Sevag Balıkçı’nın 24 Nisan 2011’de Batman’da zorunlu askerlik yaparken er Kıvanç Ağaoğlu tarafından öldürülmesiyle ilgili görülen davada sanık Ağaoğlu’na 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası verilmesi üstüne "Sevag İçin Adalet Girişimi" bugün bir basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya Sevag Balıkçı'nın annesi Ani Balıkçı, babası Garabet Balıkçı, Balıkçı ailesinin avukatı İsmail Cem Halavurt, “Sevag İçin Adalet Girişimi”nden Ermeni okulları yöneticisi Garo Paylan, eski İstanbul Tabip Odası Başkanı Gençay Gürsoy ile Nor Zartonk'tan Melis Tantan katıldı.
Katılımcılar, Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nin verdiği kararı eleştirirken, Balıkçı’nın Ermeni soykırımının sembol günü olan 24 Nisan 1915’in 96. yıldönümünde ve yaklaşık 100 yılda bir aynı tarihe denk gelen Paskalya Bayramı’nda öldürülmüş olmasına dikkat çekerek, olayın ırkçı bir cinayet olduğunu belirttiler.
Paylan: 2 yıl kaza olamayacağını anlatmaya çalıştık
İlk konuşmayı “Sevag İçin Adalet Girişimi”nden Ermeni okulları yöneticisi Garo Paylan yaptı. Paylan, iki yıl boyunca olayın basit bir kaza olamayacağını anlatmaya çalıştıklarını ifade etti.
“24 Nisan 2011’de, Ermeni soykırımının sembol gününün 96. yıldönümünde ve Paskalya Bayramı’nda Batman’da askerlik yapan Sevag Balıkçı, er kıvanç Ağaoğlu tarafından çit gererlerken öldürüldü.
“Dün askeri mahkeme tarafından tescillenen kararla Sevag’ın kazayla öldürüldüğü ilan edildi. Buna karşı tepkimizi ortaya koyacağız.”
Halavurt: En önemli delil olan tanıklar baskı altına alındı
Balıkçı ailesinin avukatı Cem Halavurt ise karara yol açan yargı sürecini özetledi.
“Özensiz bir olay yeri inceleme tutanağı, özensiz savcılık ifade tutanakları sonrasında yargılama devam etti. Yargılama aşamasında da en önemli delil olan tanıklar baskı ile etki altına alınmaya çalışıldı.
“Özellikle sanık Ağaoğlu ve ailesinin tanıklar üzerinde yapmış olduğu baskı çalışmaları bir tanığın beyanlarıyla su yüzüne çıktı. Kimsenin olmadığı, sadece olay yeri tanıklarının gördüğü bir olayda tanık ifadeleri bizim için son derece önemliydi.
“Tanıkların terhis olması ve ailenin tanıklar üzerindeki baskısının açığa çıkmasından sonra bu baskının bir nebze de olsa hafifleyeceğini ya da tanıkların bu baskıdan kurtulduklarını düşünerek tanıkların sağlıklı şekilde tekrar dinlenmesini ve soruşturmanın genişletilmesini talep ettik ama mahkeme bu taleplerimizi reddetti.
“Gelinen aşamada toplanan deliller itibariyle mahkeme olayı bilinçli taksir olarak değerlendirdi. Karar bizi tatmin etmedi. Biz olayda bilinçli kastın olabileceğini düşündük.
“Bu açıdan biz iddiamızı Yargıtay da devam ettireceğiz ve kararın bozulması için uğraşacağız. Kamuoyunun bu davadan beklentisi, eğer ortada bir ırkçı cinayet varsa bunun açığa çıkartılmasıdır.”
Ani Balıkçı: Sevag 1’di 1000 oldu
Sevag’ın annesi Ani Balıkçı ise “Evimizin neşesi, kara gözlü oğlumuzdu” dediği Sevag’ın askere pek de isteyerek gitmediğini ve ırkçı bir cinayette hayatını kaybettiğini söyledi.
“Çünkü 24 Nisan’da, Paskalya bayramımızda, adı da Sevag olunca, mezhebi de Ermeni olunca başka bir şey düşünmek mümkün olmuyor. Biz önce insan sonra Ermeniyiz. Herhalde bu bazı kişiler tarafından kabul görmüyor. Önce mezheplerimize bakılıyor, ötekileştiriliyoruz. Sonra insan olduğumuz unutuluyor ve fırsatını bulunca da öldürüyorlar.
“Sevag hiçbir şey değildi, sadece normal bir insandı. Ama Sevag birken şimdi bin oldu. Herkes tanıdı. Belki sanatıyla tanınacaktı ama buna fırsat vermediler. Kendi gibi 100 yıl önce giden sanatkarlarla beraber 24 Nisan’da kara toprağa gömdüler.
