Firdevs (49): Yoğun çalışıyorum. Sürekli yapmam gereken ve bitmeyen işlerim var. Mutsuzum. Hayat gıyabımda akıyor... 'Canım Ben'ci İnci'yi okuduktan sonra kendime kaba bir program yaptım. Pazar günlerim benim olacak. Başkasının yapabileceği işleri yapmayacağım. Arabam yerine taksi kullanacağım. Kronik sorun kaynaklarımdan ikisini kurutmakta kararlıyım. Bazı kararlarımı deklare etmiyorum ki; vazifeye dönüşmesin. Bakalım...
Her türlü ilişki güvene dayanmalı: Kendinle olan bile. 'Canım ben' diyebilen, 'canım sen-biz' de diyebilir.
Letafet (35): İnci'nin anlattıkları önce çok laylaylom geldi. Yazının çıktısını alıp, gece bir daha okuyunca... Hayatın bana uygun gördüğü yol haritasında, tadilata gideceğim. Yeni yıl kararlarımın arasında 'sevgili ben' baş madde olacak.
Cezmi (?): İnsan yalnız kalıp kendini dinleyince; güçlü, yaralı, incinebilir, yanlarını görebiliyor. Kendini tanımalı insan: sonuç acıtıcı da olsa.
Züveyda (?): İnsanlar güvenim azaldığından ilişkilerimde payıma düşen risk her geçen gün artıyor. Uzun vadeli ilişki kurmadaki başarısızlığımın, sadece benden kaynaklı olmadığının bilincindeyim. Sanıyorum; iş- ilişki detoksuna gereksinimim var.
Vecihi (50+): Hoşgörü-anlayış kavramlarının yanlış yorumlandığını düşünüyorum. Günümüzde alma-verme dengesi bozulan ilişkiler yürümüyor. Neyini hoş göreceksin? Neyine anlayış göstereceksin?
Itır (21): Ellisine yaklaşan annem değişim sürecine girdi. Gelecek kaygısı yoğunlaştı. Sırtladığı bazı yükleri indirmeğe başladı. Öncelik ve sonralıkları değişti. Özverili ve anaçtı. Şimdi değerlerinin erozyona uğradığını düşündüğünden seçici davranıyor. Hayatın annem kadar beni yormasına izin vermeyeceğim.
Adil (33): İnsan ilişkilerinde özen kalmadı. Taraflar sorumluluk almaktan kaçınıyor. Çevrem mutsuz-umutsuz insanlarla dolu olsa da 'canım ben' çığırtkanlığı yapmağa gerek yok! Niye 'canım biz' demiyorsunuz?
Mebruke (45): Yazıda İnci'nin: 'Evde, işyerimde, yüreğimdeki fazlalıkları attım," demesinden etkilendim. Annemden kalan her şeyi aynen koruyorum. Atamıyor, dağıtamıyorum. 'Yas sendromu'ymuş.
Arkadaşlarım eşyaları hemen dağıtmamı önermişti. Şimdi zorlanıyorum. Yüreğimin kilerindeki insanları da atamayan biriyim. Bayram tatilinde eşya işini çözmekte kararlıyım. Sonra sıra kilerimdeki insanlardan arınmaya gelir mi Bilemeyeceğim!
Faika (?): Toplum olarak 'sen' diliyle konuşur olduk: 'Sen böyle yapmalıydın! Senin bu hareketin yanlış. Niye konuşmalarımıza 'Bence şöyle yapmamız gerekirdi, sence de uygunsa...' diye başlamıyoruz. Ben diliyle konuşan insan sayısı arttıkça, belki eski günlerimize döneriz.
Nigar (?): Kentleşme dedik, bir evlik arsaya apartmanlar dikip, havadan kazandık. Kaloriferli evlerimizin tek bir merkezden ısıtılması sorunlara yol açtı. Aidat vermedik, mahkemelik olduk, sıcaklık derecesini beğenmedik. Doğal gazla kombileştik.
