Uluslararası ölçekte hayvan hakları ile ilgili bir sivil örgütlenme İspanya'da boğaların güreştirilerek katledilmesine karşı dünyanın bir çok ülkesinden katılımlı bir protesto eylemi örgütlemiş. Epeyce de ilgi görmüş.
1995 yılını, on yıl öncesini anımsadım. Bir grup bürokratla -ki içlerinde dört ilin valisi de vardı- İspanya'ya gitmiştik. Resmi görüşmelerin ve gezilerin dışında fırsat buldukça "sosyal programlar"a da ilgi gösteriyorduk.
Bunlardan biri de o günkü koşullarda kişi başı yaklaşık 40 dolar karşılığı "Boğa Güreşi" izleme programıydı. Elbette İspanya'ya gitmişken Flamenko programları ile birlikte Arena'da boğa güreşi de izlemek grubun genel temayülü idi.
Aylardan Mayıs'tı. İnsanın kanını devindiren sıcak bir Madrid baharı vardı. Araya elçilik marifetiyle mihmandarımızı da koyarak bizim futbol maçlarımızda kale arkası diye tabir ettiğimiz bölümde 40'ar dolar karşılığı yerimizi almıştık.
Tesadüfen o günlerde çok ünlü ve 10 gün süren bir festivale denk gelmiştik. Ülkenin en ünlü matadorları daha önce düzenlenen bir yarışma sonucu Madrid'in en ünlü arenasında güreşmeye hak kazanmışlardı.
Başladık ilk güreşi izlemeye! Bir seremoni üslubunda, her şey önceden programlanmış tarzda aynı minval üzere sürüyordu. Matadorun boğaya karşı her hareketi bütün arenanın hep bir ağızdan "Ole" sesleri ile ünlemesini beraberinde getiriyordu.
İlk güreş, daha doğrusu ilk boğa haklaması bütün arenanın nidaları eşliğinde bitmişti. Bizim grup üyelerinde ise alabildiğine bir şaşkınlık söz konusuydu.
"Olmaz" diyorlardı. "Bu bir katliamdı". Seyircilik bile "suça ortaklık" kabilindendi!
Yerimizden hafifçe arenayı terketmek üzere kıpırdadığımızda, "aman" dedi rehberimiz. "Bu İspanyollar için boğa güreşinin kutsiyeti var. Bu akşam yedi güreş yapılacak sırasıyla. Tümünü izlemek zorundasınız. Erken ayrılmaya kalkarsanız. Bunu saygısızlık addederler. Ve aralarındaki fanatiklerin taşkınlığına maruz kalabilirsiniz".
Neyse uzatmayalım. Güreşler bitti. Arenadan ayrıldık. Yol boyunca araçta, sonra da otelde tartıştık o günkü boğa güreşi mevzuunu. Benim düşüncem şuydu ki, halen de aynı düşüncemi koruyorum: Elbette canlıların hakları hele hele yaşama hakları açısından boğaların bu şekilde katledilmelerine karşı durmak gerek. Doğru...
Peki bizdeki adeta her yıl bir tören edası ile düzenlenen "Kurban Bayramları kurbanlık katliamına" ne demeli!
Grup üyeleri ağız birliği etmişcesine "Ama o başka. O dini vecibe" diyorlardı. Anlaşamamıştık. Dini vecibe, kutsal değerler söz konusu olduğunda hayvanları katletmek vacipti!
Ama spor amaçlı olunca hangi değer adına olursa olsun bunun kabul edilebilir tarafı yoktu.
Ne bileyim işte. Böyle sıcak bir Temmuz günü Kurban da yok, bayram da yok. Boğalar da koyunlar, koçlar da hiçbir canlı türü de ne adına olursa olsun boğazlanmasın diye yüksek sesle düşünürken çalakalem bunları döktürmek geldi içimden.(ŞD/EÜ)