“İki yıl Diyarbakır’a gittik geldik. Süreç hiç kolay değildi. O tetiği çeken parmağın sahibiyle aynı havayı soluduk. Hep tırnaklarımı ellerime batırdım, sesimi çıkarmamaya çalıştım. İçimden o parmakları kırmak geldi ama benim aldığım terbiye buna müsaade etmezdi. Zararı kendime vermeliydim, ona değil. Çünkü ben katil bile olsa önce insanı düşünürüm.
“Verilen bu karar tabii ki bizi tatmin etmedi. Bu durumda benim anladığım Sevag’ı suçlu buldular. Ne işi vardı o tüfeğin önünde? Tüfeğin önünde durursan böyle kazalar da olabilir.
“24 Nisan’da bir çocuk öldürülmeliydi. Ama en uygun zemin oradaydı. Sevag tekti, malum kişiler de orada bulunuyordu diye düşünüyorum. Bu kararı verenler çocuklarına sarılırken Sevag’ı, annelerine sarılırken benim gözlerimi görsünler. Sevag şu an tel örgülerin arkasından ‘Neden abi’ diye hala soruyor.”
Garabet Balıkçı: Ötekileştirildiğimizi hatırladık
Verilen karardan dolayı memnun olmadıklarını dile getiren Garabet Balıkçı da oğullarının ırkçı bir kurşunla ve bilerek öldürüldüğünü söyledi.
“Öğrenmek istediklerimizi öğrenemedik. Bu da bize ötekileştirmeyi hatırlattı. Sevag ırkçı bir kurşunla ve bilerek öldürüldü ve verilen ceza son derece az.
“Türkiye Cumhuriyeti’nde ölen Hıristiyanların şehit olmadığın öğrendik. O zaman Türkiye Cumhuriyeti’nde neden Hıristiyanları askere alıyorlar?”
Prof Gürsoy: yargı egemenlerin zulüm aracı
Prof. Dr. Gençay Gürsoy da Türkiye’de yargı mekanizmasının, egemen ideolojinin, egemen kültürün, egemen dinin, devletin baskı ve zulüm aracı haline geldiğini ifade etti.
“Türkiye’de yarım asırlık yargı tarihini yakından izleyen kendi deneyimleriyle bunu görmüş, tanık olmuş bir yurttaşım. Türkiye’de yargı egemenin baskı aracıdır.
“Bunu kanıtlamak için uzun boylu örnekler aramaya gerek yok. Sevag olayı tıpkı Roboski olayı gibi Hrant Dink olayı gibi bu cinayetlerin son örneklerinden biridir.
“Asker ölümleri bu zulüm aracı olan adalet mekanizmasının görmediği bir gerçekliktir. Bana bu iddialar karşısında delil soran olursa Sevag’ın annesinin sözleri delildir.”
“Katil ödüllendirildi”
Mahkemenin verdiği karara ilişkin Nor Zartonk’un hazırladığı basın açıklamasını Melis Tantan okudu.
“Askeri mahkeme sanık Ağaoğlu'nu 'bilinçli taksirle öldürme' suçundan 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırdı. Askeri Yargıtay, kararı bu şekliyle onarsa, sanık, açık cezaevinde 1 yıl 9 ay yatacak ve denetimli serbestlik kapsamında tahliye olacak.
“Mahkeme, bu karara cinayet sonrasında komutanların hazırladığı çelişkili tutanaklar ile sanık Ağaoğlu'nun söyledikleri ve tanıkların baskı altında verilen çelişkili ifadeleri üzerinden ulaştı. “Ağaoğlu'na verilmiş olan göstermelik ceza, bu davanın aynı Hrant Dink davası ve benzeri davalarda olduğu gibi bir tiyatro olduğunu göstermiştir. Mahkeme halen Sevag'ın hangi sebeple öldürüldüğünü açıklayamamış ve "bir Ermeni genç, askerde, Ermeni olduğu için kasten öldürülmüştür" deme cesaretini gösterememiştir. Devlet bu dava ile bir kez daha katili ödüllendirmiştir.
“Bu dava, diğer kışla cinayetleri içinde kötü bir emsal olmuştur. Adaletin tesisi için bu cinayetin ardındaki gerçeklerin ortaya çıkartılması, cinayetin aydınlatılması ve kamu vicdanının rahatlatılması gerekmektedir.
“Bir Ermeni'nin Ermeni Soykırımı'nın yıldönümü olan 24 Nisan gününde öldürülmesi tesadüf olamaz. Ağaoğlu'nun, 24 Nisan'da, bir Ermeni ile 'şakalaşması', silahını ona doğrultarak dolduruşa alması, katil zanlısının zihniyetinin ve amacının ne olduğunu apaçık göstermektedir.
“Kışlalarda yaşanan cinayetlerin nedenleri etkin bir biçimde araştırılmalı, zorunlu askerlik kaldırılmalı ve askeri mahkemeler kaldırılıp yargılamalar bağımsız sivil mahkemelerde yapılmalıdır.” (EKN)