"Aşkım kızım" diyor; "şimdi 12 yaşında".Oysa, cüzdandan çıkıp masada dolaşan vesikalıktaki güzel çocuk, altı yaşlarında.
Onu ve hikayesini biliyorum. Dünyada basın özgürlüğü ve insan hakları mücadelesi verenlerin yıllardır izlediği, Suriye'nin özgürlükçü sesi Nizar Nayouf'la Barselona'da Mayıs ayının başında, Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde birlikteyiz.
Hikayeyi biliyorum ama, bildiğim hikaye bir "case" (vaka). Ülkelerinde özgürlük mücadelesi verirken hapsedilenler, öldürülenler uluslararası kuruluşların dosyalarında "vaka" olarak geçiyor.
Yani, adın, soyadın, doğduğun ülke, mücadele alanın, başına gelenler, aldığın ödüller dosyadaki bir sayfada yerini alıyor; mümkünse bir de fotoğrafla. Suriyeli gazeteci Nizar da öyleydi. Onun kansere yakalanması, kısmi felç nedeniyle hücresinde sürüklenerek hareket etmesi dosyadaki ek bilgiler arasındaydı.
O zamanlar, biz de Erol Önderoğlu ile birlikte esas olarak ifade özgürlüğü adına, ve elbette Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) olarak hakkında haberler yapmış, Erol pek çok açıklamayı da çevirerek yaygın medyaya göndermişti. Ne yazık ki, Türkiye'de hayli yeni bir durum olan "dayanışma" Nizar'a kadar uzanamamış, hakkında medyada pek haber çıkmamıştı.
Yılın gazetecisini oylarken
Nizar'ı "yılın gazetecisi" seçen RSF jürisinde yer aldığımda, Latin Amerika,Asya ve Afrika'dan aday gazeteciler arasından oyumu ona verirken bir an bile haksızlık ettiğimi düşünmemiştim. Jürinin öteki üyeleri de farklı hissetmemişlerdi ki, o seçilmişti.
Geçen yıl, İtalya'nın Riccione kasabasında, İlaria Alpi Gazetecilik Ödülleri töreninde, onun sesini duydum. Bu, adeta yüz yüze tanışmaya bir adımdı. Telefondaydı; salona Şam'dan, berbat bir telefon hattından teşekkürlerini ve dayanışma duygularıyla sevgilerini yolluyordu. Salon derin bir sessizlik içinde Arapça konuşan bu sesi dinledi.
Uluslararası kuruluşların dayanışması, bu "vaka"nın hapisten çıkmasını sağlamıştı. Suriye'nin yeni Devlet Başkanı Beşar Esad dünyanın özgürlükçü seslerine kulak vermek zorunda kalmış, Nizar hapishane hapisliğinden evde göz hapsine terfi etmişti.
Nawal'ın "aşk" oyunu
"Nizar'a özgürlük" sesleri, ev hapsi sırasında durmadı, sonunda Nizar "özgür"leşti. Avrupa'ya gitmek ve tedavi görmek zorundaydı. Esad, bunu da kabul etmek zorunda kaldı.
İşte, o öğle yemeğinde, "Aşkım kızım" diyen bu genç adam, Fas'tan Aboubakr Jamai, İranlı Kazem Kardevani, Tunuslu Sihem Bensedrine, El Cezire'den Dima Jatip, Mısır'dan 38 yıllık aşkı Şerif Hututi'yla Nawal al-Sa'dawi, İspanyol ve Katalan gazeteciler hep birlikte "özgürlükler"e kadeh kaldırıyorduk.
Birlikte olmaktan herkesin en çok heyecan duyduğu Mısırlı feminist yazar Nawal al- Sa'dawi, daha sonra her yemekte tekrarladığımız oyunu başlattı. İlk kez tanışıldığında, hele de ortak dil problemi varsa, herkesin katılacağı konu bulmak ne kadar da zordur! En fazla yanındakiyle kesik kesik konuşursun.
İşte, bu ilk "zorluk" Nawal'ın, "üç başlık, beş dakika" sloganıyla aşıldı: Doğduğun yer, aşkların ve yaratıcılıkların... İlk ve son başlık iyi de, "aşk" mevzuu biraz karışık, daha yeni tanıştığın insanlara hangi aşkları anlatacaksın. Kimileri biraz "açılıyor", kimileri bir yerlere sığınıyor... En büyük kaçamak da, "vatan aşkı"...
Aşkı kızı, çünkü...
Nizar, "aşkım kızım" derken, önce "vatan aşkı" faslındanmış gibi tınladı. Yüzlerdeki tebessüm, az sonra dondu kaldı. Nizar evliydi ve bir çocuğu vardı, yani bir zamanlar... Eşi, altı yıl önce Nizar'la ilişkisini kesti, Nizar hapisteydi. O günden bugüne, ne eşinden ne kızından hiç haber alamadı. "Vaka" hayatlarının berisinde neler vardı?
