İlki 5 Şubat'ta Seferihisar'da (İzmir) yapılan tohum takas şenliklerinin ikincisi, Kaz Dağları'ndaki konumu ve coğrafi koşulları nedeniyle mahsul veriminin yüksek olduğu Bayramiç'te (Çanakkale) gerçekleştirildi.
Bayramiç, ikliminin ve toprağının özelliklerinden dolayı birçok derneğin permakültür çalışmalarına ev sahipliği yapan bir bölge olmakla birlikte, Kaz Dağları'nda altın aramak için ruhsat alan maden arama şirketlerinin de tehdidi altında.
"Esrar Kaçakçısı Muamelesi Görüyoruz"
Şenliği düzenleyen Bayramiç-Yeniköy Grubu'ndan Mustafa Alper Ülgen, bianet'e, amaçlarının yok olmaya yüz tutan yerel tohumları takas ederek yaygınlaştırmak, canlı tutmak olduğunu söyledi: "Kendi ulusal biyo-çeşitliliğimizi korumaya çalışıyoruz. Ayrıca Meclis'ten geçen yeni bir tohum yasası var o tohum yasasına göre artık kimse komşusuna maydanoz tohumu bile veremeyecek."
2006'da çıkarılan yeni tohum yasasının, tohumun sadece kuruluşlar tarafından satılmasına izin verdiğini belirten Ülgen, bunun büyük Amerikalı, İsrailli, uluslararası tohum şirketlerine köylüyü mahkum ettiğini söyledi. Ülgen sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu mahkumiyet bizde binlerce tür sebze varken sadece kendileri açısından en uygun olan iki üç tane sebzeyi seçip geliştirmeleri, onu köylüye satmaları demek. O tohumlar da hibrit, yani her sene gidip parayla satın almak zorundasın."
Ulusal biyo-çeşitliliğin korunmazsa yok olacağını ifade eden Ülgen, tohumların elden ele geçmeyince yok olduğunu belirtti: "Öyle bir yasa çıkarttılar ki tohumumuzu satamıyoruz. Esrar kaçakçısı muamelesi görüyoruz tohum satınca. Takas yapmayı engellemiyor, ama sesimiz çıkmazsa onu da yaparlar. Biz bu yasaya karşı çıkıyoruz."
"Yerel Tohum Takası, Çiftçilerin Bağımsızlığı Açısından Önemli"
Toprakana Platformu'ndan Cem Birden ise bianet'e yaptığı açıklamada Bayramiç bölgesinin seksene yakın köyü olan, çok geniş biyo-çeşitliliğe sahip bir bölge olduğunu, köylülerin kendi ürettikleri ürünleri pazarlarda satabilmelerini sağlamak için Takas Şenliği'nin organize edildiğini ifade etti.
Birden, "Son zamanlarda pazarlarda tüccarların daha geniş yer almaya başladıklarını görüyoruz. Köylüler tezgah bedellerini ödemekte zorlanmaya başladıkları için yavaş yavaş tezgahlarını kaybetmeye başladılar" dedi. "Bu bölgenin en büyük zenginliği, çiftçiler. Sürdürülebilirliklerini sağlayamazlarsa bulundukları köyleri terk etmek zorunda kalıyorlar. Biz bu yerel tohumların takasını, çiftçilerin bağımsızlaştırılabilmesi açısından önemli gördük."
Tohum şirketlerinin kendi tohumlarını pazarlamak için vaatleri yüksek tuttuğunu ifade eden Birden, köylünün şirket tohumlarına mecbur bırakılarak yerli tohumdan vazgeçmeye zorlandığını belirtti:
"Bu şirketler çok bağımsız şirketler değil, genelde Amerika uzantılı. Bu konuda gelişmiş olan 4-5 şirket var; ki bunların da çoğunun tarım ilacı sattığını görüyoruz. Bu konuda direkt olarak tohum şirketi düşmanlığı yapmak istemiyorum ama daha etik davranılabilir. Pazarlama, olmayacak vaatlerde bulunarak, köylü tohumlarını kötüleyerek olmamalı. Hindistan'a baktığınız zaman son 10-15 yıl içinde yüz binlerce çiftçi intihar etti. Bunun sebebi de vaat edilen hasat miktarına ulaşamamak ve borçlandırılmak. Yani köylü ihtiyacı olmamasına rağmen şirketlerin tohumlarına yönlendirildi ve borçlandırıldı. Eski verimlerine bile ulaşamadılar." (MAF/ŞA)