Çünkü Mutluluğun tanımı bireyden bireye değişebiliyor. Kimilerine göre insan sevgisi, kimilerine göre iç huzuru, kimilerine göre para. Mutluluğun tanımını yapma çabalarından birisi de geçen hafta İngiltere'de gösterildi. Bir grup bilim adamı mutluluğun formülünü çıkardı.
Bilim çevreleri ve araştırmacılar insanlığın zihnini yüzyıllardır zorlayan bu evrensel sorunun yanıtını bulmak için sayısız deneyler ve araştırmalar, anketler yaptılar. İnsanlara göre neyin mutluluk olduğunu bulabilmek için yaşamın pek çok alanına göz attılar. Bu alanlardan en çok irdeleneni evlilikti kuşkusuz.
Evlilik her iki cinsi de mutlu ediyor
Evliliğin insani mutlu mu mutsuz mu ettiğine dair yapılan araştırmalardan biri de 2002 Ekim ayında Avustralya'da yapıldı. Bu araştırmaya göre kadınların da erkeklerin de evli olanları daha mutluydu.
1970'ten bu yana on bini aşkın erişkin üzerinde yürütülen bu araştırmalarda her dört kadın ve erkekten birinin evli değillerse mutsuz oldukları saptandı. Ayrıca evli olup çocuğu olan kadınların akıl sağlıklarının daha düzgün olduğu saptanmıştı.
Melbourne La Trobe Üniversitesi Psikologu David de Vaous özellikle kadınların, 1970'lerden bu yana ahlaki değer farklılıklarında görülen ilerlemelerden olumlu anlamda etkilendiğini belirtti.
Glasgow Üniversitesi psikologlarından Alex Gardner da o dönemin kadınlarının stres altında olmaları için yeterince nedenleri olduğunu söyleyerek, bugün kadınla erkeğin daha eşit koşullarda olduğunu, bunun da kadınların daha mutlu olmalarına yol açtığını vurguluyor.
İşyerinde mutlu olunur mu?
İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eşi Cherie'nin 2002 Aralık ayı başlarında ortaya çıkan skandal sırasında söylediği "Ben süper bir kadın değilim, benim de hatalarım var" sözleri ile çalışan kadın ve anne olmanın sorumluluğunun kendisine getirdiği ek yükü vurgulamıştı. Cherie Blair'in yakındığı aile yaşamı ile kariyeri bir arada götürmenin güçlüğü aslında onun durumundaki pek çok kadının sorunu.
İşe girerken "çocuğunuz var mı?" diye sorulan, yoksa "Yapmayı düşünüyor musunuz?" diye sorgulanan kadınlar. Bu tür sorular nedense erkeklere hiç sorulmuyor. Ev işleri ile işyerleri arasında cambazlık yapmak zorunda olanlar da kadınlar. Bir kadın eve erken geldiğinde çocukları hiçbir zaman "Anne niye erken geldin, yoksa işten kovuldun mu?" diye sormuyorlar örneğin.
Evet, günümüzde kadınlarla erkekler arasında görünürde eşitlik sağlandı, ancak kadınların pek azı ev-iş dengesini kurabildiklerine inanıyor. Kadınlar işyerinde erkeklerle rekabete girişebilecek zamanı ve enerjiyi yaratabilmek için ev yaşamlarından fedakarlık etmeleri gerektiğini düşünüyorlar.
Ve kadınlar mutluluğu yakalayabilmek için bu ikisi arasında seçim yapmak zorunda kalıyorlar. Örneğin Penny Hughes evine ve ailesine zaman ayırabilmek için Coca Cola'nın İngiltere üst düzey yönetimindeki işinden istifa etmiş, onun durumundaki kadınlar da neden bunu yaptığını çok iyi anlamışlardı.
Nedenleri araştırılıyor
Freudiyen teorisine göre yaşamı simgeleyen libidonun doyurulmasının mutluluğa yol açtığı biliniyor. Ancak seksin ayrıntılarının da mutluluğun tanımını belirlediği yolunda araştırmalar yapılmış. Sevişme sırasında erkeğin menisi ile temas eden kadınların daha mutlu olduğu saptanmış.
Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 2002 Haziran ayında yapılan araştırmalarda erkeğin prezervatif kullanmadığı durumlarda kadınların daha mutlu olduğu saptanmış.
New York State Üniversitesi çalışanlarından Gordon Gallup ve arkadaşlarının 300 kadar kadın üzerinde yaptığı araştırmanın bulgularına göre menide bulunan ruhsal açıdan düzenleyici hormonlar vajina yolu ile kadının vücuduna geçerek kadının daha iyi bir ruh durumuna ulaşmasını sağlıyor.
Prezervatif yoksa, mutluluk var!
Bulgular partnerleri prezervatif kullanmayan kadınların seksten fazla haz aldıklarını bu yüzden de daha mutlu olduklarını, prezervatif kullanan erkeklerin partnerlerinin mutluluk düzeyinin düştüğünü, cinsel ilişkiden yoksun kalan kadınların ise depresif olduklarını saptamış.
Gallup araştırmayı doğrulamak için 700 denek daha seçmiş, bu araştırmada da partnerlerin ilişkilerinin derinliği, doğum kontrol hapı kullanıp kullanmadıkları, kişilikleri gibi başka etkenlere de bakmış ve yine aynı sonuca ulaşmış.
Ancak Gallup korunmasız seksin bir yandan meninin psikolojik etkilerinden dolayı insanları mutlu ederken, öte yandan gebelik ya da cinsel temasla bulaşan! hastalıklara kapı açma riski olduğu için savunulamayacağını da vurguluyor.
