Ahibba'nın ilk albümü "Matar u Nar", "Arapça rock olur mu" sorusunun yanıtını akıllara getirse de albümün ilk demosunu dinleyen Kazım Koyuncu'nun sözleriyle "Vay be Araplar bu işi becermiş..." hissine kapılıyorsunuz.
"Yağmur ve Ateş" anlamına gelen bu taptaze albümdeki şarkılar, Filistin'den Irak'ın işgaline dek o coğrafyaya ait bir çok sorunu soldan kurulan bir dille isyan parçalarına dönüşüyor.
Albümdeki birçok şarkının söz yazarı olan grubun solisti Ümit Olgun, albümlerinin adının neden "Yağmur ve Ateş" olduğunu şu sözlerle açıklıyor:
"Yağmur yağdığı topraklara bereket katar. Yağmura Alevi gözüyle bakıyoruz ve 'Yağmur damlası, insandır' diyoruz. Yağmur nasıl düştüğü toprakları bereketlendirir insan da var olduğu toprakları zenginleştirir. Ama maalesef ateş yakıcılığında önemli bir sorun var. Biz bir gün o yağmurun o ateşi söndüreceğine inanıyoruz."
"Konserlerde kafa sallayan da var halay çeken de"
Arapça rock'a dinleyicinin tepkisinin ne olduğunu ise Olgun, "Konserlerimizde kafa sallayan da var halay çeken de" sözleriyle anlatıyor.
"Canlar, sevgililer, dostlar" anlamına gelen "Ahibba" adıyla Kalan Müzik'ten çıktı.
"Mavi yakalıdan beyaz yakalıya uzanan sekiz kişiden oluşan bu emekçi" grubun çoğunluğu ise Hataylı.
"Çok kültürlü bir ortamda büyüdük, her dinin bayramını kutladığımız bir çocukluk geçirdik. Hatay bize daha özgürlükçü olmayı, hayata böyle bakmayı öğretti."
"Savaşı yaşayan halkın diliyle söylüyoruz"
Arap Alevileri de denilen Nusayri'lerden olduklarını söyleyen Olgun, müziklerinde bu dili seçmelerinin nedenlerini anlatıyor:
"Arap ülkelerinin kültürlerine yönelik var olan 'ötekileştirme'ye karşı bir duruş sergiliyoruz. Sadece Arapça'ya yönelik değil yok edilmek istenen bütün dillere karşı böyle bir hassasiyetimiz var. Konserlerde İbranice de söylüyoruz Kürtçe de...
"Albümümüzdeki 'Başka bir dünya mümkün' adlı şarkımız da bu ülkede yaşanan savaşla ilgili. Biz bu dili konuşup Filistin, Irak ile ilgili konulara sol bir cepheden bakıyoruz. Kapitalizm, kendini yeniden üretmek için bu coğrafyaya saldırıyor.
"Örneğin Filistin konusunda eskiden var olan sol muhalefet bugün yerini İslamcı gruplara bıraktı. Sol, bunun karşısında güçlü durmalı. 1980 öncesi buradaki sol örgütler İsrail'e karşı mücadele etmeye gittiler Filistin'e.
"Biz de savaşın yaşandığı bir coğrafyada savaşı yaşayan halkın diliyle solcu bir pencereden sol bir söylemde bulunmak. Arap dünyasındaki muhalif müzisyenlerle İsrail'deki savaş karşıtı müzisyenlerle bir araya gelmek de istiyoruz.
"Etnik müzikal yapıyla rock'ı birleştirerek bir müzik yapma derdimiz var. Türkiye'de bu soundda müzik yapan yok. Rock müzikal anlamda Arapça'ya çok yakışıyor. Rock müziğinin isyankar ve taviz vermeyen duruşunun birleştirici bir yönü var."
"Vay be Araplar bu işi becermiş"
Müziklerinde, bir yanda kanun, ud, cümbüş, ney de bir yanda da elektrogitar kullandıklarını belirten Olgun, Arap müziğinin "oryantal"den öteye gidemediğini düşünenlerin yanıldığını söylüyor:
"Arap ülkelerinde de bütün ülkelerde olduğu gibi popüler kültür hakim. Ama Feyruz, Ümmü Gülsüm gibi isimler de var. Biz de Arap müziğini rock ile birleştireceğimizi inancımızı Kazım Koyuncu gösterdi bize. Ona ilk demomuzu gönderdiğimizde 'Vay be Araplar bu işi becermiş' demişti." (BT/EÖ)