Geçen yıl gösterilen "Sarhoş Atlar Zamanı" filmi aynen yaşanıyor. Zira.bir katıra ancak iki bidon yüklenebiliyor. Bunlar da 70'şer kilo alıyor; toplam 140 kilo. Başkale'de bir alışverişe tanık olduğum satışta mal sahipleri 18 yaşından küçük çocuklardı.
Hudut ötesinden litresini 200-300 bin liradan aldıkları Mazotu 600 bin liradan satıyorlar. Petrol istasyonlarında ise 2 milyondan fazlaya satılıyor.
Esnaftan alışveriş yok
İlk bakışta kazançlı sanılıyor. Oysa yakalanma riski, hayvanın müsaderesi tam bir yıkım. Buna rağmen Başkaleliler Yüksekovalılara nazaran daha imtiyazlı sayılıyor ve azıcık göz yumuluyor.
Nedeni de Abdullah Öcalan için kepenk kapama eylemi yapmamaları. Hatta bu yüzden Yüksekova'daki Askerlerin çarşı izinlerini Hakkari'de kullandıkları iddia edildi.
Bu tür davranışların Komutan düzeyinden çok daha alt düzeydeki sorumlulardan olduğu sanılıyor ve uygulamaların gözden geçirmeleri bekleniyor.
Komutanlıktan müjde bekliyorum
Yeri gelmişken, şehrimizde de dükkanı önünde miting için getirilen Demokratik Halk Partisi (DEHAP) seçim otobüsüne prizinden cereyan veren bir Pastahaneciye uygulanan asker müşteri yasağından söz etmeliyim.
Ve de vatansever pastahanecinin 30 Ağustos Zafer Bayramında törenlere katılanlara bedava baklava ikramı yaptığını da hatırlatayım.
Bu iyileştirimi hem Siirt, hem Yüksekova Merkez Komutanlıklarının takdirlerine sunuyor, müjdelerini bekliyorum.
Susuzluk ve pislik
Öğretmen Evi'nin solunda ve sağında iki cami olduğunu söylediler. Akarsu Camiinde su yoktu, önünden kanalizasyon akıyordu. İçerde ise Kur'an Kursu öğrencileri vardı..
Diğeri ise Belediyeye aitti ve tuvaletleri pislikten geçilmiyordu. Yoldan geçen bir minibüsle şehir merkezine ulaştım.
Ulu Cami denilen yerin arkasında Abdest alma yerleri vardı. Uygunsuz bir tabureye oturur oturmaz içeriyi müzik sesleri kapladı. Saz ve söz eşliğinde nasıl abdest alınır öğrendim.
Aşiret ve şeyh
Yan taraftaki camide önce vaaz, sonra hutbe okundu.Vaiz ve hoca, millet, cemaat yerine sürekli "aşiret" sözcüğünü kullanıyordu.
Namaz sonrası Cumasını kutladığım yaşlı bir köylüden sordum. Aşiret adlarını şöyle sıraladı: "Siyabu, Mendi, Alo, Büke, Sore, Sirik, Gohbizi, Kayu, Tırşık, Birindarve Belga Birini."
Ertesi akşam Öğretmen Evi terasında verilen, ziyafette bu aşiret mensuplarından "şeyh"leri yani dini liderleri olup olmadığını sordum. "Yok" dediler. Doğruydu. Ben de etrafta tek türbe görmedim.
Kadehler kalkıyor
Ama Masadaki biri "Benim Dedem dini bilgisi olan bir kişiydi" demesiyle, kadehler bir anda onun şerefine kalktı.
Ertesi akşam ise kadehler yerel sanatçı Azad'ın dört Kürtçe lehçesinde okuduğu türkülere kalkacaktı.
İlk akşam yanı başımızdaki Park-Bahçede Halk Konseri vardı. Yerel Sanatçılar Mariya-Haşim-Ferhat da gazetecilere Türkçe şarkılar armağan ederken, kamu görevlilerine de "halef" gibi ünlü Dengbej parçalan ithaf ediyordu.
"Feyiz" ve "Feyzi"
Bu eğlencelerde yine Şabaş vardı. Ve herkesin verdiği miktar mikrofonda ilan ediliyordu.Bu yüzden katkımı Siirt'teki rayicin üç katına çıkarmak zorunda kaldım.
Çünkü, sahnede ilk kez dans eden entelektüel bir Kürt çifti vardı. Bu "feyiz" kaynağından aldığım "feyzi" ebediyen unutmayacağım.
Allahaısmarladık güzel insanlar
Ve de gece yarısı Yüksekova'nın en yüksek Tepesindeki Taş Plaklı Gramofonlu Kaşenesini ziyaret ettiğim yufka yürekli diksiyon ustası, herkesin moral kaynağı Sevgili Cüneyt'i, Emin'i ararken bulduğum İrfan'ı, koklayamadığım ağlayan gül "Ters Lale"yi, fırça çekerken tablo çizen ustalarımız Tümer Argun'u, Feyza Hepçilinigirler'i, Nazan Er'i, yıllar öncesi "aydınlık" görüşlerinden beslendiğim Oral Çalışlar ve Taylan Erten'i, daima sevdiğim pirimiz Nail Güreli'yi, basın emekçilerinin unutulmaz sendika başkanı Orhan Erinç'i, çeyrek asırdır Anadolu Basınını zindanlardan kurtaran hak arayıcımız, hukukçumuz, bilgi kaynağımız Fikret İlkiz'i, hem misafirperver, hem kadirbilir geleceğin RTÜK Başkanı Recep Yaşar'ı, Mütevazı Belediye Başkanı Salih Yıldız'ı, Sekreteryanın sempatik Koordinatörü Serap Ağırer'i ve ev sahibi candan dostum Necip Çapraz'ı hiç unutmayacak ve birlikte olduğumuz yedi ilden yedi ayrı tatta birbirinden değerli meslektaşları daima seveceğim.
Küçüklere güveniyor ve gözlerinden öpüyorum. (CK/BA)