Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyinin 57’nci İnsan Hakları Oturumu İsviçre'nin Cenevre kentindeki BM yerleşkesinde başladı.
İnsani kriz derinleşiyor
Komisyon, raporunda Suriye'de kontrolden çıkma riski olan kaygı verici bir insani krizin giderek derinleştiği konusunda uyardı. Ülkede bu yılın insani ihtiyaçların sadece dörtte biri finanse ediliyor ve ihtiyaçlar, çatışmanın başlamasından bu yana en yüksek düzeye ulaştı. 13 milyon Suriyeli akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya ve 650 bini aşkın çocukta ciddi yetersiz beslenmeden kaynaklanan bodurluk belirtileri görülüyor.
Suriye'de derinleşen çöküş ve
umutsuzluğun körüklediği protestolar
Raporda ülke genelinde, ekonominin büyük bir hızla çöküşü, kamu desteklerinin budanması ve yerel otoritelerin yırtıcı uygulamalarının ortasında umutsuzlukla körüklenen yeni protestoların patlak verdiği kaydedildi. Kuzeybatıda Heyet Tahrir es-Şam (HTS) lideri El Culani'nin devrilmesi, tutukluların serbest bırakılması ve reform çağrılarıyla bugüne değin görülmedik büyüklükte gösteriler gerçekleşti. Hükümet kontrolündeki Süveydiye'de güvenlik güçlerinin göstericilere yönelik şiddet ve gerçek mermiler kullandığının belgelendiği müdahalelerine karşın haftalık protestolar bir yıldır devam ediyor.
Komiser Hanny Megally “Hakları için sokaklara çıkan Suriyelilerin bastırılması değil, seslerinin işitilmesi gerekiyor." dedi. "Suriye akut güvensizlik içinde. Hiçbir Suriyeli mülteci varolan koşullarda dönüşe zorlanmamalı."
Türkiye krizin önemli bileşenlerinden biri
Konseye raporunu sunan Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu, Türkiye'nin ülke sınırları içinde gerçekleştirdiği son saldırılara genişçe yer ayırdı. Raporda özellikle Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde ağır insan hakları ihlalleri yaşandığı, sivillerin hedef alındığı, Kürt bölgelerine yönelik askeri operasyonların ve saldırıların yoğunlaştığı vurgulandı. Bölgedeki altyapıyı tahrip ederek yerel halkı zor durumda bırakan saldırılarla eş zamanlı olarak keyfi gözaltılara, işkence ve yağmalama vakalarına da sıkça rastlandığı belirtildi.
"Sivil ölümlere neden olan saldırılar"
Rapora göre, ocak-haziran 2023 döneminde Türkiye destekli grupların Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde artan saldırıları, sivillerin ölümüne neden olurken ciddi bir güvenlik tehdidi yarattı. BM komisyonu, bu tür ihlallerin uluslararası hukuka aykırılığını ve bölgedeki istikrarsızlığı daha da derinleştirmesini vurguladı. Raporda, bu saldırılar sonucunda yerlerinden edilen sivil sayısında büyük artış gözlemlendiğine de yer verildi.
Kuzeydoğu Suriye'deki operasyonlar
Türk güçlerinin, Kuzeydoğu Suriye'de Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) yönelik birçok operasyon gerçekleştirdiğini kaydeden komisyon, geçtiğimiz kış Haseke'deki Süveydiye elektrik santrali türbinlerini ve bazı sağlık tesislerini hedef alan hava saldırılarını incelediklerini söyledi. Raporda saldırılar şu ifadelerle yer aldı:
"İnsanlığa karşı suçlar"
Rapor üzerine BM’nin Cenevre bürosunda yaptığı açıklamada komisyon, Suriye'deki şiddetin sonlanması için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi çağrısında bulundu. Komisyon Başkanı Paulo Pinheiro, "Kuzey ve Doğu Suriye'de, bir yanda Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik güçleri (SDG) ve karşılarında Arap aşiretleri, hükümet güçleri ve İran'ın desteklediği milislerin yer aldığı dolaysız çatışmaların bölgedeki nüfus arasında derin rahatsızlıklara yol açtığını, özellikle Deyrezor civarında yaşananan çatışmaların yeni bir düşmanlık dalgasını tetiklediğini söyledi.
Suriye'de süren tutuklamalar
Suriye genelinde acımasız tutuklamaların sürdüğünü ve bu uygulamaların savaş suçu ve insanlığa karşı suç olarak nitelenebileceğini kaydeden komisyon, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve bazı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) gruplarının, hükümetin başvurduğu acımasız işkence yöntemlerini kendi gözlatı merkezlerinde uyguladıklarını belgelediklerini raporunda belirtti.
Suriye'deki ekonomik kriz ve güvenlik durumu da giderek kötüleşirken, BM, bu saldırıların durdurulması ve insani yardımın acilen artırılması çağrısında bulundu.
