Asrın Hukuk Bürosu, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş'ın tutulduğu İmralı F Tipi Kapalı Cezaevi'ne dair "2023 yılı gözlem ve tespit" raporunu açıkladı.
Asrın Hukuk Bürosu'nda yapılan toplantıda raporu avukat Raziye Öztürk açıkladı.
Raporda, İmralı Cezaevi'nin inşa edildiği süreç ve Abdullah Öcalan'ın getirildikten sonra yaşananlara dair detaylı veriler yer aldı.
MA’nın haberine göre; raporda, Öcalan'ın 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana tek kişilik hücrede tutulduğu aktarıldı.
17 Kasım 2009’da İmralı’ya 5 mahpusun sevk edildiğini ancak buna rağmen Öcalan'ın hafta içi günün 23 saati, hafta sonu 24 saat boyunca tek kişilik hücrede tutulmaya devam edildiği belirtildi.
Avukat ve aile görüşlerinin engellendiği telefon görüşmelerinin yapılmadığı ifade edilen raporda, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına ve İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne her hafta avukat görüşü için başvuru yapıldığı ifade edildi.
"Son yüz yüze görüşme 2020'de yapıldı"
Öcalan ile yapılan son görüşmenin hatırlatıldığı raporda, özetle şöyle denildi:
“27 Temmuz 2011 tarihinden bu güne kadar, sadece Mayıs-Ağustos 2019 tarihleri arasında 5 avukat görüşü gerçekleştirebildi. Bu beş görüşmenin sonuncusu ise 7 Ağustos 2019 tarihlidir. 2014 yılından bu yana yalnızca 5 aile görüşü gerçekleştirebildi.
Son yüz yüze görüşme 3 Mart 2020 tarihinde kardeşi ile yapıldı. İlk günden bugüne yalnızca 2 defa (27 Nisan 2020 ve 25 Mart 2021 tarihlerinde) telefon ile görüşme gerçekleştirildi. 25 Mart 2021 tarihli son telefon görüşmesi çok kısa süre içinde yarıda kesilmiş ve görüşmeye devam edilemedi. O günden beridir kendisinden haber alınamıyor.
AYM'ye sekiz başvuru
İmralı Ada Hapishanesinden sorumlu Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına ve İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne her hafta düzenli bir şekilde başvurular yapılıyor. 2023 yılı boyunca her iki makama yapılan toplam 110 avukat görüş başvurusu ile 59 aile görüş başvurusunun tamamı cevapsız bırakıldı.
İmralı’da sürdürülen ağır insan hakları ile ilgili olarak 2023 yılında yerel düzeyde yapılan başvurular dışında yüksek mahkeme niteliğinde Anayasa Mahkemesi’ne 8 adet başvuru yapıldı. Bunlardan biri, yasanın zorunlu kıldığı deprem nedeniyle görüşme ve iletişimin sağlanmamasına ilişkindir. 4 adedi, aile-vasi görüşmelerinin yaptırılmamasına ilişkindir. 2 adedi avukat görüşmelerinin yaptırılmamasına dairdir.
BM'ye TBB'ye başvurular yapıldı
Son olarak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’nin 6 Eylül 2022 tarihinde aldığı; 'Hiçbir kısıtlamaya maruz bırakılmadan derhal avukatları ile görüştürülmelidir’ şeklindeki tedbir kararının yerine getirilmesi için idareye ve mahkemeye yapılan başvurular sonuçsuz kaldığından tedbir talebinin uygulanmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmıştır.
İmralı cezaevinde tutulan müvekkillerimiz ile görüştürülmeme ve bir bütün olarak mesleki faaliyetlerimizin engellenmesi nedeniyle 6 Ocak 2023 tarihinde Türkiye Barolar Birliğine başvuru yapıldı. Ancak Türkiye Barolar Birliği de gerek avukatlık mesleğinin icrasına gerekse de İmralı’daki işkence koşullarının son bulmasına yönelik etkili bir süreç işletmemiştir.”
Raporun "sonuç ve tespitler" bölümünde şu ifadeler yer aldı:
* İmralı, temel hak ve özgürlüklerin sürekli biçimde askıya alındığı, dünya ile tüm bağların koparıldığı, yargı organlarının tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirdiği, suç içeren işlem, karar ve eylemlerin cezasızlık politikası ile karşılandığı, avukat, aile ve vasi görüşmelerinin dünyada eşine rastlanılmayacak düzeyde yasaklandığı, avukat ve aile yasaklarının gizli yürütüldüğü, avukatlık mesleğinin icra edilemediği, 3 yıldır hukuki ve insani hiçbir haberin dahi alınamadığı, hukuki bir denetimin yapılamadığı, hukuki güvenliğin ve öngörülebilirliğin ortadan kalktığı, olağanüstü koşullarda olağanüstü rejimle yönetilen bir mekan durumundadır.