Menopoz dönemini atlatan kadınlar daha mutlu
2002 Mayıs ayında İngiltere'de yapılan bir başka araştırmaya göre ise 40-50 yaşlar arasında menopozun çeşitli sorunlarını yaşayan kadınlar bu dönemi atlattıktan sonra kendilerini çok daha mutlu hissediyorlar.
Her ne kadar kemik erimesi ve kalp hastalıkları ile boğuşsalar da araştırmaya katılan kadınların yüzde 75'i sağlıklarının daha iyi olduğunu, yüzde 75'i yaşamlarının çok daha eğlenceli olduğunu, yüzde 93'ü ise kendilerini çok daha özgür hissettiklerini söylemişler.
Araştırma ayrıca hormon tedavisi gören kadınların daha mutlu olduklarını da saptamış. İngiltere'de kadınların menopoz yaş ortalaması 49, ölüm yaş ortalaması ise 80. Bu durumda kadınlara yaşamak için menopoz sonrası 30 yıl daha düştüğünü söyleyen Bristol Hastanesi doktorlarından Annie Evans bu dönemin en verimli biçimde geçirilmesinin kadının mutluluğunda çok büyük rol oynadığını söylüyor.
Mutluluk formülü
İngiltere'de bir grup psikolog insanlığın kafasını kurcalayan bu sorunun yanıtını aramışlar. Buldukları yanıt gerçek aşk, kucak dolusu para, heyecan verici bir iş gibi kolay bir yanıt değil. Onlar Mutluluk formülünü çıkarmışlar ve diyorlar ki :
Mutluluk= P + (5xE) + (3xH)
Fizik ya da matematikten, kimyadan hoşlananlarınız belki bu formülü çözdü bile. Fen bilimleri ile ilişkisi olmayanlar için açıklayalım.
P, Kişilik anlamana gelen Personality, E Varlık anlamına gelen Existence, H ise Üst Değerler anlamına gelen Higher Order Needs kavramı için kullanılmıştı.
Kısacası
Mutluluk = Kişilik + (5xVarlık) + (3xÜst Değerler)
Bu kavramları da açacak olursak; Kişiliği oluşturan değerler arasında yaşama bakış açısı, direnç, dayanıklılık, yaşama uyum sağlayabilme gibi kavramlar yer alıyor. Varlık kapsamına ise sağlık, mali denge, dostluk gibi kavramlar giriyor. Kendine güven, beklentiler, hırs, mizah duygusu ise Üst Değerleri oluşturan kavramlar.
Araştırmayı yapan grupta yer alan Pete Cohen, Spor Bilimleri ve Pedagoji eğitimi almış, şimdilerde nöropsikoloji üzerine çalışan Cohen insanların mutluluk deyince çok sevmeyi, sevilmeyi, tonla parası olmayı anladıklarını, ama bunlara sahip olan insanların da mutsuz olabildiğini, mutluluğu oluşturanın birkaç etkenin bileşeni olduğunu söylüyor.
Araştırmacılar bu sonuçlara bin civarında insana şu soruları sorarak ulaşmışlar:
1. Dışa dönük, enerjik, esnek ve değişime açık bir insan mısınız?
2. Yaşama olumlu mu bakarsınız, önünüze engeller çıktığında, başarısızlığa uğradığınızda çabuk toparlanabilir misiniz ve yaşamınızı kontrol edebildiğinize inanıyor musunuz?
3. Kişisel sağlık, seçme özgürlüğü, mali durumunuz, kişisel güvenliğiniz, toplumdan beklentileriniz konusunda temel ihtiyaçlarınızın karşılandığına inanıyor musunuz?
4. Size yakın insanları arayıp ihtiyaçlarınızı, onlardan beklentilerinizi, yapmakta olduklarınızı, ya da yapacaklarınızı, yaşamınıza değer katan etkinliklerinizi paylaşabiliyor musunuz?
Seksle ya da aileyle mutluluk
Anketi yanıtlayanlar 100 üzerinden değerlendirmeye tabi tutulmuşlar. En yüksek puanı alan kişinin en mutlu olan kişi olduğu sonucuna varılmış. Elbette kadınlarla erkekler arasında farklı şeylerden mutlu olma eğilimi de gözlenmiş.
Örneğin on erkekten dördü seksle mutlu olurken on kadından yedisi ailesi ile birlikte olmaktan mutluluk duyuyor.
Her dört kadından biri kilo verdiği için mutlu olurken, on erkekten üçü tuttukları takım yendiği zaman mutlu oluyor. Ayrıca kadınlar romantizmi, maaş artışını, hobilerini, güneşli havayı erkeklere oranla daha büyük bir mutluluk kaynağı olarak görüyorlar.
Gerçekten istiyorsan, zor değil
Cohen, İngilizlerin olumsuz şeyler üzerine yoğunlaşıp kendilerini mutsuz etme eğiliminde olduklarını söyleyerek şöyle diyor: "Neyimiz eksikse onun üzerine yoğunlaşmak yerine, bizde olması gerektiğini düşündüğümüz şeyler üzerine yoğunlaşıp kendimizi mutsuz ediyoruz. Oysa yaşam çok kısa, bu kısacık zamanda mutlu olma şansımızı kullanamıyoruz".
Londra Tıp Merkezi'nden Danışman Psikolog Ingrid Collins ise insanların oturup onları neyin mutlu edip, neyin mutsuz ettiğini bile düşünmediklerini söyleyerek "Mutlu olmayı gerçekten amaçlamış olsak, bunu nerede ise bir kalp atışı kadar kısa bir sürede başarabiliriz" diyor.
Görünüşe göre mutlu olmak o kadar da zor değil ve insanın kendi elinde. Önemli olan sizi neyin mutlu ettiğine karar vermek. (EG/NM)