Siirt, Sivas, Malatya, Gaziantep, Adıyaman, Van, Diyarbakır, Batman, Iğdır, Erzincan, Şanlıurfa Nizip ve Çermik'ten gelen gazete, radyo ve televizyon sahip ve muhabirleri, ülkemizin önde gelen, deneyimli ve birikimli iletişim eğitmenleri ve kendilerini kanıtlamış gazeteciler iki gün süreyle "Medyanın Açmazları ve Yeni Habercilik Arayışları", "Sorumlu Gazetecilik İlkeleri", "Haklara Dayalı Habercilik Örnekleri", "AB sürecinde Kadın, Çocuk, Azınlık Haklarında Yeni Düzenlemeler", "Hak Mücadelelerinin Haber Değeri, Yeni Haber Alanları: Hak Haberciliği" konularında Prof. Dr. Levent Köker, Yrd. Doç. Dr. Çiler Dursun, Yrd. Doç. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Hüsnü Öndül, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Ragıp Duran, NTV'den Oğuz Haksever, Açık Radyo'dan Ömer Madra ve gazeteci-yazar Şeyhmus Diken'i dinleyerek bilgilenerek ulaştıkları çok değerli bilgilerle meslekleri için yeni yol ve yöntemler öğrenerek bunun ışığında yaşadıkları ilginç olayları anlatmışlardır.
Bir katılımcı "damdan düşenlerin" halini ilk ağızdan dinleyen BİA²'nın yerel basının kırıklarını onaracağına inandığını söyleyerek uygulanana "Kabare düzeni" yöntemiyle eğitimcilere sorular sorarak toplantının çok yararlı ve fonksiyonel geçtiğini belirtmiş, kah eleştirmiş, kah iyileştirmiş, kah acı-tatlı anılar anlatarak toplantıların her anını değerlendirmişlerdir.
BİA²'nın kadim katılımcısı Diyarbakırlı yazar Şeyhmus Diken gözlemlerini anlatırken "Tanıdığım gazeteciler okumuyorlar; kitap, hatta gazetelerdeki sadece kendi haberlerini okumakla yetiniyorlar. Güven vermede ve ilişki kurmada zorlanıyorlar" diyerek gazetecilerin öncelikle herkesten çok okumaları gerektiğini hatırlattı.
"Sırlarını surlarına fısıldayan şehir: Diyarbakır" kitabının yazarı da olan Diken, şiirlerde "Ey yılanlı, akrepli, sevdalı şehir" olarak anılan, doğduğu şehri konuklarına gezdirerek sevdirdi.
"Mardin kapı şen olur
De ki değirmen olur
Buralardan yar seven
Mutlaka verem olur"
Dizelerini terennüm ederken Keçi Burcu'ndan Hevsel bahçeleri ve Dicle'nin üzerindeki 10 gözlü köprüyü, bazalt taşları anlatmış, ayda bir ayin yapılan 7 kişilik cemaati olan Keldani kilisesini, çatısı uçmuş Ermeni kilisesini, bir mimari harikası olan Ulu Cami ve Dört ayaklı minareyi, 700 develik ahırı olan Delliler Hanını, Diyarbakırlı ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın müzeye dönüştürülmüş evini gezdirdi.
"Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız
Hatırası bile yabancı gelir
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir
Gittikçe artıyor yalnızlığımız"
Cahit Sıtkı'nın 35 yaşında yazdığı "35 Yaş" şiiri 5 satırlık 7 kıtadan 35 satırı içeriyor,
Sevgili Cahit "dostlarla da yollar ayrıldı bir bir" dese de biz BİA² sayesinde Diyarbakır'da çok da dost kazandık.
BİA² Proje Danışmanı Nadire Mater'in kadınları yücelten onurlu tutumunu sürdürerek pozitif ayrımcılık ısrarı ve toplantılara daha çok kadının katılımı isteği genel bir tasvip gördü. Açıklamaları doyurucu, hedefleri heyecan vericiydi, BİA'nın diğer emekçileri Ayliz Baskın, Baran Gündoğdu ve Özge Gözke üzerlerine düşeni tam yaptılar.
