200 saatlik çekimin usaresi olan 120 dakikalık belgeseli çok farklı gözlüklerle, bakış açılarıyla izlemek mümkün.
Ben iki perspektife dikkat çekmek istiyorum: Mekan ve zaman....
Silah, şiddet, kavga
Filmi, Türkiye'de izleyeceğiz. Kuşkusuz belgeseli İsveç ya da Hindistan'da izlemekten farklı bir konum. Aslında Türklerin Anadolu'ya geldikleri dönemden bu yana - ve öncesinde de- bu topraklarda çok fazla silah var, şiddet var, kavga var...
Günlük deyimlere, halk türkülerine bile yansıyor bu şiddet, bu silah sevgisi: Mesela, "Dayak cennetten çıkmadır", "Öğretmenin vurduğu yerde gül biter" ya da "Kızını dövmeyen dizini döver" gibi özdeyişler var Türkçe'de. Sonra, "At, avrat, pusat" yani silah...diyoruz.
"Tapancamun sapunu gülle donatacağum" diyoruz... "At Martini deh bre Hasan!" diyoruz. Toplumun derinine sızmış, nüfuz etmiş bir şiddet, bir silah sevgisi söz konusu. Kardeş katlini vacip, caiz, meşru hatta yasal hale getiren bir İmparatorluğun devamı olduğumuzu unutmayalım.
Her yıl 3 bin kişi
Sadece yakın geçmişteki siyasi literatürde de, "Davadan döneni vurun", "Asmayalım da besleyelim mi?" ya da "Devlet için kurşun sıkan da, yiyen de şereflidir" gibi silahı, şiddeti özendirici açıklamalar yapmış, aslında barışı övmesi gereken insanlar, yöneticiler. Fetihçi, saldırgan, maço, militarist bir kültür uzun süredir bu topraklarda güç kazanmış durumda.
Umut Sanat'ın Türkiye'ye "kar etmeyeceğini bile bile" getirttiği film önce İstanbul Bağımsız Sinemacılar Festivali'nde, sonra Bilgi Üniversitesinde ve son olarak da Umut Vakfı'nca Gala gösterimi olarak Ortaköy'de Feriye sinemasında gösterildi.
Umut Vakfının son derece başarılı bir şekilde hazırlanmış İnternet sitesinden (www.umut.org.tr) öğrendim: Türkiye'de her yıl 3 bin insan bireysel silahlı saldırılarda can veriyor. 65 milyonluk ülkede her yıl 3 bin can...Korkunç bir sayı bu. Çünkü 280 milyonluk Amerika'da bu sayının 11 bin olduğunu hesaba katarsak, Türkiye, silahlı şiddet sıralamasında ABD'nin az farkla hemen arkasında. Dolayısıyla bu filmi Türkiye gözlükleriyle izlemek mümkün. Zaten bir zamanlar bir devlet yöneticisi "Türkiye'yi, Küçük Amerika yapacağız" dememiş miydi?
"Küçük Amerika"
Filmin yönetmeni Moore da eserinin sadece bireysel ya da kitlesel silahlanmayla ilgili olmadığını, Amerikan toplumunun içine sinen korku ve şiddet dolu ruhunu sergilediğini söylüyor. Korkunun en önemli nedeni de cehalet, yanındakini karşısındaki tanımamak, bilmemek, tanımak istememek...İçe kapanıklık yaratıyor tabi bu durum.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) aslında sandığımızdan ya da kendini tanıttığından çok daha cahil bir ülke. ABD'de okuma-yazma bilmeyen nüfusun oranı yüzde 20 civarında. Gerçi Amerika'da üniversite mezunlarının da Avrupalılara oranla ve dünya kültürü açısından çok gerilerde olduğunu herkes kabul eder.
Sorun sadece bilgi birikimi değil. Mesele, dış dünya ile ilişkiler, hoşgörü, kendine güvenme, bağımsız düşünme, insani yumuşaklığa sahip olabilmek ...
"Tehdit" ve "sorun"
ABD, kendi deyimleriyle müthiş "insular" (adacıl) yani içine kapanık bir toplum. İş arkadaşından, komşudan, mahalledeki siyahtan, "Latino"dan ya da Uzak Doğu Asyalıdan korkan insanlar topluluğu. Ve bu korkularını yenmek için hep şiddet uygulamış bir toplum. İçeride ve dışarıda. Kızılderili soykırımı ile başlayan şiddet güzergahı bugün Irak durağında.
Diplomatik söylemden bir örnek vermek gerekirse, ABD dış politikası "Dünyada tehditlerden" söz eder ve bu tehditlerin ortadan kaldırılması için çaba sarf eder. Oysa ki, Avrupa diplomasisi "Dünyada sorunlardan" söz eder ve bu sorunları çözmeye çalışır.
