"Dönemin valisi de dahil, başta herkes Cargill'e karşıydı ve yanımızda yer alıyordu. Basın, sivil toplum örgütleri hep arkamızdaydı. Ama şimdi köylü, basın ve birçok yerel yönetim birimi bize karşı. Hele basın adeta Cargill'in sözcülüğüne soyunmuş durumda. Paralı ilanımızı bile yayımlamıyorlar. 11 Eylül 2001 günü, yani ABD'de İkiz Kuleler'e saldırının yaşandığı gün, Bursa basınına ilan vermek istediğimizi bildirdik. Toplam iki milyar tutarındaki ilanı aynı gece saat 11.30 da bizi arayarak yayımlayamayacaklarını bildirdiler. Hiçbir gerekçe sunma ihtiyacı da duymadılar."
Arabacı, Cargill'e karşı açılan dört davanın da kazanılmış olmasına karşın, "marjinal" olarak gösterildiklerini söylüyor.
"Siyasetin yargıya müdahalesine rağmen Cargill'e karşı açtığımız dört davayı da kazandık. Halk yanımızda değil. Basın ve sermaye bize marjinal grup olarak bakıyor ve halk davalarda Cargill'in yanında müdahil olarak yer alıyor."
Arabacı, Cargill'e ilişkin iki çarpıcı görüşmeyi de şöyle aktarıyor:
"Henüz Cargill'in kuruluş aşamasındayken Mesut Yılmaz'ın Ertuğrul Yalçınbayır'la yaptığı bir görüşmede 'Danıştay bu davayı reddedecek, ABD lobi teklifinde bulundu, bu işin üstüne fazla gitmeyin' dediğini biliyoruz. Yine aynı dönemde Haluk Özkan bana bu işin üzerine gitmememi söyledi."
Şu an Orhangazi'nin işgal altında olduğunu belirten Arabacı, zorluk derecesi ne olursa olsun sonuna dek bu işin takipçisi olacaklarını vurguluyor.
Günaydın: Cargill Anayasa'nın ihlali demek
Bursa Barosu ve Ziraat Mühendisleri Odası'nın Tema Vakfı'yla ortaklaşa düzenledikleri basın toplantısında daha güncel iddialar ortaya atılıyordu. Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Gökhan Günaydın'ın aktardığı ortak bildiride şöyle deniyordu:
"Anayasanın 6. maddesinde dile getirilen 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk Milleti egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır' temel ilkesine rağmen, devletin yabancı bir kuruluşun yararı için ve o kuruluşla birlikte hukuk dışı çözüm araması çabası, kanımızca açık bir anayasa ihlali girişimidir. T.C. Başbakanlığı böylece bir yabancı firmanın ofisi anlamına gelecek biçimde kullanılamaz ve yabancı firmalara verimli arazileri pazarlayan bir konuma düşürülemez."
Ortak bildirinin devamında da hükümetin yargı kararlarının etrafından dolanma çabasından söz ediliyordu.
"Başbakanlık tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na gönderilen yazı ile hukuka aykırı gerçekleştirildiği yargı organınca defalarca karara bağlanan yabancı firma yatırımının sürdürülmesi için yeni bir hukuksal gerekçe oluşturulmaya ve bu amaçla Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu değiştirilmeye çalışılmaktadır."
Öte yandan basına sunulan ve Başbakanlık'tan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na gönderildiği iddia edilen belgede,
"Başbakanlıkta, 10.4.2006 tarihinde Müsteşar Yardımcısı Mustafa Çetin'in Başkanlığında, Başbakanlık, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve Cargill Firması yetkililerinin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirilmiştir" ifadeleri yer alıyor.
GÜMÇED 8 yıl eylemsizliğin ardından müdahil oluyor
Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Genel Başkanı Adnan Önürmen, Orhangazi şubelerinin Cargill konusunu başından beri takip ettiğini anlatıyor. Davalarda müdahil olmadıklarını ve herhangi bir eylem yapmadıklarını ifade eden Önürmen, Cargill konusunda "duyarlı" olduklarını söylüyor.
"Cargill'i duyduğumuzda bizim Orhangazi şubemiz takip etti. Daha sonra sekiz yıllık hukuki süreci bekledik. Cargill'e müdahil olacağız. Bir eylem planı oluşturup uygulayacağız. Film tanıtımı, muhtarlarla bir toplantı, imza kampanyası ve köylülerle görüşmek olabilir. Diğer ilçeleri de Cargill'e karşı eyleme çağırıyoruz" diyor eylemsizlikle geçen sekizinci yıllarının ardından.
