Aslında küresel iktidar ve onun yerel versiyonları, medyanın gücünü, etkisini abartıyor. Teknolojik heyhulaya dönüşen, aynı zamanda kompleks bir mali-iktisadi-ticari yapıya bürünmüş olan medya, iktidarın ve/veya onun temsilcisi olan medyanın inandırmak istediği kadar güçlü, etkin ve tayin edici değil.
Mesela medya aracılığıyla bir savaşı kazanmak mümkün değil.(Bkz. CNN ve El Sahaf, Mart 2003). Medya sayesinde bir rejimi ilelebet sürdürmek de mümkün değil. (Bkz. Pravda ve İzvestia-1989).
Bir kurum olarak Medya, bir çok ülkede, hele Türkiye'de, bizatihi güçlü olmamasına rağmen, dayandığı güçlerin iktidarı sayesinde, halen ve yine de kayda değer bir etkiye sahip. Bu alanda tayin edici olan medya mülkiyeti sorunu.
Özel çıkara hizmet eden dev medya kuruluşları, toplumsal-kamusal gerçek olan hakiki gerçek yerine, holding çıkarlarını temsil eden özel çıkarın savunuculuğunu yaptığı zaman, yani medyatik gerçeği üretip yaygınlaştırdığında, en önemli sermayesi olan inanırlığını, güvenirliğini yitiriyor.
Medyanın yapısal paradokslarından bir diğeri de, bugünkü yerel ya da global düzeyde, gerek mülkiyet ve üretim mekanizmasının son derece sınırlı, dar, temsiliyet dolayısıyla da meşruiyet gücü olmayan bir elitin elinde bulunmasına karşın, yapı ve işlev olarak medyanın, özellikle de medyatik tüketimin son derece popüler bir tabana ihtiyaç duyması.
Çok fazla okuyan, dinleyen, izleyen var ama çok az yazan, konuşan ve gösteren var. Bu, üretici açısından da üretim açısından da düz bir gözlem sadece. Ancak tekelci dolayısıyla anti-demokratik medyanın sonunu muştalayan bir gerçek!
Biri ötekinin...
Global medya, neo-liberal küreselleşmenin iki tayin edici ayağından biri ise (diğeri finans-sermayenin özgür ama sanal olarak serbest dolaşımı ve belirleyici bir güce sahip olması), buna karşı direniş de kaçınılmaz olarak ikinci ayağı hesaba katmak zorunda. Dolayısıyla bir yanda finans-sermaye dünyası ile global medya bulunuyor, karşılarında da alterküreselci medya ile onların en önemli siyasi-ideolojik gücü olan özgürlükçü-demokrat-özerklikçi yaklaşım.
Ne var ki alterküreselci medyanın en önemli avantaj ve dezavantajlarını araya sıkıştırmakta yarar var:
Bugün neo-liberal küresel medyaya karşı çıkmaya çalışan alterküreselci medya, (kolektif ya da tekil olarak) aslında mesleki ve teknik olarak klasik gazetecilik geleneğini sürdürmeye çalışıyor.
Kamu yayıncılığı, yurttaş gazeteciliği, barış haberciliği, işe yarayan habercilik (news to use), devrimci gazetecilik, solcu habercilik gibi yüzbir varyantı olan alterküresel medya anlayışı, ilk başta tüccarlara hizmet etmek amacıyla, borsa bülteni gibi çıkan gazetelerin, 1789'dan itibaren siyasi risalelere, büyük ölçüde fikir yayıncılığına dönüşmesiyle en olgun dönemini yaşamıştı.
Bugünün alterküreselci medyası, 1789'dan 60'lara kadar tüm dünyada egemen olan gazetecilik anlayışını canlandırmaya çalışıyor. Bugün, özellikle ABD'de yaşı 60'ı geçmiş gazetecilerin temel sloganının 'Back to the old values' (Eski değerlere geri dönelim!) olması anlamlı.
Neo-liberal global medyanın muhalifleri, yeni tür bir gazetecilik yaratmak durumunda değil, tam aksine neo-liberal anlayışlarla bozulan, çürümüş-yozlaşmış, el konulmuş eski gazetecilik anlayışını ihya etmeye çalışıyor. Dolayısıyla arkalarında dayanabilecekleri, güvenebilecekleri güçlü, zengin, çokrenkli bir geçmiş, birikim, deneyim hatta gelenek var.
