Efendim, ben ne zaman büyük konuşsam mutlaka tükürdüğümü şey ederim. BBG ilk başladığı zamanlar bu programı, üç kuruşluk sosyoloji bilgimle incelemiş, yerin dibine sokmuş, böylelikle insanların modern arenalarda birbirlerine yem edilmelerine aracılık edenlerden hıncımı almıştım.
Ama gel gör ki, kapitalist sistem biz gariban ekalliyetin ağzına da bir parmak bal çalmış, Edi diye bir Ermeni evladı bu şansa dahil edilmişti. Biz sokaklarda aman neme lazım, başımıza bir şey gelmesin deyi boynumuza haç bilem takmazken, bu şirin çocuk, altmış milyonun önünde zırt pırt haçım çıkartıyor, hiç de alışmadığımız bir özgürlük sergiliyordu. İşte o zamanlar, bir süre direndikten sonra ufak ufak yanaşmaya başladım BBG iskelesine.
Yani yanlış anlaşılmasın, seyrediş niyetim, tıpkı Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Sayın Zekeriya Beyaz'ın, Ankara Sheraton Otelinde dört saat kapalı devre porno yayın seyretmesinde olduğu gibi, tamamen bilimsel amaçlıydı! Sosyolojik bir inceleme ve veri depolama yani...
Evet, Edi bazı haftalar birinci oluyor ve hüngürt şakırt diğer yarışmacıları takır takır eliyordu ama, BBG gibi bir yarışmada bir Ermeni birinci olabilir miydi? Evet, Edi bir Fenerbahçe taraftarıydı ama, yani bırakın taraftar olmayı, milli takımın ve Fenerbahçe'nin efsane futbolcusu Lefter'i adada evire çevire dövenler aramızda yaşayan insanlar değiller miydi? Acaba geçen elli senede Türkiye'de bir şeyler değişmiş olabilir miydi?
Ben açıkçası Edi'nin birinci olabileceğine inanmıyordum, iki olasılık mevcuttu: Ya verilen oylar göstermelikti ve organizatörler popülarite, reyting gibi faktörleri hesaba katarak birinciyi belirliyorlardı ya da hakikaten sistem dürüst çalışıyor, yani sonucu halk belirliyordu. Her iki durumda da, bir Ermeni'nin ülke çapında yapılan bu yarışmadan birinci çıkması küçük bir ihtimaldi. Lakin Edi birinci oldu. Ha, birinci oldu da, bu yüreği kötü yazarınız ikna oldu mu?
Hayır... O zaman da sonucu Edi'nin taraftar sayısı yirmi milyonu bulan Fenerbahçeliliğine, yakışıklı ve sempatik oluşuna bağladık. Ama Viken'in birinciliği bu iş üzerinde daha ciddi düşünmemize yol açtı. Bu iş bizim hafife aldığımızdan da derin sosyolojik faktörler içermeliydi...
Bir kere şuna kesinkes ikna oldum ki, BBG sistemi dürüst çalışıyor. Şayet böyle olmasaydı, altmış milyonluk nüfusta binde birlik bir orana sahip bir cemaatin üyesinden ikinci bir birinci çıkarmazlardı. Öte yandan, Viken, Edi gibi başka alt kimliklere, -yani Fenerbahçeli olma gibi- başvurmadan yalnızca karakterine vurgu yaparak yarıştı, Edi gibi o da alt kimliğini gizlemedi.
Bu dönemde, Edi'nin yarıştığı döneme nazaran çok daha fazla şovenizm yapıldı. Özellikle Beni'nin (kuşlardan duyduğuma göre) kendi cemaatinden bile büyük tepkiler alan, en hakiki Türk milliyetçiliğine öykünen işgüzar davranışları, BBG evinde şovenizmin şiddetini ikiye katladı. Dört kişi kaldıktan sonra Belma'nın yerine sürpriz bir biçimde Nilgün'ün eve katılması ve Viken'in yalnızlığı, vaziyeti daha da ironik bir hale getiriyordu...
Nilgün'ün eve döndüğü gün, gece saat üçe kadar ekranın karşısındaydım. Tabii ki bir Ermeni'yim; ama sadece Ermeni olduğu için kendimi Viken'e yakın hissedemeyecek kadar da dünya insanıyım. Etkisiz eleman Tansu'nun, Nilgün ve Beni gibi Ebruya yamanmasıyla, zavallı Viken'cik tek basına kalmıştı evde. Nilgün'ün o gece ve sonrasında sergilediği kepazelikler, saldırganlıklar ve terbiyesizlikler yarışma heyecanıyla açıklanamazdı. Hatta o evde, Viken'den sonra en düzgün yarışmacı olan Ebru bile tepki verdi Nilgün'ün bu davranışlarına. Beni ise tam bir felaketti. Sergilediği yapmacık davranışların semeresini, oylamada sekiz tam! puan alarak sonuncu olmakla topladı.
Ne yalan söyleyeyim, Viken'in birinci olacağını hiç tahmin etmiyordum. Ancak halkımız, taa ilk günden beri erdemli ve dürüst bir tutum sergileyen Viken'e sahip çıktı. Oluşturulan şovenist dolduruşa gelmedi. Bunun yerine alt kimliği ne olursa olsun, Viken'in de bu ülkenin bir genci olduğunu düşündü. Viken, belki Beni gibi evde mehter marşı mırıldanmadı, veya sık sık gözleri yaşlı bir biçimde Atatürk ilke ve inkılaplarına ne kadar bağlı olduğunu ilan etmedi. Ancak halk zaten bu söylemlerin içinin ne kadar kolay boşaltılabileceğini yıllardan beridir iyi bilmekteydi. Türkiye'nin bu sağduyusuna hayran kaldım...
BBG'de yarışan herkesi birer Türkiyeli genç olarak değil de, Türk, Ermeni, Yahudi, Safranbolulu, kız, erkek olarak etiketlemiş olmak, ülke olarak aşama kaydetmiş olmakla birlikte, daha alacak çok yolumuz olduğunu gösteriyor. Beni'yi bu şekilde davranması, kuşkusuz çocuğun karakterindeki bozukluktan kaynaklanmıyor. Beni, sistemde varolabilmek ve pastadan farklı bir alt kimlikle pay alabilmenin enteresan bir örneğidir. Onu böyle davranmaya iten şeyi irdelemek çok enteresan olacaktır. BBG evini küçük bir Türkiye olarak düşünün. Bir laboratuar gibi. Bir çok ipucu bulacaksınız... (BB)