Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Televizyon, gazete, dergi, radyo yok. Kağıt, kalem, bir adet kitap ve havalandırmadan, koridordan gelen yoldaş sesleri var. Altı saat uykudan geriye kalan 18 saati elimdeki imkanlarla en iyi şekilde geçirmeye çalışıyorum. Günde 100 sayfadan fazla okursam, elimdeki kitap, bir dahaki kitabın teslim gününden önce bitiyor. Bugünlerin savaşı, az kitap okumaya çalışmak.
“Burada modern hayatı andıran çok az şey var: Musluktan 24 saat akan sıcak su ve elektrikle çalışan su ısıtıcısı. Kapatıldığımın ikinci günü temizlik yaparken kendimi, duvardaki örümcek ağlarını temizlemek için elektrikli süpürge hayal ederken yakaladım. Sonra kendime küçük hayaller kurmayı yasakladım.”
İhraç edilmiş akademisyen Nuriye Gülmen, bianet’e tutuklanma hikayesini yazdı.
Aslında bu mektubu, tutuklanıp Silivri Cezaevine götürüldüğü 11 Ağustos’tan 5 gün sonra postaya vermek üzere hücresinden çıktı ancak nedeni söylenmeden geri gönderildi. Mektup bianet’e bir ay sonra ulaştı.
Nuriye Gülmen, “Biliyorum ki, bu terörize etme çabaları, bu kapatılmalar geçici. Baki olan; kan, ter ve gözyaşı ile ördüğümüz; içeride, dışarıda, her koşulda bir yolunu bularak sürdürdüğümüz mücadelemizdir” diyor.
Mektubunu da “Beni unutmayın. Dost selamlarınızı, mektuplarınızı bekliyorum” diye bitiriyor.
“Olağan hayatıma devam ediyor olacaktım”
5 Ağustos’ta İdil Kültür Merkezi’ne düzenlenen polis baskınında gözaltına alınan Gülmen, yedi günlük gözaltının ardından tutuklanmıştı. Şimdi Silivri 9 Nolu Cezaevinde.
Gülmen mektubunda bu durumu, “Herhangi bir gün sadece bir kültür merkezinde bulunduğunuz için gözaltına alınmanız ve tutuklanmanız, Türkiye'nin siyasi gündemini biraz da olsa takip eden kimseye çok şaşırtıcı gelmeyecektir” diye anlattı.
“İnsan, on dakika önce İdil Kültür Merkezinden çıksaydım şimdi olağan hayatıma devam ediyor olacaktım, diye düşünmeden edemiyor. Aslında hayatımın olağan akışı da sistemin yarattığı olağanüstülüklerle dolu. Eğer 5 Ağustos günü İdil Kültür Merkezinden çıkabilseydim, önce sevgili avukatlarım Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal için yapılacak olan basın açıklamasına katılacak, ardından bayramda yapamadığım bir ziyareti gerçekleştirecek, Çorlu Tren katliamı ailelerinden birini görmeye gidecektim. Gece de, ertesi gün Çağlayan Adliyesi önünde tutacağımız adalet nöbeti için Mardin'den gelen, Şerif Mesutoğlu'nun eşi sevgili Saime'yi karşılayacaktım. Olağan hayatım, elinde uzun namlulu silahıyla üstüme yürüyen ve ‘yere yat'’ diye bağıran özel harekat polisleri tarafından kesintiye uğratıldı.”
“Ben niye gözaltındayım?”
Sorgusunda hakim de Gülmen’e ilk olarak neden İdil Kültür Merkezi’nde olduğunu sordu.
“Bir kültür merkezinde bulunduğu için gözaltına alınan biri için iyi bir başlangıç sorusu, denebilir. Aslında değil. Doğru soru şu olmalı: Ben neden bir kültür merkezinde bulunduğum için, özel harekat polisleri tarafından yüzüme silah doğrultularak, yüz üstü yere yatırılarak ve saçlarımdan sürüklenerek gözaltına alındım ve şu anda yasal bir kurumda bulunmamın gerekçeleri açıklamak zorundayım?
“Çünkü siyasi polis öyle uygun gördü. Çünkü kurumu ‘Aranan bazı kişiler orada olabilirmiş’, ‘bir takım mühimmatın kurumda olma ihtimali varmış’, bir de ‘yasaklanan konsere çağrı yapılmış’ diye basmayı uygun görmüşler. Kötü bir kurgu olduğunu siyasi polisin kendisi de kabul edecektir sanırım. Sonuçta iyi bir kurguya ihtiyaçları yok. Ne de olsa kendileri yazıp oynuyorlar ve bu tatsız oyunu hevesle bekleyen, seve seve servis edecek pek çok kanalları var.
Sonuç olarak mühimmat ve aranan kişiler bulunamadı. Yasaklı konser çalışmaları ise son hızıyla sürüyordu. Peki, ben niye gözaltındayım?”
“Kitapçık ve cevap anahtarı onların elinde”
Gülmen sorgusunda, “Direnişler Meclisini, nasıl kurulduğunu, nasıl işlediğini, Adalet İstiyoruz Platformunu” anlattı, “Grup Yorum konseri öncesi röportaj ve bir radyo programının ön hazırlığı için İKM'de bulunduğunu” söyledi.
“Sonra eski defterler açıldı. Örgüt talimatıyla açlık grevi yaptığım ve aynı şekilde sonlandırdığıma ilişkin akıl dışı iddia. Bir talep uğruna yemek yemeyi reddetmenin ne anlama geldiğini bilmeyen ve herhalde hayatları boyunca hiç aç kalmamış, resmi kıyafetli, cübbeli ‘adamların’ bildik sorusu... Talimatla aç kalmanın mümkün olamayacağını ve kendi açlık deneyimimi bilmem kaçıncı kez anlattım.”
“Soru yanlış olunca, hangi şıkkı işaretlerseniz işaretleyin cevap doğru olmuyor. Çünkü kitapçık ve cevap anahtarı onların elinde. Sorgu bitti ve hakkımda yurtdışına kaçma şüphesi olduğu gerekçesiyle tutuklandım…” (AS)