Yakın oturduğumuzdan çoğu kez onun evinde yedik, içtik. Bana büyük destek oldu. Ana-kız birbirimizle önemli sorunlarımız olmadı. Ağabeyimi trafik kazasında kaybettikten sonra, yaşamla bağları gevşedi.
Evden zorunlu olmadıkça çıkmaz, evde kendini oyalayacak sınırsız şeylerle günlerini geçiriyordu. Kalp hastası.Romatizma ağrıları nedeniyle yürümekte güçlük çekse de, bu günlük yaşamını fazlaca etkilemiyordu.
Arkadaşının peşinden
İlkokul arkadaşı Mehlika Teyzenin huzurevine yerleşmesi ile birlikte "ben de huzurevine yerleşeceğim" cümlesini sıkça terennüm etmeğe başladığında, ciddiye almamıştık.
Bir gün "Ben Mehlika'nın kaldığı huzurevine başvurdum.Yarın hastaneden heyet raporu almaya gideceğim. Bana eşlik eder misin?" dediğinde şok oldum adeta.
" Emin misin? Sen bilirsin. İstiyorsan gelirim elbette" falan dedim ama o geceyi de uyumadan geçirdim.
Kaygılar, kaygılar...
"Annemi huzurevine yerleştirmeğe karar verdik" yazısında sözü edilen kaygılardı beni düşündüren. Çevremizdekiler ne der? Tekli yaşamdan çoklu yaşama uyum sağlar mı? Alışkanlıklarını sürdürebilir mi? Hiç tanımadığı bir dolu insanla etkileşimde zorlanır mı? Falan, filan..
Eşimin "Karar onun kararı.Hayat da onun. Sana / bize düşen yeni yaşamını kolaylaştırmak. Destek vermek." cümleleri beni kendime getirdi. Öyle yapmalıydık. Kızımın " Artık ben anneannemle hiç yatamayacak mıyım geceleri !!" cümlesi içimi acıttı ise de...
Heyet raporunu çıkarttık. Müdürlüğe teslim ettik.Yer boşaldığında, bize çağrı yollayacaklardı, kabul için.
Yas sendromu mu?
Artık annem huzurevi ile nişanlanmıştı. Nişanlılık sürecinde evde temizliğe girişti. Atılacaklar, kızıma anı/çeyiz olarak verilecekler, kuzenimin kızının bekar evine gönderilecekler, giymese de atmaya kıyamadığı giysileri apartman görevlisi aracılığıyla dağıtmalar...
Annem bu işleri yaparken kendine yük olan bi dolu yükten, anıdan arınıyordu sanki. "Yas Sendromu" denen eskiye, geçmişe bağımlılık diye özetlenebilecek olayı / duyguları yaşamamak adına yapıyordu bunları, çok bilinçli olmasa da..
İşini kolaylaştırıyordu aklınca, huzurevi kararını pekiştirmek adına.
Sandık ve gelen yazı
Yalnız kaldığımız bir gün, içinde babamın askerde iken yazdığı mektupları, düğünlerinde gelen telgrafları, aile fotoğraflarını, bir-iki değerli takısını, benim ve ağabeyimin karnelerini falan koyduğunu düşündüğüm Maraş oyması kilitli sandığı anahtarıyla birlikte bana teslim ederken, ölmeden önce açmayacağıma dair benden söz aldı.
Beş - altı ay sonra bir gün işyerime telefon etti.Telaşlı, heyecanlı - belki de biraz burukça- bir sesle " yazım geldi.Bir haftaya kadar gitmeliymişim " diyordu.
Yıllık izin aldım, hazırlıklarına destek olmak için.Gerçi yapacak iş bırakmamıştı ama. O beş günü dolu dolu beraber geçirmekti asıl amacım.
Çeyizlerle...
Yastığı, üç küçük kırlenti, yatak örtüsü, nevresimleri, kışlık giysileri, çamaşırları, bir- iki tabak,çatal-kaşık bıçak, bardak, temizlik malzemeleri, minik radyosu, ilaçları ve benzerlerinden oluşan uzun bir seyahate giderken götürülecek kadar eşyası iki bavula sığmıştı. 37 ekran TV'sini de götürecektik. Evde kalan eşyaları talimatları doğrultusunda dağıtmayla görevlendirildim.
Evi dağıtmak onun düşüncesiydi. Biz bir süre sonra dağıtmaktan yana isek de o sanırım o " evi durursa, güvenir huzurevine uyum sağlayamam," diye düşünüyordu.
Annemin çeyizleriyle birlikte yeni evine - huzurevi- gittik. Artık nikah kıyılmıştı. Annem bugün huzureviyle evlenmişti.