İdlib'de sivillere yönelik saldırılar
Kuzeybatı Suriye'de yoğunlaşan şiddet, Suriye Hükümet güçlerinin, İdlib bölgesindeki yoğun nüfuslu kent merkezlerine yönelik parçalı mühimmat kullanımı da dahil, yasadışı saldırıları sırasında sivillerin ölümüne, yaralanma ve sakatlanmasına neden oldu. Komisyonun araştırmalarına göre, olaylarda yarısı kadın ve çocuk olmak üzere 150'den fazla sivil öldürüldü ve yaralandı. Büyük çoğunluğu hükümet güçlerinin ayrım gözetmeyen saldırılarında gerçekleşen ölümlerin savaş suçu oluşturması olası. Rus hava saldırıları da İdlib'de sivil kayıplara yol açtı.
Güney Suriye, hükümetin geri aldığı bölgeler de dahil, şiddet ve derin güvensizlikle boğuşmayı sürdürüyor. Komisyon, 7 Nisan'da aralarında iki çocuğun da bulunduğu on sivilin, büyük bölümünü güya "dönmüş" eski isyancıların oluşturduğu Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) sloganlarıyla saldırıya geçen hükümet yanlısı milisler tarafından vahşice infaz edildiği Deraa'daki katliamla ilgili de kapsamlı bir soruşturma başlattı. Kurbanların çoğu, cinayet ve kişisel onur kırımı gibi savaş suçlarına varabilecek uygulamalarda bıçaklanarak veya yakın mesafeden vurularak infaz edildi.
Rejim iğrenç cinayetleri
önlemekte aciz kaldı
Komiser Hanny Megally, "Deraa'daki olaylar, Suriye'de on yıldan fazla süredir devam eden çatışmalarda işlenen en iğrenç vahşet örnekleri arasında. Katliama sadece birkaç metre mesafede konuşlanmış hükümet güçleri müdahale edip sivilleri korumayı başaramadı ve Suriye'nin nasıl daha da kanunsuzluğa sürüklendiğini gösterdi," dedi "Zalim güvenlik güçleri ve fraksiyonlar sivillerin paralarına el koymak için şiddet, gözaltı ve tehdide başvuruyor. Yetkililere karşı çıkanların ülkenin her yerinde tutuklanma, işkence görme, tecavüze uğrama, gözaltında ölme veya kaybolma riski var."
Suriye, UAD'nin emirlerini uygulamıyor
Komisyon, Suriye hükümetinin, Uluslararası Adalet Divanı'nın geçtiğimiz yıl kasımdaki Suriye devletine verdiği işkenceyi durdurma emrine karşın, cinsel ve cinsiyete yönelik şiddet ve devlet gözetimi altındaki kişilere kötü muamele de dahil, işkenceyi sürdüre geldiğine inanmak için makul gerekçeleri bulunduğunu kaydetti.
Suriye devleti gözetimindeki ölümler yeniden belgelendi. Suriye yetkilileri, ailelerin keyfi olarak gözaltına alınan yakınlarını bulma çabalarını engellemeyi sürdürdü ve aileler, gözaltına alınanların nerede tutuldukları, veya serbest bırakılıp bırakılmayacakları hakkında bilgi alabilmek için rüşvet ödemeye zorlandı.
Rapor, Suriye yetkililerinin gözaltında ölümlerle ilgili resmi bildirimleri on yıllık gecikmelerle yayınladığı ve ailelerin tam on yıl boyunca belirsizlik içinde acı çekmesine neden olan vakaları belgeliyor. Zalimane gözaltı uygulamaları Suriye genelinde sürerken gözaltı yapan tüm aktörlerce savaş suçları ve devlet gözetimi altında insanlığa karşı işlenen suçların işlenmeye devam edile geldiği bir kez daha doğrulandı.
İdlib'deki işkenceler
Komiser Lynn Welchman, “Kuzeybatıda Heyet Tahrir el Şam (HTS) tarafından gözaltında tutulanlara yapılan işkence ve infazları belgeledik." dedi. "Onlar ve kuzeydeki bazı ÖSO fraksiyonları, gözaltı merkezlerinde hükümetin vahşi işkence yöntemlerinin bazılarını uyguluyor. Anne babalarının IŞİD'le bağları olduğu gerekçesiyle SDF tarafından El Hol ve Revc kamplarında tutulan yaklaşık 30 bin çocuğun da korkunç koşullar altında olduklarını" söyledi.
Welchman: "El Hol kampında Ezidiler de tutuluyor"
Welchman, "Şaşırtıcı bir şekilde, Ezidi soykırımı ve IŞİD'in işlediği diğer suçlardan kurtulan Ezidi kadınlar, kız ve oğlan çocukları[nın] da beş yılı aşkın bir süredir El Hol kampında kendilerine zulmedenlerle birlikte kilit altında tutul[duklarını]" söyledi.
Komisyon, IŞİD'in Sincar'a yönelik vahşi saldırısından ve 2014'te Ezidi toplumunu yok etmesinden on yıl sonra, özyönetimi ve onu destekleyen devletleri, bu kamplarda tutulan tüm Ezidileri derhal tespit edip serbest bırakmaya ve hayatta kaldıkları vahşet için adalet arayışlarını desteklemeye çağırdı.
(AEK)