Civil Rights Defenders ‘Bölgesel Gazeteciler Günleri’ adıyla Balkanlar ve Türkiye’yi kapsayan bir panel düzenledi. Üç gün boyunca devam edecek olan panelin ilk gününde COVID-19’un gazeteciliği nasıl etkilediği konuşuldu.
Arnavutluk, Makedonya, Türkiye, Bosna-Hersek ve Kosova’dan gazeteciler pandemi dönemindeki deneyimlerini ve yaşadıkları baskıları aktardı.
Philip Merrell’in moderatörlük yaptığı panelin açılış konuşmasını kurumun Avrupa ve Ortadoğu Kuzey-Afrika Direktörü Goran Miletić yaptı. Miletić, Balkanlar ve Türkiye’de gazeteciliğin batı coğrafyasına oranla daha zor olduğunu söyledi.
“Bu bölgelerde gazeteciler çok önemli sorunlarla boğuşuyorlar. Fiziki bütünlük, yaşam ve güvenlikle alakalı gazetecilerin büyük çoğunluğu tehditlerle karşılaşıyor. Aile tehdit ediliyor, evlerine saldırılar oluyor. Ancak batı demokrasilerinde böyle sorunlar yok” dedi.
Gazetecilerin üzerlerinde baskı hissettiğinden bahseden Miletić, “Bu normal bir şey değil. Bunun normal bir şey olduğunu düşünmeye başladık ancak esas problem bunu kanıksadığımız noktada başlıyor” diye konuştu.
İfade özgürlüğünün herkes için vazgeçilemez bir unsur olduğunu söyleyen Miletić, “Gazeteciler siyasilerden ya da başka yerlerden baskı görmemeli” dedikten sonra COVID-19’un gazetecilerin işini daha da zorlaştırdığından bahsetti.
Hükümetlerin pandemiyi gazetecilerin görevlerini yerine getirmesini engellemede bir araç olarak kullandığını anlattı.
Miletić’in ardından söz alan gazeteciler ülkelerinde yaşadıkları sorunları anlattı. Ortak nokta, medya organları ve gazetecilerin pandemiye hazırlıksız yakalanıldığı, bilgi kirliliğiyle mücadelede tüm yükün gazetecilerde olduğu ve hükümetlerin giderek artan baskısıydı.
Kosova: Düşük ücretler, güvencesiz çalışma
İlk olarak konuşan Kosova Gazeteciler Derneği’nden Getoarbe Mulliqi Bojaj şunları söyledi:
“İşgücü piyasasında büyük zorluklar yaşadık. Ekonomik çeşitlendirme açısından düşük bir gelişim kaydedildi. En çok kaygı duyulan sektörlerin başında ise bu dönemde medya sektörü geldi.
“Kısıtlamaların başlangıcında gazetecilerin enfeksiyon riski göz ardı edildi. Basılı gazetelere kısıtlamalar getirildi hatta sokağa çıkma yasakları döneminde çıkarılmaları yasaklandı.
“İşten çıkarmalar oldu. 20’den fazla medya çalışanın sözleşmesi feshedildi. Genel anlamda gazetecilerin çalışma koşulları çok kötüydü. Uzun çalışma saatleri vardı ve buna ek bir ödeme yapılmıyordu. Ortalama maaş 230-250 Euro arasında kaldı ki bu asgari ücrete bile denk gelmiyor.
“Online medya portallarında da mali güvensizlikler söz konusu. Maaşlar düşük sözleşme ve sigorta yok. Pandemi sırasında şartlar daha çok kötüleşti.
“Özetle Kosova’daki gazeteciler sözleşme, ödeme ve sosyal güvenlik konusunda sıkıntı yaşamaya devam ediyor.”
Bosna-Hersek: Şeffafsızlık ve yolsuzluk
Daha sonra söz alan Bosna-Hersek’ten Denis Džidić şöyle konuştu:
“Kosovalı meslektaşımı dinlerken aslında Bosnalı birini dinliyorum hissine kapıldım. Benzer hatta aynı sorunları bizler de yaşadık. Pandemi döneminde, öncesine oranlar daha farklı bir sorunlar silsilesiyle karşılaştı burada gazeteciler.