İlk gün
Güler yüzle karşılandık.Sosyal serviste sosyal hizmet uzmanı Pınar Hanım bazı bilgilerimizi kaydetti. Depozitoyu yatırdık. Annemin huzurevine oryantasyonu için; yemekhaneyi, sağlık servisini, döner sermaye odasını, lobiyi, oturma salonlarını, kafeteryayı, berber -terzi salonlarını, mescidi, çamaşırhaneyi gezdirdi.
Yönetici ve meslek elemanları ile tanıştırdı. Asansör ve ankesörlü telefon kullanımın öğretti. Mehlika Teyze de bu arada bize mihmandarlık yapıyordu, keyifle.
İşleyiş hakkında detaylı bilgilendirildik. Sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunları için sosyal servisteki sosyal hizmet uzmanı ve psikologa, sağlık hizmeti için hemşire ve doktora, beslenme ve diyet için diyetisyene başvuracaktı.
Poliklinik saatleri, nöbet hizmeti işleyiş, oda ücreti ödeme zamanı ve şekli, kıymetli eşya ve parasını emanete verme koşulları, izin alma şekli, ziyaret saat ve kabul yeri, telefon görüşmeleri, banyo gün ve saatleri, huzurevine gidiş - geliş koşulları vb. Kafamdaki her sorunun yanıtını belli bir sistematik içinde aldık..
Kurallar
Annemin de uyması gereken kurallar vardı. Oda / kat / kuruluş yaşlıları ile geçimli olmak, oda - özel eşyalarını düzenli tutmak, muslukları açık bırakmamak, yerlere ve pencere dışına çöp atmamak, odada elektrik alet kullanmamak, kuruluşu izinsiz terk etmemek, yaşlılar ve personelle tartışmamak, yüksek sesle konuşmamak, izin dönüş saat /günlerine uymak, odasında ve yasak alanlarda sigara içmemek, personelle para alışverişi yapmamak, odadaki TV ve radyonun sesini çok yükseltmemek, yemekhaneden odaya- kata yiyecek çıkarmamak, gecelik ve pijama ile oda dışında dolaşmaması gerekiyordu.
Bu kurallara uymaz ise, Huzurevi Yönetmeliği'nin disiplin maddeleri uyarınca gereğinin yapılacağını da ekledi uzmanımız.
Pınar Hanımla birlikte annemin odasının bulunduğu kata çıktık.Kattaki yaşlılarla ve personelle tanıştırıldık. Odamız istediğimiz gibi tek kişilikti.
Kuru soğan da isterdi
9 metre karelik bu oda artık annemin yeni dünyasıydı. Özel banyo ve tuvaletinin olması annem için önemliydi.
Dolabını yerleştirmek fazla eşya getirmediğimizden kolay oldu. Annemin hazeran sallanır koltuğunu ve küçük bir buzdolabı getirmek istediğimizi söylediğimde "olur"ladı Pınar Hanım. Sabit telefon da bağlatabilecektik.
Öğlen yemeği kuru fasulye, pilav ve yoğurttu. Annem sevdiği bir mönüydü ama, kuru soğanla yerdi. Hiçbir şey söylemeden yemekhanede birlikte yedik. Sonradan görevlilerden isteyebileceğini öğrendik.
Bir yıl oldu şimdi
Huzurevinden ayrılırken kızımı 19 aylıkken bırakmak zorunda kaldığım kreşten ayrılırkenki tarifsiz yaman duygu çöreklendi boğazıma. Teşekkür etmek için Pınar Hanımın odasına gittiğimde, çay-sigara eşliğinde otururken bir ara göz yaşlarımı tutamadığımı itiraf etmeliyim.
İlk gün, ilk hafta , ilk ay ikimize de zor geldi, karşılıklı duygu transferi yolunu seçmesek de....
Annem yaklaşık bir yıldır huzurevinde...
Kahve ve ıhlamur
Her öğlen-akşam birbirinden farklı üçer kap yemek önünde. Beğenmediği ya da doymadığında dışarıdan telefonla yemek getirtiyor.
Kahvaltıya içinde mutlaka böğürtlen reçeli kavanozunun bulunduğu bir kutu ile ekstra yiyecek götürüyor. Dolabında meyvesi eksik olmuyor.
Mehlika Teyze onun için bulunmaz bir nimet. Odaları arasında misafircilik oynuyorlar. İdareden gizledikleri elektrikli cezve ile kahve pişirip, içiyorlar, bazen de suç ortağı olan personelin eşliğinde. Öğle sonraları da ıhlamur faslı.
