TÜYAP 39. İstanbul Kitap Fuarı'nda 'Demirtaş ile dayanışma imza günü' etkinliğinin ikincisi gerçekleşti.
Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, yazarlar Jaklin Çelik, Pınar Öğünç, Menekşe Toprak, Sezai Sarıoğlu, Ahmet Telli, İsmail Güzelsoy, Mahir Ünsal Eriş ve Şükrü Erbaş Demirtaş’ın kitaplarını imzaladı.
Katılımın yoğun olduğu etkinlikte sırada bekleyen kitapseverler, Demirtaş’ın “Korkma Bağır” şarkısını hep bir ağızdan seslendirdi. Kalabalık sık sık “Selo Başkan" slogarı attı.
Katılımcılar imza sırasında Başak Demirtaş'a, eşi Selahattin Demirtaş ile ilgili sorular yöneltti. Kimi okuyucular Selahattin Demirtaş'a sevgilerini iletirken, kimisi de sağlığının nasıl olduğunu sordu.
Uzun kuyruklarda zaman zaman Demirtaş'ın kitaplarını havaya kaldıran okuyucular, beraberinde slogan attı.
"Selahattin çok heyecanlıydı"
Saatler süren imza günüyle ilgili bianet'e konuşan Başak Demirtaş, bugün (10 Aralık) görüş günü olduğunu, cezaevinden çıkıp etkinliğe geldiğini söyledi.
İmza gününe dair eşi Demirtaş ile sohbet ettiklerini ve kendisinin hem çok heyecan duyduğunu hem de çok merak ettiğini belirtti:
"Selahattin ile bu sabah görüştük, geçtiğimiz hafta da imza günü vardı, o etkinliğin tüm fotoğraflarını kendisine götürdüm. Çok mutlu oldu, hem katılan yazarlar hem de halkın desteği inanılmaz mutlu etti, teşekkürlerini iletti.
"Hatta bugün yazarlara ayrı ayrı kart gönderdi ve kadayıf ısmarladı. Diyarbakır'dan kadayıf getirmemi istemişti onun ısmarladığı kadayıfı bugün burada paylaştık.
"Bu ilgi sevgi bize umut oluyor"
"Okuyucular Selahattin'i ne kadar çok sevdiklerini söylüyorlar. Selam gönderenler üzerine basa basa 'unutmayın' olur mu diye tekrar ediyor. Bir okuyucu ismini bile söyleme gereği duymadı, 'Samandağ'ın çok selamını götürün' dedi. Bütün bunlar çok büyük umut oluyor bizim için.
"Sadece Selahattin'in kitaplarını da değil, Gültan Kışanak'ın, İdris Baluken'in kitaplarını da imzaladık. Karşılaştığımız bu ilgi ve sevgi bizlere çok büyük bir güç ve direnç veriyor. İçeride olan sevdiklerimiz de bizler de bu dayanışmayla dayanma direnci buluyoruz."
Çelik: Yazarın kalbini bir avucunda tutuyorsun"
Yazar Jaklin Çelik, tutuklu bir yazarın kitaplarını imzalamanın kendisinde yarattığı hissiyatı anlattı ve "Onun yerine kitap imzalamak buruk bir his veriyor. Size emanet edilmiş bir çocuğa bakmak gibi, yazarın kalbini elinde bir kristal parçası gibi tutuyorsun "dedi:
"Ben Demirtaş'ın kitaplarını ikinci kez imzalıyorum. O zaman daha yeni içeri girmişti, böyle bir kalabalık yoktu. Şu an çok büyük bir kalabalık var.
"Kalem içeride olabilir ama destekler hep olacak"
"Selahattin Demirtaş içerinden çok dolu bir zihinle yazıyor ve bu kitaplarına da yansıyor. Bu bir yazar için avantaj gibi ama genel olarak içeride olmak tabi ki iyi değil. Kitap yazdıkça da dilinin daha çok evrildiğini görüyorum.
"Bugün burada çok büyük bir dayanışma gördüm, bu dayanışmanın hala var olduğunu görmek hem umut veriyor hem de mutlu ediyor. Toplum şunu bilmeli kalem içeride olabilir ama destek olacaklar hep var olacak."
Öğünç: Yazarı içerideyken imzalamak dokunuyor
Gazeteci- yazar Pınar Öğünç ise; tutuklu bir yazarın kitaplarını imzalamanın verdiği hissi şu sözlerle anlattı: "Cezaevlerinin bir fonksiyonu da insanları edilgenleştirmek, dışarıdayken siyaseten makbul bulunmayan sözünü kötürüm etmektir. Kapatılmak Demirtaş'ın politik duruşunu eğmedi bükmedi, aynı zamanda bu uzun süreçte inadına da üretti.
"Cezaevinde yazılmış cümlelerden oluşan bir kitabı elde tutmanın dahi başka bir duygusu var, içiniz bunu biliyor, ki yazarı hâlâ içerideyken o kitabı dayanışma adına imzalamak daha da dokunuyor.
"Demirtaş'ın dışarıdayken kitlelerde nasıl bir titreşim yarattığını yakından görmüş biriyim. İmza günü tanık olduğumuz o kalabalık, coşku, kimilerinin sadece fiziken bedeninin rehin alınabileceğinin iyi bir kanıtı..."
Sarıoğlu: Demirtaş tarihe iz bırakanlardan
Şair- yazar Sezai Sarıoğlu da Demirtaş'ın kitaplarını anlattı. "Tarihte 'iz' ve 'toz' vardır. Bazı insanlar 'iz' bırakır bazıları 'toz' bırakır. Biz bugün iz bırakan bir özne olan Selahattin 'izi'ni yeniden anlamdırıyoruz" dedi ve ekledi:
"Hapishaneler insanın; hem eski kendisinden hem de yeni kendisiyle yolculuğa çıkarır. İçeri ile dışarı, benle ve biz, birey bütün bunları yeniden keşfeder içeride. Selahattin'in de yolculuğu böyle oldu.
"Politik bir özne olarak girdi, kitaplarıyla döndü"
"Politik bir özne olan Selahattin içeride kitaplarıyla bize döndü. Bu çok kıymetli bir şey değerine bilmek gerekiyor. Bir külliyat oluşturdu. Daha büyük bir planda söyleyecek olursam; yüz yıllık sosyalizm deneyimleri sanatın politikanın arta kalanı yedeği dolgu malzemesi olarak algılandı ve başımıza gelenler biraz da bundan geldi. Devrim denilen özgürlük ideali, siyasete veya bir örgüte bırakılmayacak kadar ciddidir. Tüzüğe ve programa göre aşık olamazsınız.
"Bugün yeniden bir başlangıç yapmak istiyorsak ilk yüzleşeceğimiz şey de bu olmalı. Siyaset sanattan özür dilemeli, ben Selahattin'in kitaplarını böyle okuyorum. Devrimin kendisinin sanat olduğunu anlamazsak başımıza gelenler yeniden gelecek."
(RT)