Kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak adlandırılan, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemeleri içeren kanun teklifine karşı basın meslek örgütleri bir araya geldi.
Bugün saat 18.00’da Şişhane’de yapılacak eylem öncesinde basın toplantısı düzenledi. Yasaya neden karşı çıktıklarını açıklayan basın meslek örgütleri, tasarının geri çekilmesini istedi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Burhan Felek Konferans Salonundaki açıklamaya Cemiyet Başkanı Turgay Olcayto, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkan Gökhan Durmuş, Basın Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Eşmen, Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Adnan Özyalçıner, DİSK Basın İş Sendikası Genel Sekreteri Özge Yurttaş, PEN Yazarlar Derneği 2. Başkanı Halil İbrahim Özcan ve Türkiye Yayıncılar Birliği adına Kenan Kocatürk katıldı.
Basın meslek örgütü temsilcileri tasarıyı ‘sansür yasası’ olarak adlandırdı.
Olcayto: Cezaevlerine yeni müşteriler eklenecek
İlk olarak sözü alan Turgay Olcayto iktidarın çok sesli bir toplum yaratmak istemediğini söyledi.
“Tam tersine toplum tek sesli bir hale getirilmek isteniyor” diyen Olcayto, iktidarın çalışmasının da bu yönde olduğunu ifade etti:
“Türkiye’de sansür ve otosansür yetmezmiş gibi, tehditler ve iktidarın baskısı yetmezmiş gibi bir de insanlara sosyal medya kapılarını kapatmak istiyorlar.
“İnsanların düşüncelerinden korkuyorlar. Çünkü insanların düşünceleri Türkiye’yi yeşertebilir, demokrasiyi getirebilir. İktidar demokrasi deyip duruyor ama Türkiye demokrasi konusunda senelerdir en ufak bir yol dahi alamadı.
“Bugün parlamentoda vicdanının değil reislerinin sesini dinleyen bir iktidar grubu var. Önlerine ne gelirse bir yanlış yaptım mı diye düşünmeden el kaldırıyorlar. Parlamentodan bu anlamda çok fazla bir şey beklemek mümkün değil.
“Eğer ki bu tasarı Meclis Genel Kurulu'na gelirse bir yasamız daha olacak. Cezaevlerine yeni müşteriler eklenecek. Müşteriler diyorum çünkü artık Türkiye’de okullar yerine cezaevi inşaatları var. Ne kadar çok insan doldurursak oraya, o kadar iktidarda kalırız zanneden bir yönetim var.”
Durmuş: İkinci bir RTÜK oluşturulacak
Gökhan Durmuş, basın meslek örgütlerinin ve sektörün üç haftadır bu kanun tasarısını konuştuğunu, üç haftadır çıkmaması için mücadele verdiğinden bahsetti.
Yasanın gazetecilere ve basın meslek örgütlerine sorulmadan hazırlandığını belirten Durmuş şöyle konuştu:
“Bu yasada gazeteciler yok, gazetecilerin menfaatleri yok, haber yapmasını kolaylaştıracak bir düzenleme yok. Türkiye tarihinin en büyük sansür yasası var. Sadece gazetecileri değil halkın haber almasını sağlayan sosyal medya ağlarını da sansürleyen bir yasa düzenlemesi bu.
“Daha kanun çıkmadan Diyarbakır’da 16 meslektaşımız tutuklandı. Suç olarak gösterdikleri şeyler kameralar, fotoğraf makineleri ve haber içerikleri.
“Ordu’da bir internet haber sitesi haber kaynağını açıklamadığı için tüm ekipmanına el konuldu. Dezenformasyonla mücadele edeceğiz derken haberi ortadan kaldıran bir yapı var.
“İktidarın bürosu gibi çalışan BİK’e yetki verilecek. İkinci bir RTÜK oluşturulacak.
“Basın meslek örgütleri olarak tabii ki yalan haberi, dezenformasyonu savunmuyoruz. Ancak bu konudaki düzenlemeyi yapanlar siyasetçiler olmamalıydı. Basın meslek örgütleri ve gazetecilerin görüşleri alınmalıydı."
Eşmen: Basının kendi kendini denetlemesiyle çözülebilir
Mustafa Eşmen ise kesin bir dille “Bunun yasalaşmasına temelden ve şiddetle karşıyız” dedi.