Koro için ısrarım işe yaramadı
Pazar günleri huzurevi yakınındaki pazara gidiyorlar. Nadiren oyun odasına gidip konken oynuyorlar. Yeni arkadaş oldukları benim de çok sevdiğim hayat dolu Leman Teyze ve sigara içtiği için bazen sorun yaşadıkları çok süslü olduğu için "kokona" diye takıldıkları Necmiye Teyzeyle.
Ahşap boyama kursuna başlangıçta hevesliydiler, sonra nedense vazgeçtiler. Geçen sezon bir grupla tiyatroya gittiler.
Balıklıova'ya balık yemeğe de gitti, yaşlı haftasında. Türk Sanat Müziği Korosuna ısrarıma rağmen girmedi, "bu yaştan sonra olur muymuş?" diye Aralarında karar almışlar aylık maaşlarını aldıklarını her cuma öğle yemeğine gideceklermiş.
Sinema da sıraya girdi
Geçen hafta uğradığımda öğrendim ki; Leman Teyze Uzman Pınar Hanım'a "Babam ve Oğlum" filmine gitmek istediklerini söylemiş. Gideceklermiş. Oysa annem yıllardır sinemaya gitmemiş bir insan.
Nasıl mutlu oluyorum bu gelişmelerden bir bilseniz.
Tüm personelle ilişkilerinde sorun yok. Bakıcıların bazı sıkıntılarını paylaştıklarını, bazen onlara yol gösterdiğini anlatmaktan keyif duyuyor ban. İlaçları zamanında veriliyor, 24 saat bulunan hemşirelerce. Hafta içi doktor bulunuyor.
Aliye tek başına
İsterse sohbet edeceği insan çok. Özel günlerde huzurevi ziyaretçiyle dolup taşıyor. Ve annemde bu trafikten çok memnun. Demanslı kendi halinde, 93 yaşındaki Müzeyyen Teyzenin koruyucusu, hamisi oldu.
Yemekhaneye inmeden önce katta onun yemeğini yediriyor, bazen de onun hayal dünyasına eşlik ediyor. Benden sıkça yaprak sarması istiyor sevdikleriyle birlikte yemek için. Geçenlerde katta "kısır" yapmak için malzeme istediler benden.
Seda Sayan'ın programını dinlenme salonunda arkadaşlarıyla, Aliye ve müdavimi olduğu diğer dizileri odasında izliyor. Konken grubuyla ortak gazete alıyorlar. Zorlanıyorsa da, kızıma başladığı dantel perdeyi örmeyi de sürdürüyor.
Kavgalar ve personel
Kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmıyor. Bir şekilde kendi dünyasını kurdu. Sınırlarını çizdi ve izinsiz kimsenin o dünyaya adım atmasına izin vermiyor; "7'sinde neyse 70'inde de aynı" hesabı.
Dört ay önce bir kalp spazmı geçirdi. Eğer evde tek başına olsaydı, sonuç üzücü olabilirdi. Nöbetçi hemşirenin çağırdığı Hızır ambulansla hemen hastaneye ulaştırılmıştı.
Onu mutsuz kılan şeyler var elbette. Yaşlılar arasındaki ufak yada büyük çaplı kavgalar. Bazı personelin hoş olmayan davranışları. Sabah erken, gece geç saatlerdeki bağırtılar.
Ölüm korkusu azaldı mı ne?
Yemeğin bazen bozuk olan kalitesi. Ücretsiz yaşlılara verilen eşyaların kıymetini bilmemeleri. Annemin "nankörlük" diye nitelediği bazı yaşlı yakınmaları; yemek beğenmeme, istediklerinin zamanında olmamasına tahammülsüzlükleri falan.
Ölüm korkusu bile zayıfladı sanki oraya gideli.
Arada bir bize "evci" çıktığında kızım anneannesiyle uyuyor. Hiç durmadan konuşuyor; ne çok anlatacağı şey var oradaki yaşamıyla ilgili bir bilseniz. Farkındayım ki; huzurevini özlüyor bizdeyken. Bu da beni mutlu ediyor.
Sıra propaganda da
Evet, kaygı düzeyimiz yüksekti ilk günler. Ama kaygılarımızın tümü azaldı ya da yok oldu bu sürede.
Ölen büyük dayımın eşi Firuzan Yengem de annemin keyfini gördüğünden bu yana çocuklarına "Ben de huzurevine gitçem." diyormuş. Bizim ki başlangıçta yargılayanları mahkum etti anlayacağınız.
Sıkça gittiğim ziyaretlerle benim bile dünyaya bakışım değişti.
Artık huzurevi konusunda propaganda yapıyorum. Hatta bazen de misyoner gibi çalışıyorum. (ŞD/BA)
* Bu yazı bir yaşlı yakınıyla yapılan söyleşiden yararlanılarak yazılmıştır.