Ancak, bu avantajın tek başına çok fazla bir anlamı yok. Çünkü neo-liberal global medyanın temsilciliğini, sözcülüğünü yaptığı, belki kendi içinde tutarlı ama insancıl yönleri yok denecek kadar az, modernleştirilmiş, daha doğrusu modern giysilere bürünmüş bir vahşi kapitalizm ideolojisi ve paracıllık var.
Pekin'den San Francisco'ya Moskova'dan Sydney'e kadar küçük ton farklılıkları gösteren global düzeyde egemen bir ideoloji bu. Destekçisi ABD gibi global devletler, sayıları gittikçe azalmasına rağmen dev global şirketler, gruplar da bu ideolojinin emrinde.
Alterküreselci medya, henüz, sosyal-demokrasi, sosyalizm, komünizm dönemlerinde olduğu gibi, kendi içinde tutarlı, ete kemiğe bürünmüş, coğrafi farklılıkları olmayan bütünlüklü bir ideolojiye sahip değil.
Belki de Batı Avrupa'da 80'li yılların ortalarında filizlenen Yeşil hareketi ile başlayan biraz liberter, biraz marksist, genel olarak solcu ama kriterleri muğlak ve değişebilir bir solcu ideoloji kah ete kemiğe bürünüyor kah çözülme emareleri gösteriyor.
Gökkuşağı aslında bu ideolojinin heteroklit niteliğini gayet iyi yansıtıyor. Seattle'da başlayıp gelişen Dünya Sosyal Forumu, bölgesel ve yerel örgütlenmeleri bu ideolojik hatta siyasi inşayı henüz tamamlayamadı.
Sonuç, sadece siyasal alanda değil, medya alanında da, durum biraz da 'büyük balık ve küçük balıklar' manzarası arz ediyor.
Bu nispeten karamsar girizgahtan sonra küçük balıklar dünyasına pertavsızla yaklaşabiliriz:
Başka bir medya örnekleri
İki Fransız gazeteci Serge Bailly ve Didider Beaufort'un derlediği 'Média Résistance- Un écho pour les voix discordantes' (Medya Direnişi- Muhalif Seslerin Bir Yankısı) başlıklı kitap (Karthala, Şubat 2000, Paris, 326 s.) dünyanın 23 ülkesinde medya alanındaki tekil direnişleri somut, mesleki ve teknik olarak sergiliyor.
Dört bölümden oluşuyor çalışma: Sözcüklerle Direnmek; Sivil(Uygar) Toplumu Güçlendirmek; Şebekeler oluşturmak ve Basmakalıp yaklaşımları kırmak. Bu dört temel tema medya direnişinin de dört temel mücadele alanı. Künye tarzında örnekler:
* Burkina Faso: 'L'İndépendent'
Sömürge dönemindeki adı Yukarı Volta, bugünkü adı Burkina Faso (Dürüst İnsanlar Diyarı) olan dünyanın en yoksul bu ülkesinde 1998 yılında 'L'Indépendent'(Bağımsız) gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Norbert Zongo, faili meçhul (meşhur?) bir cinayete kurban gitmişti. Gazete, iktidara sahip ailelerin imtiyazlarını,ordunun konumunu, adaletin siyasi iktidara bağımlılığını, mülk sahiplerinin cezasız ve yaptırımsız bir şekilde işledikleri suçları sergiliyordu hala da sergiliyor.
* Sırbistan-Karabağ: Monitor
Karabağ'da Podgorica kentinde yayınlanan bu haftalık dergi, vakti zamanında Yugoslavya'nın en eleştirel yayını olarak bilinirdi. Sırbistan'da nisbeten liberal bir basın yasasının yürürlükte olduğu dönemde başarılı haberciliği ile göze çarpan Monitor(Gözlemci), Karabağ'ın dışında Sırbistan'ın diğer vilayetlerinde de dağıtıma başlayınca iktidar tarafından çeşitli baskılarla karşılaştı. Karabağ sınırlarını aşan Monitor paketlerine Sırbistan topraklarında el konuldu.
