11 Temmuz Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Nüfus Günü nedeniyle açıklama yapan BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon dünya nüfusunun Ekim ayı itibariyle 7 milyara ulaşacağını açıkladı.
Herkese yetecek kadar gıda olduğunu, ancak her gece 1 milyar insanın yatağa aç girdiğini söyleyen Ban Ki-Moon, açıklamasında eşitsizliklere dikkat çekti.
"BM, kaç mutlu insan olduğuna bakmalı"
Konuyla ilgili bianet'e konuşan iktisat profesörü Korkut Boratav, son zamanlarda sıklıkla tartışılan "Güçlü ekonomi kalabalık nüfusla olur" yaklaşımını en ilkel büyüme anlayışı olarak değerlendiriyor.
Nüfus artış hızı yüksek olan ülkelerin problemlerle dolu olduğuna dikkat çeken Boratav, bilinçli bir nüfus politikası izleyen Çin dışında tüm üçüncü dünya ülkelerinde yüksek nüfus artış hızıyla yoksulluğun baş başa olduğunu ifade ediyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
* Durağan veya düşük nüfus artışı gösteren ülkelerde dünyanın en müreffeh coğrafyasını oluşturuyor. Dolaysıyla, "Yaşamak bir mutluluktur, daha çok insan yaşasın" demek mümkün. Fakat ızdırap ve sefalet içinde yaşayan insanın kendini yok etme şansı olmuyor. İnsan doğal refleksiyle hayatını sürdürmeye çalışıyor. Ama ızdıraplı bir hayatla, sağlıklı, insanın onuruna yaraşan bir hayat arasında nitelik farkı var.
* Dolayısıyla BM'nin "7 milyar olduk, ne iyi oldu" diyeceğine "Kaç işsiz var, kaç mutlu insan var, ne kadar mutsuz insan var" gibi genel göstergelere bakarak konuşması ve insanlığın problemlerinin hafifleyip hafiflemediğine bakması lazım.
"Ucuz iş gücü, büyümenin en ilkel biçimi"
* Kapitalist ekonomilerde, yüksek tempolu nüfus artışı, belli bir miktar işsizlikle varlığını sürdürüyorsa, artan nüfus, iş gücü arzının yükselmesi anlamına gelir. Yani Marx'ın deyimiyle, yedek iş gücünün, yedek emek ordusunun yükselmesi demektir.
* Bu da sermaye birikiminin daha düşük emek maliyetiyle sürdürülmesi için bir avantaj sağlar. Bu, büyümenin en ilkel biçimidir. Bunu savunmak mümkün değil. Özellikle teşvik ederek savunmanın hiçbir anlamı yok.
* Bana göre, "Nüfus ne kadar artmalı" değil, var olan nüfusun, özellikle çalışma çağına gelen insanlarına, uygar ve insanlığa yaraşır şekilde tam çalışmayı sağlamayı hedeflememiz lazım.
"Üç çocuk söylemi, ilkel bir refleks"
Korkut Boratav'a Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın her fırsatta "Her aileye üç çocuk" özlemini hatırlatıyoruz. Boratav, Erdoğan'ın "Kalabalık bir ülke güçlü ülkedir" yönünde bir anlayışa sahip olduğunu, "Kalabalık olalım, güçlü olalım, dünyada da ağırlığımız ona göre hissedilsin" diye düşündüğünü söylüyor.
"Üç çocuk yapın nüfusu arttırın" söyleminin ilkel bir refleks olduğunu söyleyen Boratav, Başbakan'ın kalabalık bir ülke olunduğu zaman aynı zamanda güçlü ülke olunacağını düşündüğünü ancak dünyaya bakıldığı zaman bunun tam tersinin görüldüğünü ifade ediyor ve Hindistan örneğini veriyor:
"Nüfus fazlasının ortaya koyduğu tabloyu Hindistan'da gördüm. Fark ettim ki, nüfus fazlalığının savunulacak ve özenilecek hiçbir yanı yok. Hindistan nispeten son yıllarda kalkınma hamleleri yaptı. Ancak gördüm ki, nüfus fazlalığı Hindistan'a hiçbir şey getirmemiştir." (EKN)