Tasarının basın meslek örgütlerinin görüşü alınmadan hazırlandığına dikkat çeken Eşmen “Ancak iş olsun diye komisyonlara geçince davet ediliyoruz. Öneriler sunuyoruz, hiçbiri kabul edilmiyor” dedi.
Eşmen “İktidarın zihninde sansür yasasını amasız geçirmek yatıyor. İktidar bu yasayı muhalif medyaya karşı bir sopa olarak kullanılacak. Gazeteciler daha bu yasa çıkmadan adliye koridorlarında hayatlarını geçirirken sonrası daha da vahim olacak. Yalan haberi, neyin yalan olduğunu siyasetçilerin ve yargının belirlemesi mümkün değil. Bu iş ancak basının kendi kendini denetlemesiyle çözülebilir. Basın özgürlüğünü zedelenmeden bir kanun yapılmalı” diye konuştu.
Her koşulda basın özgürlüğünü savunacaklarını belirten Eşmen son olarak basın meslek ilkelerini hatırlattı.
Özyalçıner: Her doğrunun sonucunda hapishaneye
Adnan Özyalçıner, yasanın, anayasal haklara ve temel hak ve özgürlüklere düpedüz el koymak anlamına geldiğini söyledi.
Yasanın sadece gazete, haber ve okuyucu arasındaki bağı koparmakla kalmadığını, insanların arasında serbestçe konuşma ve ifade özgürlüğünü de yasakladığını söyledi.
“Sansür ve otosansür aracılığıyla toplumsal muhalefet temelden susturulmak isteniyor” diye konuştu:
“Dezenformasyona, yalan habere hepimiz karşıyız ama hangi haber yalan, hangi haber kışkırtıcı; buna kim karar verecek? İktidar mı? Ben söyleyeyim yasa çıktıktan sonra haberler iktidarı olumlayan ya da olumlamayan olarak ele alınacak.
“Düzeni gerenler yalancı, şakşakçılar ise doğru haber üretenler olacaklar. Yazdığınız veya söylediğiniz her doğrunun sonucunda sizi hapishaneler bekliyor olacak. Getirmek istenilen yasanın amacı bu. Biz düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Basın özgürlüğünün karşındaki yaptırımlara karşı olmaya devam edeceğiz.
Yurttaş: Birlikteliği geri adım atmadan sürdürmeliyiz
Özge Yurttaş ise “Bu yasanın Meclis’e geldiği dönmede Diyarbakır’daki meslektaşlarımızın tutuklanması ve bununla eş zamanlı olarak iktidarı desteklemeyen kanallara verilen cezaların gösterdiği bir şey var” dedi ve şöyle devam etti:
“Türkiye basın ve ifade özgürlüğü alanının daraltıldığı, hukukun ifade özgürlüğünü korumadığı bilakis sürekli saldırıya uğradığı bir döneme giriyor. Birlikte dile getirdiğimiz itirazımızı bir başlangıç olarak düşünmek ve gazeteciliğin yapılmasının engellendiği bir dalga karşısında birlikte hareket etmek mümkün.
Bundan sonra gazetecilerin hedef alındığı saldırılar karşısında birlikte ve güçlü tepkiler gösterebiliriz. Bu birlikteliği, karşı koyuşu geri adım atmadan sürdürmeliyiz.
İktidarı desteklemeyen herkesin hedef haline getirildiği bu dönemde, halkın haber alma özgürlüğüne karşı yasanın geri çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
"Dezenformasyonu yapanlar gazeteciler değil bürokratlar"
Halil İbrahim Özcan iktidarın korkuyu canlı tutmak istediğini söyledi. “Sürekli basını susturulmaya çalışarak bir yere varılmadığını dile getirmemize rağmen iktidar kulaklarını tıkadı ve saldırganlığını arttırdı” dedi.
Sibel Güneş ise kapanışta “Dezenformasyonu yapanlar gazeteciler değil bürokratlar. Gazeteci sadece aktarıcı. Gazetecinin yanıltmak için haber yapması mümkün değil. Zaten böyle bir noktada bir gazetecinin mesleğe devam etmesi mümkün değil” diye konuştu.
TIKLAYIN - Dezenformasyon yasası: Teklifin geri çekilmesine dair önergeler reddedildi
TIKLAYIN - Gazeteciler 'dezenformasyon yasasına' neden karşı çıkıyor?
(HA)