Evin ısısını kendimiz ayarlar olunca daha düşük ısılı evlerde oturmağa başladık. Alt/ üst/ yan komşu yakmayınca evler ısınmaz oldu. Anlayacağınız; ne ortak ne bireysel ısınmayı beceremedik.
Çözüm??? Geniş aileden, çekirdek aileye döndük. Şimdi ekonomik baskılanma nedeniyle tekrar daraltılmış geniş aileye doğru gidiyoruz. İnsan ilişkilerindeki kombileşme, mutsuzluğumuzu arttırdı.
Zahide (44): İnsan, yaşamın değerini kırklı yaşlarda anlıyormuş!
Zübeyde (39): Ot-bitki çayları, bol sebze-meyve tüketimi ruhuma iyi geliyor.
Âlime (49): Yaşamın içinde kendinizi çaresiz hissettiğinizde... Yapmak istediğinizle, yapmak zorunda olduğunuz şey arasında ikilemde kaldığınızda... Karşınızdakinin hak etmediğini düşündüğünüz bir şeyi kendi iç huzurunuz için yapmanız gerektiğinde... Yaptıktan sonra 'keşke'lendiğinizde...
İçinizdeki cılız ses, susmaz: 'Hep düzenleyici sen mi olacaksın?' diye sorar size. İlişkilerin artılar-eksiler dengesiyle uğraşmak insanı yoruyor. Kendimizi olduğumuz gibi kabul edebilsek, değiştiremeyeceğimiz şeyler için kendimizi zorlamasak hayat daha bir kolaylaşacak!
Müzeher (?): Evliliklerde farklılıkların birlikteliği 'biz'i oluşur. İki benzemez ortak değerler geliştirir. Kendileri için artı olan durumları birlikte yaşayabilmeleri için 'ben'ler tek tek kendi gereksinimlerini ifade etmezlerse ilişkide birisi 'asalak' hale gelir.
Aytül (30): Terk edildiğimde, dünyam yıkılmıştı. Yeniden inşa kolay olmadı. Şimdi 'iyi ki ....' ve 'canım kendim' diyorum.
Muaffak (36): Kadınlarla ilişkime kısa süreli 'pause' verdim. Yorulmuşum. 'Yaşasın ben, Kahrolsun ...... ' demeyi kendime yakıştıramıyorum.
Macide(43): Travmalar bile öğretici. Arkadaşımı kaybettim. İçim acıyorsa da; dersimi aldım. Hayatta öncelik ve sonralıklarım değişti.
Özden (26): Başkalarından kazık yediğimin ertesinde, kendime daha iyi davranıyorum. Bu aralar kendimi bakıma aldım. Masajlar, maskeler, yeni giysiler, küçük seyahatler, annemle uzun beraberlikler... Annem: hayatımın tamircisi.
Ayça (22): Gerildiğim, hüzünlendiğim yada kendimle çatıştığım dönemlerde cildim bozuluyor.
Sinan (21): Tüketim toplumunun aç insanları; doymak bilmeden hep aldılar. Dolaplar, evler, çantalar doldu, taştı. İkişer-üçer cep telefonu taşır oldular.
Çevrelerinde mikadonun çöpleri gibi yığıntılar oluştu. Ruhları yorulunca, yaşamın yalın haline dönmek için sanal dinler icat ettiler.
Candan (42) Başkalarına verdiğim destek, gösterdiğim özene bir süreliğine ara vererek, itinayla 'canım ben' inşa edeceğim.
Senar (49): Zayıflamak için başvurduğum akupunkturla yaşam biçimim değişti. Doğal besleniyorum, yürüyorum, kendime özen gösteriyorum.
Eskimiş çoraplarımı atınca,kilolarım dahil yaşamımdaki diğer fazlalıkların ayrımına vardım. Uyandım: Günaydın! (ŞD/BA)
* Şadiye Dönümcü, sosyal hizmet uzmanı.