Umut Vakfı'nın bireysel silahsızlanmayı eksen alan toplumsal, kamusal anlayışları ve yurttaş bilincini zenginleştiren yaklaşımının ne kadar doğru olduğunu buradan anlıyoruz.
Bireysel silahlanma/savaş
Benim üzerinde durmak istediğim ikinci boyut, zaman. Bu filmi dünyanın ekonomik ve askeri bakımdan, dikkat edin entelektüel açıdan demiyorum, en güçlü ülkesi olan Amerika Birleşik Devletleri'nin, Güneydoğu komşumuz Irak'a yönelik bir kitlesel silahlı saldırı arifesinde izleyeceğiz.
Kitlesel silahlanma, aslında bireysel silahlanmanın basit, aritmetik bir toplamı değil. Bireysel korku toplumsal alana yayılınca kitlesel hatta ulusal korku haline geliyor. Ulusal korkuyu yenmenin ilk akla gelen çaresi de ulusal saldırganlık! ABD'de özellikle 11 Eylül'den sonra yaygın bir "İslamiyet" ve "Arap" korkusu var.
Eskiden "Rus/Sovyet" korkusu vardı. Şimdi de "Çin" korkusu moda. Moore, Washington'daki yönetimin halkı korkutarak ülkeyi daha iyi ve daha kolay yöneteceğini söylüyor. Korku ile yönetim ve bu arada tüketimi körükleyerek yönetim Amerikan idare tarzının vazgeçilmez iki taktiği. Hard Rock şarkısı Manson da filmde bu gerçeği çok iyi vurguluyor.
Michael Moore, belgeselinde bireysel silahlanma ile kitlesel silahlanma arasındaki bağı çok iyi sergiliyor: Columbine Lisesinde 12 öğrenci ve bir öğretmenin ölümü, silahlı iki öğrencinin de intiharıyla sona eren olay günü, yani 20 Nisan 1999 günü, Amerikan hava kuvvetlerinin Kosova'ya yönelik en ağır bombardımanı gerçekleştirdiği gün. Bu basit bir tesadüf olmasa gerek. Tıpkı, Columbine Lisesinin hemen yakınında, nükleer başlıklı füzeler imal eden Loockhead fabrikasının bulunması gibi...
Hakiki gerçek/medyatik gerçek
Belgesele medya perspektifinden de bakmak gerek. Öncelikle Umut Vakfı'nın, 1996'dan bu yana düzenlediği, Çarşamba akşamki gala gösterimi dahil toplam 11 büyük etkinlikte, özenli bir şekilde medya meselesine hep yer vermesi, gazetecileri davet etmesi, gerçekten takdire ve teşekküre şayan bir tutum.
Çünkü yurttaşlar, benim "Hakiki Gerçek" dediğim bir sürü toplumsal, kültürel, siyasi, ekonomik, sportif ya da askeri olay ve olguyu, bizzat göremiyoruz, tanık olamıyoruz. Biz Türkiye ve dünya gerçeğini çoğu zaman medyanın gözlüklerinden, medyanın filtresinden öğrenebiliyoruz. Yani bizim öğrendiğimiz "Hakiki Gerçek" değil, "Medyatik Gerçek".
Sadece Türkiye'de değil dünyada da artık "Medyatik Gerçek" diye bir gerçek üretiliyor. Medyatik gerçek, egemenlerin, medya gruplarının çıkarları doğrultusunda, hakiki gerçeğin, tahrif edilmiş, bozulmuş, ezilmiş-büzülmüş, bazı parçaları gizlenmiş bir versiyonu.
Medyaya göre savaş çoktan başladı
Hemen bir örnek vermek gerekirse, bugün Washington yönetimi, İngiliz hükümetinin üçte biri ve İsrail'in dışında kalan herkes, her devlet, her hükümet, her memleket, Bush yönetiminin Irak'a saldırmasına karşı çıkıyor, insanlar sokaklara dökülüp barış istiyor, hükümetler toplantı ve bildirilerle barışçı yolu ısrarla savunuyor.
Ama başta Amerikan medyası ve onun yerel dildeki tercümeli versiyonlarına bakacak olursak, savaş çoktan başladı bile. Propagandacı medya, savaş sonrası ganimet paylaşımı derdinde şimdiden. Medya, genel olarak savaşın ne kadar gerekli, ne kadar meşru olduğunu empoze etmeye çalışıyor. Hakiki gerçeğe karşı medyatik gerçek barışı karalayıp savaşı yüceltiyor.
