden kredi verdiler. Ama her yapılandırmada faizleri artırdılar. Çiftçi bankalara olan borçlarını eminim ki yine ödeyemeyecek. Çiftçi para kazanamıyor ki, nasıl ödesin?
“Çiftçinin sadece bankalara olan borçları son bir senede 22 milyar lira artmış. Bugün 137 milyar gibi rakamlardan söz ediyorlar. 2 milyon çiftçi var borçlu olan. Artık borçların yapılandırılması çiftçilere sorun olmaktan çıkmış halde. Topraklar el değiştiriyor ve gıda giderek çok az insanın eline, denetimine geçiyor.
“En azından çiftçiler böyle bir dönemde, pandemi döneminde desteklenmeliydi. Devlet alım garantisi sağlamalıydı. Ürün fiyatlarının değerlerinin altında düşmesini engelleyecek biçimde devlet piyasaya müdahale etmeliydi. Çiftçilerin ve tarım işçilerinin daha sağlıklı koşullarda çalışabilmenin koşullarını hazırlamalıydı ama hiçbirini yapmadı.”
"Gıda enflasyonunu tetikliyor"
Sokağa çıkma kısıtlamasında izin almanın bile çiftçiler için eziyete dönüştüğünü belirten Erdem, çiftçilik belgesinin tek başına yeterli olmadığını devletin üreticileri Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıt olmaya zorladığını anlatıyor. “Çiftçi yerel tohumlarıyla üretim yapıyorsa bu sistemin içinde olmasının bir anlamı yok” diyen Erdem şöyle devam ediyor:
“Eğer çiftçi yerel tohumlarla üretim yapıyorsa zaten devletin desteklerden yararlanamıyor. Çiftçilik belgesi var, Ziraat Odası kaydı var ama çıkması yasak.
"Çiftçinin tüm bu yaşadıklarını alt alta koyarsanız bu durumdan etkilenenin sadece üretici olmadığını da görürsünüz. Bu bir zincirleme. Çiftçinin bugün zarar etmesi, mahsulünü çöpe dökmesi gıda enflasyonunu tetikliyor. Antalya’da 2 liraya satılan ürünü tüketici İstanbul’da 15 liraya alıyor. Çiftçi para kazanamıyor, insanlar daha pahalıya sebze meyve tüketiyor.
"Çiftçi işçisine para veremiyor. Çiftçi para kazanamayınca onların çocukları, gençler köylerini terk etmek zorunda kalıyor. Gençler köylerini terk ettikçe daha çok mevsimlik işçiye ihtiyaç duyuluyor. Ama çiftçi para kazanamadığı için mevsimlik işçi alamıyor ve üretimden uzaklaşıyor. Tarım arazileri şirketlerin oluyor. Bu kez de gıda çok az insanın elinde toplanıyor. Yani üretimden başlayarak pazarlamasına kadar bütün bir süreci şirketlerin eline geçeceği bir süreç yaratılıyor bugün. Ve pandemi buna gerekçe yapılmaya başlandı. Alınan bütün kararlar küçük çiftçinin ve köylünün aleyhine. Devlet çiftçiye ya topraklarınızı bırakın ya da şirketleşin deniyor. Bunları yapamıyorsanız da şirketlere sözleşmeli üreticilikle bağlanın diyor. Çiftçiler gittikçe zor koşullarda üretmek zorunda kalıyor.”
(HA)