Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Komite, Türkiye raporunu yayımladı.
Raporda, İmralı Cezaevinde uzun yıllardır devam eden görüş yasağına, yüksek güvenlikli (S ve Y tipi) cezaevlerinin koşullarına değinildi.
Komite, gözaltı veya tutuklama uygulamalarıyla özgürlüklerinden yoksun bırakılan kişiler için avukat hakkının, açıkça tanımlanmayan gerekçelere dayalı olarak sınırlanması konusunda endişelerini dile getirdi. Gözaltında 24 saatlik avukat kısıtlaması ve 48 saati aşan gözaltı sürelerine değinen Komite, Türkiye’ye, özgürlüklerinden yoksun bırakılan kişilere, alıkonulmalarının en başından itibaren tüm temel yasal güvencelerin, özellikle de gecikmeksizin avukattan yardım alma haklarının sağlanmasını tavsiye etti.
Raporda ayrıca, ters kelepçeleme gibi kısıtlama tekniklerinin kullanımının yasaklanması ve kısıtlamaların yalnızca son çare olarak, mümkün olan en kısa süre için ve sıkı düzenleme, denetim, gözetim ve denetime tabi olarak uygulanmasının sağlanması gerektiği ifade edildi: “Herkesin, düşünce ve ifade özgürlüğü ile örgütlenme ve barışçıl toplanma özgürlüğü haklarının kullanılması sonucunda maruz kalabilecekleri her türlü taciz veya şiddete karşı korunması sağlanmalı.”
Ağırlaştırılmış müebbet hapis koşulları
Komite, herhangi bir tahliye ihtimalinin sağlanmadığı ağırlaştırılmış müebbet hapis rejimine ilişkin kaygısını da ifade etti.
“Komite, özellikle bu tür cezaları çeken yaklaşık 4 bin mahkûmun, sosyal teması ve ziyareti ciddi şekilde kısıtlayan sıkı tutukluluk koşullarından ve bu sınırlamaların hastane gibi tedavi ortamlarında uygulanmaya devam edilmesinden endişe duyuyor.”
İmralı Cezaevindeki tecrit: Ziyaret ve iletişim kolaylaştırılmalı
Raporda, İmralı Cezaevindeki PKK Lideri Abdullah Öcalan ve diğer mahpusların izolasyonundan da bahsedildi:
“İmralı Cezaevi'nde bulunan Abdullah Öcalan, Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş'la ilgili olarak Komite, bu kişilerin 25 Mart 2021'den bu yana kimseyle görüştürülmeden hapishanede kalmalarından derin kaygı duyuyor. Mahkumlar, uzun süredir avukatlarına da erişemediklerini belirtiyor.”
Raporda ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olanların, bir süre sonra tahliye edilebileceğine yönelik kanun değişikliği yapılmasını tavsiye etti: “Türkiye, Abdullah Öcalan, Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş'ın aileleri ve avukatlarıyla ziyaretini ve iletişimini derhal kolaylaştırmalı ve bu tür temaslara sınırlama getirmekten kaçınmalıdır.”
Yüksek güvenlikli cezaevleri: “Fiilen hücre hapsi”
Raporda, cezaevlerinin kapasite fazlalığından ve yeni yüksek güvenlikli cezaevlerinin koşullarından da bahsedildi:
“Türkiye’de hapsedilme oranı raporlama dönemi boyunca önemli ölçüde artmış olup, bu da cezaevi sistemi genelinde yüzde 110'un üzerinde aşırı kalabalıklaşma oranına yol açtı.
S-tipi, Y-tipi ve diğer tipteki yüksek güvenlikli cezaevlerindeki bazı mahkûmlar, günde 22 saatten fazla yeterli havalandırmanın olmadığı ayrı hücrelerde tutuluyor, bu da fiilen hücre hapsi anlamına geliyor.”
Komite, “hapis dışı önlemlerin uygulanması da dahil olmak üzere, tutukluluk koşullarının iyileştirilmesi ve ceza infaz kurumlarındaki aşırı kalabalığın hafifletilmesine yönelik çabaların sürdürülmesi gerektiğine” dikkati çekti:
“Özgürlüğünden yoksun bırakılan tüm kişilerin, hücrelerinin dışında yeterli zamana sahip olmalarını ve düzenli olarak anlamlı sosyal etkileşimlerde bulunma fırsatına sahip olmaları sağlanmalı.”
İnsan hakları savunucuları ve gazeteciler: Yargısal taciz
Komite, insan hakları savunucularının ve gazetecilerin düşünce ve ifade özgürlüğü haklarını meşru bir şekilde kullanmaları nedeniyle tehdit, fiziksel taciz, tutuklanma, kovuşturma, işkence ve kötü muameleyle karşı karşıya kaldıklarını belirtti.
Medya kuruluşlarının ve insan hakları savunucularının maruz kaldığı yargısal tacizden kaygı duyduklarını da eklediler.
İşkenceye Karşı Komite, şu taleplerde bulundu:
“Tüm insan hakları savunucularının ve gazetecilerin meşru çalışmalarını tehdit, misilleme, şiddet veya diğer taciz türlerinden uzak, elverişli bir ortamda yürütebilmelerini sağlanmalı.
Türkiye aynı zamanda insan hakları savunucularına ve gazetecilere yönelik keyfi tutuklama, işkence veya kötü muamele ve diğer taciz biçimlerine ilişkin tüm iddiaları derhal, kapsamlı ve tarafsız bir şekilde soruşturmalı, suçlu bulunanları kovuşturmalı ve uygun şekilde cezalandırmalı ve mağdurlara tazminat sağlamalı.”
Hakim ve avukatların bağımsızlığı: “bağımsız ve tarafsız soruşturma”
Raporda, 2016'daki darbe girişiminin ardından hakim ve avukatların toplu olarak ihraç edilmesinin ardından avukatların da sürekli artan sayılarla tutuklandığını belirtti.
Komite, Çağdaş Hukukçular Derneği’nden (ÇHD) avukatların tutuklanmasına da değindi:
“Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler uyarınca örgütlenme özgürlüğü hakkına ve hukukun bağımsız olarak uygulanmasına saygı gösterilmesi sağlanmalı. Avukat ve hakimlerin kovuşturmaları ancak bağımsız, tarafsız ve etkili bir soruşturmanın ardından, ulusal ve uluslararası hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirilmeli. Devlet ayrıca, profesyonel avukat birliklerinin yetkililerden ve halktan bağımsız olarak özyönetimlerini güvence altına almalı ve bu birliklerin hükümet veya diğer aktörlerin dış müdahalesi olmadan işlevlerini yerine getirebilmelerini sağlamalıdır.”
(AS)