“Zaten şeffaflığın olmadığı bir ülkede yaşıyorduk. Kamu kuruluşları COVID-19 sonrası daha gizli saklı işler yaptı. Özellikle tıbbı cihaz ihalelerinde yolsuzluklar yaşandı. Gazetecilere yapılan saldırılarda artış oldu. Aşırı sağ ve aşı karşıtları daha fazla gün yüzüne çıkmaya başladı. Pandemiyle ilgili haber yapan gazetecilere saldırılar arttı. Nefret söylemleri aynı şekilde artış gösterdi. Çevrimiçi hakaret, tehdit, ötekileştirme arttı.
Sadece bireysellikten bahsetmiyorum. Aynı şeyler kurumlar için de geçerliydi. Yargı sistemimiz tamamen siyasileştirilmiş durumda. Bunu dile getirdiğiniz zaman açık hedef haline geliyorsunuz. Savcılar da bu meseleleri hiç yargıya taşımıyor. Bunlar en acil gündemde olan konularımız.”
Arnavutluk: Merkezileştirilmiş bir medya
Arnavutluk Medya Konseyi’nden Koloreto Cukali:
“Padneminin üzerinden neredeyse 2 yıl geçti. Başlangıçta medyanın başına neler geleceğini tahmin ettik aslında. Ancak engel olamadık. Gelinen noktada tamamıyla merkezileştirilmiş bir medya var.
“Burada her şey gizli tutularak yapılıyor. Örneğin gazeteciler hastanelere alınmadı, haber yapmaları engellendi. Meslektaşlarımız işten çıkartıldı. Medyanın altında kaldığı iktisadi yük daha da ağırlaştı. Hükümet sanki kendi mülkiyetiymiş gibi hakikati tekeline aldı. Gerçek sadece hükümet tarafından yaratılmış gibi oldu. Bugün hakikatin tanrısı gibi bir muamele görüyor bizim başbakanımız.
“Hükümetin getirdiği pandemi kısıtlamalarının çoğu gereksizdi. Eylemler yasaklandı. Mesela müzik yasak ülkede. Ama 20 bin kişilik stadı bir maç için doldurabilirsiniz. Hiçbir uzmanlık alanı olmayanlar haber programlarına çıkartıldı. Bugün bile talk showlara aşı karşıtları çıkartılıyor.
“Arnavutluk aşılama oranı en az olan ülkelerin başında geliyor. Hükümet gerçeğin tek sahibiymiş gibi davranıyor. Bilim adına ne varsa komplo teorisi olarak görülüyor.
“Bunu da haberi öldürerek yaptılar. 3 ay karantinadaydık ve şunu fark ettik. Haberlerin hepsi tek bir kaynaktan geliyor. O da Cumhurbaşkanlığının ve Tiran Belediyesi’nin internet sayfaları. Tek bir kaynaktan çıkan tek taraflı bilgiler.
“Böylesi bir ortamda toplumdan tek bir şikayet almadık bununla ilgili. Tek bir kaynaktan bilgilendikleri için bir şeyleri sorgulama şansları olmuyor. Alınan önlemlerin hastalıkla alakalı olmadığı çok açık. Her şey siyasi. Bu da şu an yaşadıklarımızın zeminini oluşturuyor.”
Sırbistan: Bağımsız medya tabloid gazeteciliğe büründü
Sırbistan’dan Svetlana Lukić (Peščanik Gazetesi):
“Bizde de aynı şekilde bilgi merkezileştirilmiş durumda. Hükümet gazetecileri bilgiyi beri tek bir kurumdan almaya mecbur bıraktı. Ancak bence pandeminin getirdiği en büyük problem bağımsız gazetecilerin bilgiye ulaşmanın paralel yollarını aramadan vazgeçmesi oldu.
“Evet, bugün burada medya kuruluşlarının yüzde 85’i devletin ve Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić’in kurmaylarının elinde ama bağımsız medya kuruluşları işlerini tam anlamıyla yapmaya çalıştı mı?
"Ben 90’lardaki savaşta muhabirlik yaptım. O zamanki şartlar bu zamana kıyasla çok daha zordu. Pandemi kesinlikle bir bahane değil. Pandemi bize bağımsız gazeteciliğin tıkandığı noktaları gösterdi.
"Evet, hepimiz baskı altındayız. Ancak son 10 yıldır bağımsız gazeteciler siyasi baskıyı işlerini yapmamak için bir bahane olarak kullanıyor. Gazeteciler pandemiyi bile aylarca mesleki açıdan ele almadılar. Her noktada resmi açıklamalarla yetindiler. Doğru bilginin peşine düşmediler. Şimdi de yanlış bilgileri tekrar edip duruyorlar. Burada bağımsız medya tabloid gazeteciliğe büründü.