Bowling for Columbine/Benim Cici Silahım'ın önemli niteliklerinden biri de işte bence, hakiki gerçeği, medya kanalıyla, gazetecilik tekniklerini başarıyla kullanıp, sinema diliyle bizlere aktarması. Bunu yapabilmek için de Michael Moore gibi bağımsız olmak gerekiyor. Yoksa, mesela Amerika'da silah üreticisi olan General Electric firmasının sahibi olduğu NBC televizyonunda böyle filmler gösterilmez.
Bomba gibi öldürücü!
Belgeselle ilgili İnternet sitelerinde (www.bowlingforcolumbine.com , www.michaelmoore.com ) ilginç ve önemli bilgiler var. Basın taramasında, büyük medyanın, yaygın ya da egemen medyanın, çeşitli yöntemlerle filmi ve yönetmeni nasıl küçük düşürmeye çalıştığına tanık oldum.
Önce ilginç bir saptama: Chicago Sun gazetesinde yayınlanan bir eleştiride, ki filmde de kullanılıyor, Amerika'da son yıllarda şiddet kaynaklı ölümlerde yüzde 20'lik bir azalma olduğu belirtiliyor. İşte bu "Hakiki Gerçek".
Ama aynı yazıda, Amerikan medyasında aynı dönemde şiddet kaynaklı ölümlerle ilgili haberlerin süre olarak yüzde 600 arttığı saptanıyor. Bu da "Medyatik Gerçek". Kuşkusuz medya bu şiddeti, bu silahlanmayı övüyor, teşvik ediyor, olumsuz rol modeller üretiyor...
Global medya sayılan, 7 değişik baskısı ve toplam 10-15 milyon okuru olan Amerikan, haftalık Time dergisi de, filmle ilgili tanıtım yazısında, kuşkusuz kasıtlı olarak hala silah ve şiddet terminolojisini tercih ediyor.
"Gerilla" sinemacı
Mesela, "Kan Banyosu ve Ötesi" başlıklı yazıda, Moore'dan "Gerilla" sinemacı diye söz ediliyor. E tabi, Hollywood sanayiinin dışında kalıp, bağımsız iş yapan sanatçı, otomatik olarak "Gerilla" oluyor!
Time'a göre Moore aynı zamanda "Sol eğilimli yaramaz bir çocuk". Amerika'da birine "gerilla" ve "sol eğilimli" diyeceğinize doğrudan küfür edin daha iyi... Time bu yazının girişinde aynen şu cümleyi kullanıyor: "(...) Moore, silahlı Amerikan kültürüne nişan alıp, ortaya müthiş bir film çıkarmış"!
Nişan almış ha! Hala aklı gücü tüfekte. Türkiye'de olsa "müthiş bir film" diyeceğine "Bomba gibi film" derdi. Aynı yazıda, film "Röportajlar, çizgi filmler, haber klipleri ve haklı protestolardan oluşan bir... MOLOTOF KOKTEYLİ" olarak betimleniyor.
Molotof kokteyli! Benzetmeye bakın! Time dergisinin ruhu ve tabi ki söylemi, terminolojisi müthiş askeri, müthiş silah yanlısı... Bir çoğumuz genellikle farkında olmadan, sembolik şiddeti güçlendiren sözcükler kullanıyoruz günlük sohbetlerde: Galatasaray'ın ağır topları...
Rahatsız ediyor!
Kara mizahla, çizgi filmle, çanak tutan değil açan/sorgulayan söyleşi teknikleriyle, Michael Moore bize Amerika'yı anlatıyor. Ama biraz düşünürsek Moore'un sadece Amerika'yı anlatmadığını anlıyoruz.
Moore belli ki sıradan bir Amerikalı değil. İnce fikirli, esprili, tombik, amiyane tabirle fırlama bir yönetmen. Filmde, gerek K Mart alış-veriş merkezleri zinciri gerekse "Dönek Benhur Charles Heston" söyleşisi sahnelerinde kullanılan gazetecilik teknikleri tartışmalı olabilir.
Çünkü her iki sahnede de, gazeteci, gözlemci-aktarıcı giysilerinin üzerine olaya müdahale edici bir kimlik ekliyor. Ancak gerek militan gazetecilik gerekse Yurttaş Gazeteciliği teknikleri böyle bir tutumu onaylıyor hatta teşvik ediyor.
Rahatsız edici bir film. Ama rahatsızlık duymadan bazı olumlu işler de yapılamıyor. (RD/NM)
* 5 Şubat 2003 Çarşamba günü Ortaköy, Feriye Sinemasında yapılan Gala gösteriminde yapılan konuşmanın metin haline getirilmiş versiyonu