* 18 Mart 2014 AİHM Öcalan No.2 kararıyla da ölünceye kadar ağırlaştırılmış hapis rejiminin, uygulandığı andan bugüne kadar bir işkence rejimi olduğu kanıtlanmış durumdadır. Aynı kararda tecrit uygulamalarının da işkence yasağını ihlal ettiği tespit edilmiş ve giderilmesi tavsiye edilmiştir. Buna rağmen tecrit koşulları olumsuz yönde daha da ağırlaştırılmış ve 2015’ten itibaren mutlak tecrit düzeyine vardırılmıştır. Buna göre müvekkillerimiz Abdullah Öcalan 25 yıldır, Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım da bu sisteme dahil edildikleri Mart 2015 tarihinden beri 9 yıl yıldır en ağır işkence ve insanlık dışı uygulamalara maruz bırakılmışlardır.
* CPT, 5 Ağustos 2020 tarihli raporunda, bu durumu, mutlak iletişimsizlik (Incommunicado) olarak tanımlamış, bunun hukuka ve uluslararası standartlara aykırı kabul edilemez olduğunu belirtilerek, kaldırılmasını tavsiye etmiştir. Ayrıca aile ziyaretlerini engellemeye gerekçe yapılan disiplin cezalarının da inandırıcı olmadığını, aldatıcı olduğunu tespit etmiştir. Ki 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana –istisnai beş görüşme hariç- avukat görüşmelerinin yaptırılmamasının ise uluslararası hukuk ve iç hukuka aykırı politik bir karar ve uygulama olduğunu da daha önceden tespit etmişti (2013 CPT Raporu).
* Son olarak BM İnsan Hakları Komitesi’nin 6 Eylül 2022 tarihli tedbir kararı ile 19 Ocak 2023 tarihli Hükümete yaptığı hatırlatmada da görüleceği üzere İmralı’daki haber alamama hali bir işkence biçimidir. Derhal sonlandırılması gereken kabul edilemez uygulamadır.
* CPT’nin tavsiyeleri ve BM tedbir taleplerinin gereğinin yerine getirilmesine yönelik bütün başvurularımıza rağmen 2023 yılı boyunca uygulamada herhangi bir değişiklik olmamış, deprem gibi yasanın zorunlu kıldığı hallerde bile incommunicado tutulma haline ara verilmemiş, kesintisiz sürdürülmüştür. Bu nedenle 2023 yılı da tümüyle mutlak iletişimsizlik ve haber alamama yılı olmuştur.
* Müvekkillerin 3 yıla yaklaşan haber alamama (incommunicado tutulma hali), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. maddesinde düzenlenen işkence yasağının açık ihlalidir. Bununla birlikte Sözleşmenin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, 8. maddesinde düzenlenen aile ve özel hayata saygı ile haberleşme hakkı, 13. maddesinde düzenlenen etkili başvuru yolu ile hak ve özgürlüklerin amaç dışı kısıtlanmasını yasaklayan 18. maddesi, sistematik ve sürekli şekilde ihlal edilmiştir.
* 2023 yılı boyunca 3 ayda bir yinelenen aile-vasi yasaklamaları ve altı ayda bir yinelenen avukat-telefon yasaklama kararları, maddi ve yasal dayanaktan yoksundur. Görünüşte 'mahkeme kararı veya disiplin cezası' ama özünde ve içerik olarak hükümetin politik gerekçelerine dayalı uygulamalardır. Yasa dışı politik kararlar olarak, incommunicado tutulma halini meşrulaştıramaz. Aksine bu kararların asgari iletişime izin vermeyecek şekilde bir arada uygulanması, hem incommunicado tutulma halinin, hem de İmralı’ya özgü hükümet-idare-yargı ortaklığına dair hukuk ve yasa dışı gizli-örtülü-fiili (de facto) bir mekanizmanın tesis edildiğinin kanıtlarıdır.
* Müvekkillerin içerisinde tutuldukları mutlak tecrit, iletişimsizlik ve haber alamama hali sadece uluslararası hukuk standartlarına değil, mevcut yasal ve anayasal düzenlemelere de aykırıdır. Gerek Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerde gerekse de Türkiye Cumhuriyeti ulusal mevzuatında müvekkillerimizin mutlak iletişimsizlik koşullarında tutulmalarına dayanak oluşturan bir düzenleme bulunmamaktadır. Kaynağını anayasa ve yasalardan almayan, uluslararası negatif ve pozitif bütün yükümlülüklerin ihlali anlamına gelen haber alamama halini ısrarla sürdüren İmralı Tecrit Sistemi uygulayıcıları tarafından sistematik olarak görevi kötüye kullanma, hak ve özgürlüklerin kullanımını engelleme ve işkence yasağını ihlal etme suçları işlenmektedir.
* 25 yıllık tecrit; 2015 sonrası mutlak tecrit ve 2021 sonrası başlatılan, 2022 ve 2023 yılında daha da derinleştirilen mutlak iletişimsizlik ve haber alamama politika ve uygulamaları, hukuki ve siyasi seçeneğin devre dışı bırakılması, zor seçeneğinin ve güvenlikçi politikaların esas alınması anlamına gelmektedir.
(RT)