"Evet, baskı görüyorlar, maaşlar düşük ama bağımsız medyanın artık şikayet etmesinden bıktım."
Türkiye: Güçlenen bağımsız medya
Türkiye’den Kaya Heyse (Medyascope):
"Benzer ve daha kötü sorunlar var Türkiye’de. Ama bunun yanında daha iyiye giden bir bağımsız medya da var.
"Her şeyden önce Türkiye otokratik bir ülke. Demokrasi söz konusu değil. Ancak Türkiye’de kurumların eksikliği, hükümetin pandemiyle nasıl başa çıkamadığını gösterdi.
"İlk vaka çıktığında bilgi tek taraflıydı. Tek bilgi kaynağı Sağlık Bakanı ve Cumhurbaşkanıydı. Bu şekilde sorunun büyüklüğü örtülmeye çalışıldı. Baskı bilginin daha fazla verilmesini sağladı.
"Kapanma döneminde işimizi yapmamız engellendi. Resmi olarak gazeteci sayılmadığımız için sokağa çıkmamız yasaklandı. Sağlık Bakanının bilgilendirme toplantılarında soru sormamıza izin verilmedi. Daha sonra bu toplantılara alınmadık. Mahkemelerden haberlere yasaklama emirleri getirildi. Hükümet doğrudan kontrolüne almaya çalışıyorlardı bilgiyi.
"Ancak gazetecilerin çalışmaları sayesinde hükümet daha fazla veri yayınlamak zorunda kaldı. Geçen yılın sonuna kadar fiili vaka sayılarını sakladıklarını kabul ettiler. Birden grafikler değişti.
"Gazeteciler de vakaların coğrafi olarak nerede yoğunlaştığını ortaya çıkarttı. Hastanelerde yaşananları ortaya çıkardı.
"Günümüzde herhangi bir kapanma söz konusu değil ama her gün yüzlerce insan ölüyor ve hükümet hiçbir şey yapmıyor. Çünkü yapmaya güçleri, kapasiteleri yok. Kendilerinin hayatta kalmasına odaklanmış durumdalar. En azından 2023’e kadar varlıklarını sürdürmek istiyorlar.
"Orta gelirli sınıf çökmek üzere. Hükümet pandemide büyük yara aldı ve alternatif bilgiye doğru bir arayış ve kayış söz konusu. Artık daha fazla kişi bağımsız medya kuruluşlarına bilgi için başvuruyor. Ana akım medyanın izlenme sayıların azaldığını görüyoruz. Aynı şekilde en üstteki gazetelerin tirajları düştü. Pandeminin toplumda yıkıcı bir etkisi oldu ancak hükümetin içine düştüğü yolsuzluk ve bilgilendirmedeki başarısızlık sayesinde ortamın değiştiğini görüyoruz.
"Bağımsız gazeteler sayesinde insanlar daha derinlemesine Türkiye’nin içine düştüğü durumu görebiliyorlar. Açıkçası bir geçiş sürecindeyiz. Pandemi hükümetin daha fazla güç elde etmesini engelledi. İnsanlar daha fazla ses çıkarmaya başladı. Bağımsız medya güçlendi. Belki de bir erken seçim yaşayacağız. Bugün daha demokratik bir yönde ilerlediğimizi söyleyebilirim. Bir dönem kapanıyor gibi duruyor."
"Halka göre hainiz"
Panelde gazetecilik için neler yapılabileceği de tartışılırken özeleştiri de yapıldı. Svetlana Lukić enformasyon bombardımanı karşısında insanların ezildiğini söyledi.
Böylesi olağanüstü durumlar için eğitilmediklerini, gazete ve gazetecilerin pandemiye hazırlıksız yakalandığını ifade etti. Bilgi kirliliğinin getirdiği yoğun çabanın gazetecilerin omuzlarına yıkıldığından bahseden Lukić özellikle aşı karşıtlarına karşı mücadelede zorlandıklarını söyledi. “Medyada profesyonelliğin kaybolduğunu gözlemliyorum” dedi.
Lukić gazetecilerin kendini yenilemesi gerektiğinden de bahsederken, bağımsız medya ve gazetecilerin halk tarafından nasıl görüldüğünü şu sözlerle anlattı.
“Sırp halkı bizi yaptığımız haberler nedeniyle bağımız medya olarak görmüyor. Sırbistan karşıtı hainleriz ve onlara göre bizi batı finanse ediliyor.” (HA)