Berlin Duvarı’nın yıkılmasının üzerinden 35 yıl geçti. Ancak şehir, uzaydan bakıldığında hâlâ ikiye bölünmüş gibi görünüyor. Doğu Berlin sıcak sarı ışıklarla aydınlanırken, Batı Berlin bölgesi hâlâ soğuk ve beyazımsı ışıklarla parlıyor. Peki, bu fark neden hâlâ sürüyor?
Bunun cevabı siyaset ya da coğrafyada değil, tüketim toplumu anlayışı ve ideolojik mirasta gizli. Berlin, Soğuk Savaş boyunca iki farklı sistemin çatışma alanıydı. 1961’de inşa edilen Berlin Duvarı, sadece fiziksel bir sınır değil, iki farklı yaşam biçiminin de sembolüydü.
Batı Berlin, tüketim odaklı bir sistem benimserken, Doğu Berlin, merkezi planlamaya dayalı sosyalist bir ekonomiye sahipti. Bu fark, şehir ışıklarına dahi yansımıştı. Batı Berlin’de soğuk tonlu sodyum buharlı lambalar kullanılırken, Doğu Berlin enerji tasarrufunu ön planda tutarak sıcak tonlu cıva buharlı lambalarla aydınlatıldı. 1989’da Berlin Duvarı yıkılsa da, bu aydınlatma farkı günümüze kadar geldi.
Bu farklılığın ardında ideolojik bir geçmiş var. Doğu Almanya, merkezi planlamaya dayalı sosyalist bir ekonomiye sahipti. Bu nedenle, uzun ömürlü ve dayanıklı ürünler üretmeye odaklanıyordu. Doğu Almanya’nın Narva markası, çok daha uzun süre dayanan ampuller üretiyordu. Buna karşılık, Batı’daki üreticiler tüketimin sürekliliğini sağlamak için ürünleri bilinçli olarak daha kısa ömürlü tasarlıyordu.
Phoebus Karteli ve planlı eskime: Tüketim toplumunun görünmez mekanizması
1924'te kurulan Phoebus Karteli, modern tüketim ekonomisinin en dikkat çekici örneklerinden biri. General Electric, Osram ve Philips gibi büyük ampul üreticilerinin oluşturduğu bu kartel, ampullerin kullanım ömrünü bilinçli olarak sınırlayarak tüketimi artırmayı amaçlamıştı. Bu strateji, "planlı eskime" olarak adlandırılan ve günümüzde de pek çok endüstride gözlemlenen bir uygulamanın temelini attı.
Bu, sadece Doğu-Batı Almanya farkına özgü bir durum değil. Phoebus Karteli, ampullerin ömrünü 1.000 saatle sınırlandırarak tüketicileri sürekli yeni ampuller almaya zorladı. Doğu Almanya’da ise bu tür bir ticari kaygı olmadığından, ampuller daha uzun ömürlü üretilmişti. Günümüzde Berlin’deki ışık farklılığının sürmesi, geçmişteki bu ekonomik ve mühendislik anlayışlarının uzun vadeli etkisini gösteriyor.
Berlin’in farklı renklerde aydınlatılması, şehrin ikiye bölündüğü yılların görsel bir kalıntısı olarak kalmaya devam ediyor.
(BG/HA)