* Türkiye: Hevi/Roja Teze
Türkiye'de medya alanında Kürt haklarını savunmak çok güç bir uğraş. Yasal ve pratik binbir engel var. Hevi(Umut) dergisi yine de, şiddet propagandasına düşmeden olağanüstü güç koşullara rağmen Kürt haklarını savunmaya çalıştı.1999'da yayın hayatına son veren bu derginin mirasını bugün Roja Teze (Yeni Gün) sürdürüyor.
Fransız gazeteciler 2000 yılında yayınladıkları bu kitaba Türkiye'den 'Direnen Medya' örneği olarak Açık Radyo ya da daha sonra yazılsaydı Bianet'i de alabilirlerdi.
* Nijerya: The News ve Tempo
1999 yılından bu yana iktidarda olan Olusegun Obasanjo, basın özgürlüğünden söz etmeden 'gazetecileri sorumluluğa davet etti'. Nijerya basın tarihinin acı vakalarından biri de 1979'da emekli olan eski devlet başkanı Generalin, özel ikametgahının kapısına 'Köpekler ve gazeteciler giremez' tabelasını koymuş olması.
Uzun süre askeri rejimle yönetilen bu ülkede gazeteciler çok çekti. 1992'den bu yana binbir güçlükle yayınını sürdüren The News (Haber) ve Tempo dergileri 'Gerilla basını' olarak adlandırılıyor ve iktidarın tüm baskılarına rağmen basın özgürlüğü mücadelesini haberleriyle sürdürmeye çalışıyor.
* Çad: N'Djamena Hebdo
Tek partili yaşamdan nispi bir demokrasiye kaotik bir ortamda geçmeye çalışan Çad'da medya da bunalımda. 10 yıldır yayınlanan başkentin haftalık dergisi Haftalık Camena, sadece 5 bin adet basılmasına rağmen, her sayısı toplatılıyor, hakkında dava açılıyor.
1990 yılında Devlet Başkanı İdris Deby 'Bu ülkede hiç bir gazeteci hakkında soruşturma açılmayacak, basın artık hürdür' demiş olmasına rağmen Haftalık Camena dergisi sürekli tehdit altında, nüshalarına el konuyor, bir kez dergi bürosu yağmalandı, yöneticileri gözaltına alınıp işkence gördü. Hakkında da 7 dava açıldı.
* Zambiya: The Post
Zambiya, Afrika'da çoğulcu demokratik rejimi benimseyen ilk ve nadir ülkelerden biri. Ülkenin en kaliteli ve 'ciddi' gazetelerinden biri olan 'The Post' (Posta), iktidar elitini kayırmalarını, tüm düzeylerde yolsuzlukları, uyuşturucu kaçakçılarının resmi makamlarca korunmasını teşhir etmekle kalmadı, ülkedeki neredeyse tüm kurumların demokratikleşmesi için yapıcı öneriler geliştirdi.
Kurumsal reformlar önerdi. The Post bir çok kez mahkum oldu ama başlangıçdaki temel sloganına sadık kaldı: 'Derinlemesine haber yapan gazete'. Bu tutum sayesinde The Post bugün Zambiya'da en çok satılan gazetelerden biri haline geldi.
* Fas: Le Journal
1997 yılından bu yana Casablanka'da yayınlanan haftalık 'Le Journal' gazetesi ülkede esen uzlaşma rüzgarlarının medyadaki temsilcisi haline geldi. Kah muhafazakar kah modernist Fas kamuoyunun tüm renklerini tahlil etmeye çalışan dergi, eski dönemin karanlık defterlerini açmaya kalkışınca iktidarın hışmına uğradı. Fas gibi bir ülkede yayınına devam edemeyeceğini anlayınca Fransa'ya taşınmak zorunda kaldı.
* Gambiya: Citizen FM
Sıkıntılı yılların ardından Gambiya'da sınırlı ve nispi bir demokratik açılım başladığında yerel medyada bir patlama yaşandı. Citizen FM (Yurttaş FM) radyosu, eğitsel yayınlara ağırlık vererek özellikle kırsal alanda okuma-yazma seferberliğinde tayin edici bir rol üstlendi.
Radyonun sabah çeşitli yerel dillerde yayınladığı basın taraması, Citizen FM'i iktidarın hedefi haline getirdi. Uzun zamandan bu yana medyanın devlet tekelinde olması nedeniyle, bir radyonun farklı bakış açılarını ve haberleri yayınlaması, iktidar tarafından hoş karşılanmadı.
