"10 yıldır Türkiye'yi yöneten hakim partinin kongresi haberdir. Türkiye'yi yöneten bu partinin başlıca görevi basına ayrım gözetmeksizin bu konuyu, haberi izlemeleri için kolaylık sağlamaktır. Genelkurmay'ın geçmişteki ideolojik ve politik dışlayıcı tutumunun bir benzerini şimdi muktedir olan AKP takındı."
Basın Enstitüsü Derneği (IPI) Başkanı Milliyet gazetesi yazarı Kadri Gürsel, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kongresinde bazı muhalif gazetelerin akredite edilmemesiyle ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerinin "makbul basın" ve "makbul olmayan basın" ayrımı yapıldığının göstergesi olduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Hüseyin Çelik de konuyla ilgili "herkesin düğüne çağrılamayacağını" söylemiş ve "dileyen televizyondan izler" demişti.
Erdoğan bugünkü AKP Grup Toplantısı'nda konuya ilgisini sürdürdü.
"Mecbur muyuz her gazeteyi kongremize davet etmeye. Yalan yazacaksın, sonra seni davet edeceğiz. Yok böyle bir şey. O medya bize saygısızlık yaptığında, küfür yağdırdığı zaman haddini bildirmek görevimizdir. Sayın Kılıçdaroğlu, sen İstanbul'da belediye başkan aday iken bazı basın kuruluşlarını çağırmadığını neden unutuyorsun?"
"Yerinde takip edilse 'yanlış anlaşılma' olmayabilirdi"
Gürsel, kongrede Erdoğan için atılan "Türkiye seninle gurur duyuyor" sloganının Mesut Barzani için atıldığı yönündeki haberlerin olayın televizyondan izlenmesinden kaynaklandığını söylüyor.
"Her kuruluştan belli sayıda gazeteci alınsaydı, kongreyi televizyondan izleyenler Barzani'nin yanlış anlama nedeniyle slogan atanları selamladığını anlardı. Haberi yerinde görmek, 360 derece açıdan görmeyi sağlar. Bu sadece neden medyanın ayrım gözetilmeksizin haber yerinde olması gerektiği noktasında basit bir örnek."
Davet değil, başvuru
Gürsel, gazetecilerin davetle kongreye alınmasını yanlış buluyor, "Demokratik bir ülkede olsaydık, her basın kuruluşundan başvuruyla belli sayıda gazeteci kongreyi yerinde takip ederdi" diyor.
"Bu ayrımcılık cezalandırmak, dışlamak amaçlı. Zaten Başbakan da 'haddini bildirmek' diyor. Bir siyasi partinin basına 'haddini bildirmesi' o siyasi parti açısından büyük bir basiretsizliktir."
"Basın özgürlüğünü kısıtlamak, habercilerin habere erişimini kısıtlayarak onların okurlarının haber alma hakkını gasp etmekle Türkiye'yi yöneten siyasi heyet sadece kendi kendisini teşhir etmiş, demokrasiden, çoğulculuktan, katılımcılıktan, kapsayıcılıktan velhasıl basın özgürlüğünden ne anlamış olduğunu ortaya koymuş oluyor."
"Eskiden Genelkurmay, şimdi AKP"
Gürsel, Basın Enstitüsü Derneği olarak her türlü ayrımcılığa, her türlü yasakçılığa karşı olduklarını, geçmişte Genelkurmay'ın ayrımcılığına şimdi de AKP'nin ayrımcılığına tavır aldıklarını söylüyor.
"Bu partinin 2023 vizyonunda makbul olmayan basına yer yok. Seçimle gelmiş bir Başbakan'ın böyle şeylerle uğraşması üzüntü verici. Basının görevi eleştirel bakmaktır. Eleştiriyi saldırı olarak niteleyen bir siyasi kültürün habersiz bırakılmış Türkiye arzuladığı çok açık." (EKN)