Eğitimin en başarılı öğretmeni Ragıp Duran, Hababam Sınıfı'nı ünlü Mahmut Hocasını hatırlatıyordu. Müşfik, sabırlı ve başarılıydı. Her taşı gediğine koyarak mesleğimizin Mimar Sinan'ı olarak takdir gördü.
En çok alkış alan sözü "özelleştirme bölücüdür" demesi oldu. Çünkü "özelleştirme atomize olmaktır, parçalanmaktır."
Oğuz Haksever ile Ömer Madra TV'ci ve Radyocularla halvet olduğundan onlara doyamadık.
Yrd. Doç. Dr. Çiler Dursun çok mütevazı, samimi ve çok açık yürekliydi. Kendini okuduğu haberi yaşayan samimi ve naif bir heyecan içindeydi. "Cins" insanları doğru nitelerken sergilediği "ironi"yi kavrayamayan "cinslerle" karşılaşması onu yeni bir gerçekle tanıştırıyordu.
Yrd. Doç. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, basının dördüncü kuvvet tanımının iktidara ilişkin olduğunu söyledi. "Oysa basın siyasal iktidarın değil, sivil toplumun içinde eylediği kamusal alanın geçididir" dedi.
Eğitimin ağır topu Prof. Dr. Levent Köker'di. İki saate yakın can kulağıyla dinlendi. Doyamadığım konuşmasını bitirirken dağarcığım ağzına kadar dolup taşmıştı.
Köker'e göre Avrupa Birliği (AB), hukukumuzu pisliklerden arındırmaktı. Ama asla "işler iyiye gidiyor demek" iyi bir şey değildi. Verheugen'in "uygulamayı görelim" demesi çok doğruydu.
Büyük tarihçi Ahmet Cevdet'in kızı Fatma Aliye'nin ilk kadın hakları savunucusu olduğunu ve "Osmanlı Kadını Ulus Devlet anlayışını değiştirecek" sözlerini hatırlatmıştır. Devletin fonlarıyla kadınların eğitimini istemiştir.
Prof. Köker, dünyada binlerin üstünde dil, din ve mezhebe karşılık, 200 ülke olduğundan, devletlerin bunlar arasında eşit ve adaletli olmak ve kültürel varlıklarını koruması gerektiğini söylemiştir. İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, 18 yıldır yargının gölgesinde çalıştığını ve "Kürtçü" olmadıklarını örnekleriyle anlattı.
Bu satırların yazarı olarak ben, Mücadele gazetesini sahibi, sorumlusu, muhabiri, mürettibi olarak bu yararlı ve işlevli toplantıda naçizane yeri geldikçe iyileştirici katkılarda bulundum ve Siirt'in sorunlarını bir nebzecik anlattım. Yaptığım haberleri yeniden ısıtarak çözüm istedim.
Anadolu basının bekleyen en büyük tehlikenin Siirt'te Resmi Gazete ve kamu gazeteleriyle yeşerdiğini, cezaevinde bir çiklet almak için dilekçe verip üç gün beklemek gerektiğini, MGK genel sekreteri sivil yapılırken, şehrimizde bir pastaneye askerlerin girmesinin yasaklandığını, Kaleşnikoflarla dağ keçilerinin kurşuna dizildiğini, insan hakları gibi havan haklarını da çiğnendiğini belirterek, AB ile çözüm bulunacağına inandığını söylemiştir.
Kuruluşundan beri BİA'nın hemen hemen tüm eğitim programlarına katılan bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim: Diyarbakır toplantısı en renkli, en hareketli, en demokrat, yararlı ve gelecek vaat eden yepyeni umutlar yeşertmiştir. Genç arkadaşlar umut vermiş, yeni arkadaşlıklar doğmuş, olanlar pekişmiştir.
Öğreten ve öğrenenlere Siirt'ten binlerce selam!...(CK/NM)