Devlet Başkanı Jammeh de bu çoksesli ve çokrenkli radyo meselesini 'hal etmek' için Citizen FM'i bir dizi bürokratik ve mali gerekçeye dayanarak yasakladı.
* Burundi: Studio Ijambo
1995 yılında Bujumbura'da bir prodüksiyon stüdyosu olarak kurulan 'Studio Ijambo(Yerel dilde 'Akil Sözler' anlamında) bölgedeki ünlü 'Nefret Söylemi Radyolarına' karşı barikat ve seçenek olarak yayın dünyasına atıldı.
Kanlı bıçaklı hale getirilen Hutu ve Tutsi etnik gruplarından karma gazetecilerin çalıştığı stüdyo, haber ve program üretimini birden fazla radyo istasyonunda yayınladı.
Bu hoşgörülü ve uzlaşmacı yayın politikaları ve haber-program paketleri sayesinde komşu Rwanda'dan ırkçı ve nefret söylemini yaygınlaştırmaya çalışan meşum 'Bin Tepe Radyosunun' zararları hiç olmazsa biraz azaltıldı.
* Dominik Cumhuriyeti/Haiti: Le Centre Pont
Centre Pont (Köprü Merkezi), Dominik Cumhuriyeti toprakları üzerinde Haiti sınır bölgesinde aslında 1991 yılında Haiti'deki darbeye karşı çıkan gazetecilerin yayın yaptığı Radio Enriquillo'nun mirasını üstlendi.
Yerel dilde (Créole) haber bülteni okumak ve program yapmak yasak olduğu için Radio Enriquillo, bütün haberleri şarkı sözü haline getirip müzik eşliğinde Haitili dinleyicilere iletiyordu. Böylelikle bir yasak hem de müzikli ve neşeli bir şekilde aşılmış oluyordu. Centre Pont bugün de Haiti muhalefetinin önemli bir medya merkezi
* Kosova: Koha Ditore
Nato'nun Kosova'ya yönelik bombardımanı başladığında eski Yugoslavya'nın bu bölgesinde halen Arnavutça yayın yapabilen son gazete idi. Priştina Belediye Mahkemesi bu gazetenin yöneticilerini, Arnavut haklarını savundukları için, 'milliyetler arasında kin gütmek' suçuyla yargılayıp mahkum etti.
Gazete yayın yapamaz hale gelince, gazeteciler Makedonya'ya sığındı ve yayını buradan sürdürdü. Özel olarak da mülteci kamplarına gitmek zorunda kalan Arnavutlara yönelik haberciliği sürdürdü. Kosova Kurtuluş Ordusuna yakın olmakla da itham edilen gazete şimdi BM denetimindeki bölgede 5 gazete ile rekabet ediyor.
* İran: Zanan
İran'da, Batı terminolojisine göre 'ılımlı mollalar' ya da reformcular olarak tanıtılan kesimle iktidardaki radikal İslamcıların çatışmasında kadınlar her iki tarafa da uzak durmaya çalıştılar. Zanan (Kadınlar) aylık dergisi çarşafın arkasından da olsa kadın haklarını savunmaya çalışıyor. İranlı kadınların tüm sorunlarını kompleksiz ve tabusuz bir şekilde tartışıyor Zanan.
* Hindistan: DDS
Hindistan'ın güneyinde Andhra Pradeş eyaletinde yaşları 18 ila 32 arasında değişen okuması yazması olmayan yedi köylü kadın, Deccan Kalkınma Derneği DDS'de eğitim aldıktan sonra video kamera ile çekimler yapıp hayatlarını, sorunlarını sergiliyor.
Kamu televizyonu Doordarshan ile özel TV kanalı E-TV de bu video kasetleri düzenli olarak yayınlıyor. Hindistan'ın en yoksul bölgesindeki bu köylü kadınlar, profesyonel televizyonculara, 'Siz çekmek istediklerinizi film ya da haber yapıyorsunuz. Bizse sadece bildiğimiz tek şeyi, kendi günlük hayatlarımızı ekrana getiriyoruz' diyorlar.
