Osman Sandıkçı, gözaltındayken işkenceye maruz kaldığı ve tutuklanmasının hukuki sınırları aştığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Mahkeme, başvuruda “kaba, rahatsız edici ve saldırgan bir dil kullanıldığı” gerekçesiyle Sandıkçı’yı 2 bin TL para cezasına mahkum etti.
Ayrıca yargılama giderleri de Sandıkçı’dan tahsil edilecek.
Suçlamalar: Cinayet, işkence, sahte kimlik
13 Temmuz 2002’de M.Ş., İstanbul, Üsküdar’daki Kuguncuk Mahallesinde bulunan evinin yakınında çıplak ve darp edilmiş halde bulundu. Tedavi gördüğü hastanede 20 Temmuz’da hayatını kaybetti.
Osman Sandıkçı, kendi ifadesine göre, olayın şüphelisi olduğu için H.K. sahte kimliğiyle Balıkesir, Avşa adasına gitti.
Burada da 30 Temmuz’da, M.U. ve H.U.B. adlı kişilerin ateşli silahla öldürülmeleri ile sonuçlanan kavgaya karıştı.
Sandıkçı, H.K. adlı sahte kimliğiyle jandarmaya ve savcılığa ifade verdi.
Marmara Sulh Ceza Mahkemesince yapılan sorgusunun ardından 4 Ağustos 2002’de tutuklandı.
Hakkında ayrıca sahte kimlik nedeniyle Bandırma Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı.
Tahliye edilmesi sonrasında, yağma suçunu işlediği şüphesi ile 3 Ocak 2003’te İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince yakalandı.
“Kasten öldürme, yağma, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek, sahtecilik, hürriyeti tahdit ve Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet” suçlarını işlediği şüphesi ile gözaltına alındı.
“Polis dayak yediğini söyleme dedi”
Emniyet Müdürlüğünde, avukatı olmaksızın ifadesi alındı ve savcılığa sevk edildi.
Dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede işkence gördüğünü anlattı:
“Emniyet’te söylediklerimi farklı şekilde yazmışlar. Bana manevi işkence yaptılar. İnsanlık onurumla oynadılar. Hakaret, küfür ettiler.
Ellerimi ve ayaklarımı bağladılar. Gözlerimi de bağladılar. Tokat ve yumruk attılar. Zorla bu ifadeyi, okutmadan imzalattılar.
Bana kötü muamelede bulunan Organize Şube Müdürlüğü görevlilerinden şikayetçiyim.”
Savcı doktor raporlarına işkencenin yansımadığı sorunca da şu yanıtı verdi:
“Raporlar iddialarımı doğrulamıyor. Polisler bana dayak yediğini söyleme dediler. Doktora da ‘Bu arabadan atlayınca böyle oldu’ dediler.”
Sandıkçı İstanbul 4 No.Iu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Hâkimliğince 12 Ocak 2003’te tutuklandı, hakkında dava açıldı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının ardından Yargıtay’ın bozma karan sonrasında yapılan yargılamada olası kasıtla öldürme suçundan 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Kanuni tutukluluk süresinin aşılması
Sandıkçı, 8 Ocak 2003’te kendisine işkence yapan polislerden şikayetçi oldu.
Başlatılan soruşturma kapsamında polisler hakkında Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Görevsizlik kararı ile dava dosyası İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi, polisler hakkında “suçu işlediklerine dair yeterli, kesin ve inandırıcı kanıtlar elde edilemediği...” gerekçesiyle beraat kararı verdi.
İtirazı Yargıtay 8. Ceza Dairesince reddedildi.
Sandıkçı, işkence ve kötü muamelenin yanı sıra şu gerekçelerle Anayasa Mahkemesine başvurdu:
* Yakalama ve gözaltı sırasında haklarının hatırlatılmadığı, yakınlarına haber verilmediği,
* Yakalandıktan dört gün sonra hakim huzuruna çıkarıldığı, dört ay boyunca mahkemeye çıkarılmaksızın tutukluluğunun devam ettirildiği,
* Tutuklulukla ilgili kararların yetersiz gerekçeye dayalı olduğu ve tutuklamaya yönelik itiraz dilekçelerine cevap verilmediği,
* Kanuni tutukluluk süresinin aşıldığı.
Başvurucuya 2 bin TL para cezası
Anayasa Mahkemesinin kararı bugün Resmi Gazete’de yayınlandı.
Mahkeme, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi uyarınca “başvurunun kötüye kullanıldığına” hükmetti ve başvurudaki hak ihlallerini değerlendirmediği gibi Sandıkçı’nın 2 bin TL para cezası ödemesine karar verdi.
Kararın gerekçesi şöyle açıklandı:
“… Haklılığını ortaya koyma ve kendini daha iyi ifade etme amacını aşan, hak ihlaline sebebiyet verdiğini iddia ettiği kamu otoritesini, kamu otoritesini temsil eden kişileri veya doğrudan Anayasa Mahkemesini hedef alan, hakaret veya iftira oluşturabilecek, eleştiri sınırlan dışında kalan, kaba, rahatsız edici ve saldırgan bir dil kullanılmasının bireysel başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp bu tür davranışların hakkın kötüye kullanılması olarak kabulü gerekir.”
Sandıkçı AYM’ye ne dedi?
Osman Sandıkçı, Bireysel Başvuru Bürosu Raportörüne yazdığı 10 Ekim 2013 tarihli dilekçede, kendisine bildirilen idari eksikliklerin başvurusunun reddedilmesi için “uydurulan bahaneler olduğunu” belirtmiş ve şunları söylemişti:
“…Ben elimde olan tüm belgeleri fotokopi-orijinal demeden size gönderiyorum. Gerisi sizin sütünüzün kalitesine kalmış.”
Anayasa Mahkemesi bu sözleri, “dilekçenin yazılış gayesini aşan, yakışıksız ve saldırgan ifadeler” olarak tanımladı.
Mahkeme Sandıkçı’nın başvurusunda “Cumhuriyet savcısını, mahkeme başkanı ve üyelerini, kolluk görevlilerini ve ayrım gözetmeksizin tüm emniyet mensuplarını aşağılayan ve tahkir eden ifadeler kullandığını” ifade etti. (AS)