Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazetesine yazdığı Kürtçe makalesinde, Ankara’da askeri araçlara yapılan saldırının faili Abdülbaki Sömer için kurulan taziye çadırına gitmesine gösterilen tepkilerden bahsetti.
Ayrıca, Diyarbakır’ın Sur ilçesinden tahliye edilen çocukların Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na verildiği haberleriyle ilgili de görüşlerini belirtti.
Bayık’ın yazısında dikkat çektiği konular şöyle:
Yatılı bölge okulları
“Sur’un destansı direnişi sırasında Sur’da kaldıkları için aileler çocukları ellerinden alınarak cezalandırılmaktadır. Açıkça özgür ve demokratik yaşamdan yana olan, bu mücadele içinde yer alan aileler ve tüm Kürtler tehdit edilmektedir.
Kürtler üzerindeki inkar, imha ve soykırımcı politikayı çocuktan ve aileden başlatma uygulamalarını yaygınlaştırmak istemektedirler.
Kürdistan'da yatılı bölge okullarının yaygın olması da çocukları eğitmek için değil, asimile edip kendi gerçeğine ihanet ettirmek içindir. Şimdi Kürt çocuklarını alıp çocuk esirgeme kurumlarına yerleştirmek de bu amaçlıdır.
Çocukları ana kucağından almak; Kürt anaları çocukları için hayırlı iş yapmaz, çocuklara iyi şeyler vermez, yanlış yönlendirirler anlamına gelmektedir. Yani çocukları yurtsever yetiştirirler, çocuklar bu devletin soykırımcı sömürgeciliğini kabul etmez, bu da devlete karşı gelmektir deyip çocuklara el koymaktadırlar.”
Hükümetin planı
“Aslında çocukları ana kucağından almak da Davutoğlu’nun açıkladığı Master Planı’nın bir parçasıdır. Bu Master Planı’nın bazı maddeleri kamuoyuna açıklansa da bazıları ise hiç açıklanmadan bizzat uygulanmaktadır.
Çocukların alınıp esirgeme kurumuna verilmesi de bunlardandır. Kürdistan'da her aileye sosyal danışman vereceğiz demeleri de bu soykırımcı sömürgeci politikanın sonucudur. Zaten şehirlerde nasıl üs karakolları kuracaklarını, sokakları nasıl kontrol edeceklerini söylüyorlar.”
Özyönetim
“Özyönetim direnişleri, AKP iktidarının tüm maskesini düşürmüştür. Kürtlere karşı 13 yıldır özel savaş yürüttüğü açığa çıkmıştır. Şu anda kurduğu ittifaklar bile AKP'nin nasıl Kürt düşmanı bir siyasi güç olduğunu gözler önüne sermiştir. Bu ittifaktan daha açık Kürt düşmanlığı olabilir mi?
“Siyasi değil sosyolojik”
“Kürdistan esas olarak siyasi değil, sosyolojik bir kavramdır. Osmanlı da, İran da, başka devletler de, başka halklar da Kürtlerin yaşadığı yere Kürdistan demişlerdir. Hatta ilk Kürdistan kavramını kullanan kişinin Büyük Selçuklu Devleti Şahı Melikşah olduğu bilinmektedir.
Ama Türkiye'de o kadar inkarcılık var ki, Mecliste her Kürdistan sözcüğü kullanıldığında bir milletvekili ya da bakan ayağa kalkarak böyle bir şey yoktur cevabını vermektedir.”
Kürtlere ait her şey…
“Savaşta katledilen Kürt gençlerinin cenaze törenlerine katılmanın suç görülmesi, gerilla mezarlıklarının yıkılması, katledilen Kürt gençlerinin ve yurtseverlerinin cesetlerinin yakılması, Van milletvekili Tuğba Hezer üzerinde bir linç kampanyası yürütülmesi tamamen soykırımcı politikaların sonucudur.
Bu açıdan çocukların çocuk esirgeme kurumuna verilmesine de, Tuğba Hezer’in linç edilmesi ve meclisten atılmak istenmesine de karşı çıkılmalıdır. Bu tür politikalar ve uygulamalar kesinlikle kabul edilmemelidir.” (AS)