* Filistin: Vatan TV
Batı Şeria ve Gazze'de 1994 yılına kadar Filistinlilerin özerk hiç bir medya organı yoktu. 1996 yılında bu bölgelere kısmi özerklik tanındıktan sonra resmi ve özel Filistin televizyon kanalları yayına başladı.
Özel Vatan TV, İsrail devletinin, askeri işgal güçlerinin ve Filistin Ulusal Özerk Yönetiminin baskıları karşısında doğru bildiğini haber ve programlarında profesyonelce izleyicilerine aktarmaya çalışıyor.
* Meksika: Chiapas Değerlendirme ve Enformasyon Merkezi
Meksika'nın dağlık güneydoğu bölgesinde 80'li yıllarda kurulan bu merkez (CIACH) 'La Palabra' adlı aylık bir bülten çıkarıyor. Web sitesi de var. Ayrıca kırsal alanlarda yerel dillerde bilgilendirme toplantıları düzenliyor.
Zapatista Hareketi ile organik bağları olmamasına rağmen CIACH yerli halkın taleplerini destekliyor. İnsan hakları ihlalini izleme de merkezin önemli etkinliklerinden biri.
* Sırbistan: Radio B2-92 ve ANEM
Radyo B92 Belgrad'da gençlerin bir araya gelerek kurduğu bir kooperatif radyosu. Özelleştirildikten sonra B92 radyoculuğun yanı sıra yayınevi, prodüksiyon ajansı, konser salonu işletmeciliği, İnternet sitesi kurma ve yönetme, uyduyla yayıncılık gibi alanlara da girdi. 1996'da Miloseviç rejimi tarafından 'fazla özgür' olduğu gerekçesiyle yasaklandı. Şimdilerde Bağımsız Elektronik Medyalar Birliğinin temel taşını oluşturuyor.
* Mali: Panos Enstitüsü Program Bankası
Batı Afrika'da yeni yeşermeye başlayan demokrasi, medya alanında da özellikle radyoculukta henüz emekleme döneminde. Yıllardır tek sesli devlet radyosuna mahkum kalan yurttaşlar, bölgede sayıları 300'ü bulan yerel radyolarla tanışmaya başladı 90'lı yılların başında.
Ne var ki bu konuda, teknik-mesleki, mali ve örgütsel sorunlar var. Merkezi Paris'te bulunan Panos Enstitüsü başkent Bamako'daki şubesi aracılığıyla bir yandan Radio Unité'yi (Birlik Radyosu) yönetiyor bir yandan da bölgede çalışan radyoculara eğitim, teknik destek veriyor.
* Macaristan: Roman Basın Merkezi
Romanlar (Çingeneler) egemen medyada ya hırsız ya da başka suçlu kategorisinde sık sık boy gösteriyor. 1996 yılında kurulan Roman Basın merkezi medya ve kamuoyundaki bu basmakalıp anlayışı yıkmak için Romanların özerk sesini duyurmaya karar verdi.
Merkez, Roman haberlerinde uzmanlaşmış bir haber ajansı gibi çalışıyor. Merkezde gazetecilik eğitimi de veriliyor. Böylece genç romanlar meslek edindikten sonra gidip egemen medyada da çalışabiliyorlar.
* İsrail: Alternatif Enformasyon Merkezi (AIC)
1983 yılından bu yana hizmet veren AIC, İsraillilerle Filistinlilerin birlikte kurup yönettikleri bir medya. İki halkın birbirini karşılıklı olarak tanıması ve anlaması için gayret sarf ediyor. İbranice, Arapça ve İngilizce bültenler yayınlıyor.
AIC, medya alanındaki bu faaliyetlerinin yanı sıra Filistinlilerin topraklarına sahip çıkma, mahkumlara yardım, ve barışçı-solcu Musevi hareketleriyle dayanışma etkinlikleri de sürdürüyor.
* Sırbistan: Beta Haber Ajansı
1991 yılında Slovenya'da savaş ilk patladığında daha sonra da Hırvatistan'a sıçradığında eski düzenin federal haber ajansı Tanjug, Belgrad yönetiminin propaganda merkezi gibi çalışmaya başladı.