Kazancı: Köylülerin örgütlü mücadelesi yok
DOĞADER Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kazancı anlatıyor:
"Öncelikle yargı sürecinde biz Cargill'e karşı müdahil taraflardan biriyiz. Bizle geçim mücadelemizden arta kalan zamanımız ve kendi sınırlı kaynaklarımızla bu işi kovalıyoruz. Köylünün henüz bu mücadelede yer almıyor olması önemli bir etken. Bireyler bazında karşı olduklarını söyleseler de örgütlü mücadele noktasında bir girişim şimdilik yok. Derneğimizin birincil ilgi alanı çevredir ve adımızdan da anlaşılacağı üzere, çevre konusunda duyarlı olan herkes ve her sivil toplum örgütüyle ortak çalışmalar yürütebiliriz. Umarız bu kapsamda bölge köylüleriyle de bu tür bir çalışma içerisinde oluruz. Bu biz çevrecilerin, insanlığın ve tabii ki çevre köylülerinin de tarihsel sorumluluğudur."
Kazancı, Cargill'in sadece bir çevre sorunu olmadığını vurguluyor.
"Bu tesise izin verilmesiyle Türkiye'nin en temel tarımsal üretimi olan şeker pancarı üretimi de yabancı çıkar çevrelerinin istedikleri ölçülere indirilmiştir. Siyasi iktidarların yargı kararları karşısındaki pervasızlığını anlamak da güç. Cargill aleyhinde alınan her yargı kararı sonrası yargıyı devre dışı bırakacak siyasi arayışlara girmeleri, bu ülkenin iktidarı olmaktan çok Cargill'in ortakları oldukları izlenimini güçlü kılıyor.
"Yine unutulmamalıdır ki, Cargill'in bulunduğu topraklar birinci sınıf tarım arazileridir. Bu bölgede her hangi bir sanayi tesisi yapmak yasalarla suç sayılmaktadır.
"Bir de konunun sağlık yönü var tabi. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı (GDO'lu), yani genleriyle oynanmış mısırla yapılan mısır şuruplarıyla halkın sağlığı hiçe sayılıyor."
Kazancı, çevre hakkının en temel insan hakkı olduğu bilinciyle, Uludağ'ın korunmasına, Uluabat Gölü havzasına sanayi bölgesi yapılmasına, nükleer enerjiye karşı ve Cargill konusunda yargı kararlarının uygulanmasına taraf olacaklarını," bu konuda yargı kararlarını hiçe sayan çokuluslu şirketlerin taşeronu durumunda olanları da teşhir edeceklerini" söylüyor.
Akgün: Cargill toprak, hava, suya saldırının parçası
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Bursa İl Çevre Komisyonu Başkanı ve ÖDP Nilüfer İlçe Başkanı Yüksel Akgün Cargill'e karşı sekiz yıl önce başlattıkları kampanyanın halen sürdüğünü söylüyor. Kendisiyle 4 Haziran 2006'da İznik gölü etrafında yapacakları bölgesel eylem hazırlıkları sırasında görüştük.
"Başından beri takip ettiğimiz Cargill ayıbına karşı gelmek her sorumlu yurttaşın insanlık görevidir. Toprak, hava ve su hiçbir çıkara kurban verilemez; vazgeçilmez olan üç yaşamsal unsurdur. Bu üç unsura karşı başlatılan küresel saldırının bir parçası olarak görmekteyiz Cargill'i.
"GDO'lu ürünlerin en büyük alıcısı Unakıtan ve Ülker"
"Sekiz yıldır siyasi iktidarlar eliyle sağlanan iltimaslarla suç işlenmeye devam ediliyor. Adeta finansmanlarını bu firma karşılıyormuşçasına ve artık saklama gereği de duymadan, pervasızca alenen destek verilmekte bu yasadışı fabrikaya. İnsan metabolizması üzerinde ciddi tehlikeler doğuracak GDO'lu ürün ürettiği herkesçe bilinen bir gerçek. Bu ürünlerin en büyük alıcıları Bakan Unakıtan ve Ülker grubudur. Ülker ve AKP ilişkisi de yine herkesçe bilinmektedir."
Akgün, Cargill'in bir ülkede yatırım yaparken "çıkarları doğrultusunda kullanabileceği hükümetler aradığını" söylüyor.
"Cargill dünya ülkelerine yaptığı her yatırımda; ulaşımın kolaylığına, kaynakların kullanıma uygunluğuna ve çıkarları doğrultusunda kullanılabilir iktidarlar oluşuna dikkat eder. Sömürebileceği tüm kaynakları kurutunca da çekip gider. Ama bu kez yanıldıklarını görecekler.
"Çünkü artık bu konuda gerekli tepkiyi koyacak kamuoyuna ulaştık." (RA/TK)