Nizar, Fransa'da bir yandan tedavi görüyor, bir yandan da kendi ülkesi ve Arap ülkelerinde ifade özgürlüğü için çalışıyor, sürekli hareket halinde. Kansere karşı mücadelesi de sigara ve şarap eşliğinde, söylediğine göre, hiç fena gitmiyor.
Barselona'da, Katalan Gazeteciler Sendikası'nın düzenlediği toplantıda, "Suriye'deki 40 yıllık diktatörlüğün hikayesini bilmeden ifade özgürlüğü meselesinden söz etmek o kadar kolay değil" diye söze başladı.
İngilizce konuşuyordu, ki bu zaten onun için tek seçenek gibiydi. Bir an durdu. İfade özgürlüğünün ana dille bağlantısına geçti. Toplantıda, ancak İngilizce, Fransızca, Katalanca ve İspanyolca konuşmak mümkündü.
Ve şimdi Arapça
"Bu nedenle, ben de konuşmamı şimdi Arapça yapacağım" dediğinde, kulaklıktan çevirmenin "herhalde şaka yapıyor" sözleri duyuldu. Şaka yapmadı, konuşmasını Arapça sürdürdü. Tunuslu gazeteci Sihem de Arapçayı Fransızcaya aktardı, biz de kulaklıklardan İngilizce dinledik.
Nizar, kısa Suriye tarihini verirken, 1970'de Hafız Esad'ın iktidara gelmesiyle Suriye'de ifade özgürlüğü dahil tüm kontrolün İstihbarat'ın yani Muhabarat'ın eline geçtiğini anlattı.
O şimdi Paris'te yaşıyor, üstelik iltica talebinde de bulunmadı. Yeni Başkan Beşar özgürlük getirdi denebilir mi?
"Demokratik bir değişiklik olarak, caddelerden Hafız Esad'ın resimleri kalktı, yerlerine Beşar Esad'ınkiler kondu."
Abdülaziz hala hapiste
Nizar, 22 yıldır cezaevinde olan gazeteci arkadaşı Abdülaziz'i anlatıyor, kendisinin "özgür" olmasının Suriye'de hapiste gazeteci kalmadığı anlamına gelmediğini özellikle vurguluyor.
Abdülaziz gibi, dünyanın başka yerlerinde "ifade özgürlüğü" mücadelesi veren herkes ve elbette ki esas olarak gazeteciler Nizar için önemli. Dünyaya dünya olarak bakıyor, özgür bir dünya olarak.
Türkiye'den biriyle tanışmak ve konuşmak da onu heyecanlandırdı. Özgürlükçü görüşlerinde, Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın etkisini tekrar tekrar anlatıyor.
Nizar'dan haber alınamıyor
Konuşma sırası bana geldiğinde, cümleme "ben de Türkçe... "diye başladığımda, salon adeta soluğunu tuttu. "Konuşamıyorum"dedim, "Ne yazık ki, ben Nizar kadar şanslı değilim, benden başka burada Türkçe konuşan yok".
Bir toplantının konuşma dilinin/dillerinin değiştirilebileceğini ikinci kez yaşıyordum. İlki, yıllar önce, İnsan Hakları Derneği Genel Kurulu'ndaydı. 7 Temmuz 1991'de öldürülen, dönemin Halkın Demokrasi Partisi (HEP) Diyarbakır il başkanı, insan hakları savunucusu Vedat Aydın idi, Kürtçe konuşmuştu.
Aydın, dil değiştirmenin bedelini önce çeviriyi yapan avukat Ahmet Zeki Okçuoğlu ile birlikte 50 gün hapiste yatarak ödemişti.
Nizar'ın Pazartesi Bruges'de otelinden kaybolduğu haberi gelince, bu aklıma bile gelmedi elbette. Avrupa'da "dil değiştirmek" olsa olsa sadece çevirmenleri panikletiyor. (NM/BB)
Barselonada Gazeteci Nizar'la
Suriyede önce hapishanede hapislik, sonra da evde... Pariste tedavi, Avrupada ifade özgürlüğü mücadelesi... Mülteci olmuyor, ülkesine dönecek. Pazartesi günü Brükselde Nizar Nayouf'dan haber alınamadığı haberi gelince...
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.
diğer yazıları
Yazarımız ve arkadaşım Doğan Keskin için
18 Temmuz 2023
DEFNE SUMAN'LA SÖYLEŞİ
Yükler, suçlar, kötülükler Kahvaltı Sofrası'nda
5 Şubat 2022
NADİRE MATER'DEN
Arkadaşım Tansel Emanet-Tüzel
23 Aralık 2021
ÖLÜYE SAYGI VE ADALET PANELLERİ IV/ NADİRE MATER
Ölüm ve ölüyle ilgili haberler nasıl yapılmalı?
19 Ekim 2021
ORHAN PAMUK'LA "DALDAN DALA"/ 2
"Kitapta günümüze doğrudan gönderme yapan tek bir konu var"
17 Ağustos 2021