Tanjug çalışanlarının bir kısmı, eski ajansları temel nitelik ve işlevini kaybedince, merkezi Belgrad'da ama bölgesel haberciliğe ağırlık veren yeni bir haber ajansı kurmaya karar verdiler. Mesleki olgunluk ve tüm taraflara eşit uzaklıkta durarak, propagandaya karşı çıkıyorlar.
* Kolombiya: Yeni İber-Amerikan Gazetecilik Vakfı
'Gazetecilik dünyanın en iyi mesleğidir' diyen ünlü yazar kendisini tanıtırken 'arada sırada romanlar da yazan bir gazeteci' diyor: Gabriel Garcia Marquez'in öncülüğünde kurulan bu Vakıf, direniş gazeteciliğinin değerlerini yaşatmaya çalışıyor.
Vakıf özellikle haber yazımı, tarzı, öyküleme teknikleri konusunda eğitimler veriyor. Sözcüklerin, satırların gücünü kavratmaya çalışıyor gazetecilere ve gazeteci adaylarına.
* FIJ: 'Demokrasi İçin Medya' Programı
Tüm dünya medyası çalışanlarının global düzeydeki sendikal örgütü olan Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ) çoketnikli gazetecilik kavramını geliştirerek çatışmalı alanlarda doğru, barışçı habercilik tekniklerini 'Demokrasi için Medya' programı çerçevesinde sürdürüyor.
Akademisyenler, araştırmacılar ve gazetecilerin birlikte yürüttüğü bu çalışma, şimdiye kadar İrlanda ve Kıbrıs dahil Avrupa, Asya ve özellikle de Afrika'da önemli seminerler gerçekleştirdi ve bu çalışmalar kitaplaştırılarak kalıcı hale getirildi.
* Kuzey-Güney: Syfia/İnfosud
Syfia İnternational örgütü çatısı altında bir araya gelen Kuzeyli ve Güneyli gazeteciler, iki yarımküre kamuoylarının birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlamak amacıyla birlikte, gazetecilik, habercilik programları düzenliyorlar. Amaç, ortaklaşa kaleme alınmış haber ve röportajlarla diyalogu geliştirmek.
Kitapta, yukarıda özetle verilen kurumlar hakkında iki parçalı bir şekilde ayrıntılı bilgiler veriliyor. Birinci bölümde, bir uzman, bir makale çerçevesinde medya kurumunu ayrıntılı olarak tanıtıyor ve tahlil ediyor, ikinci bölümde ise medya kurumunun somut bir ürünü (haber, röportaj, söyleşi ya da program metni) sergileniyor. Kitabın sonunda global medya inceleme araştırma kurumlarının adres ve web siteleri de bir listede sunuluyor.
Üçüncü dünyanın gücü...
İlginçtir Balkanları saymazsak kitapta tanıtılan medya kurumlarının büyük bir çoğunluğu ABD ve Batı Avrupa dışından. Bu durum kuşkusuz, Batı Avrupa ve ABD'de muhalif medya organlarının gelişmediğini göstermiyor.
ABD'de Znet'ten The Nation'a Fransa'da Canard Enchainé ve Charlie Hebdo'dan PLPV'ye ya da Acrimed'e kadar gelişmiş Batı ülkelerinde de zengin muhalif medya organı örnekleri var. Sadece İndymedia şebekesi bile başlı başına incelenmesi gereken bir yenilik.
Sonuç olarak, bugün dünyanın dört bir köşesinde, CNN'den BBC'ye Herald Tribune'den Fox TV'ye kadar Batı dünyasının, neo-liberal tekelciliğin medya organları,görüşlerini tüm dünya yurttaşlarına empoze etmeye çalışıyor, üstelik bu kesimin elinde çok güçlü ve zengin maddi, manevi, teknik ve politik destek de var.
Ancak global medya son yıllarda özellikle de 1991 Körfez Savaşından bu yana inanırlığını, güvenirliğini büyük ölçüde yitirirken, 'global değil bölgesel ya da yerel', 'neo-liberal değil kamu yayıncılığı', 'özel çıkar değil yurttaş çıkarı' diyen kesimlerin medya organları da mantar gibi çoğalıyor. Kuşkusuz medya alanındaki mücadele, girişim ve yenilikler ancak kitlesel bir siyasal-ideolojik-ekonomik tabanı olan toplumsal hareketler sayesinde kendini kabul ettirebilecekler. (RD/BA)