Aralık Feminist Kolektif, asgari ücretin feminist bir mesele olarak ele alınması gerektiğine dikkat çekerek bu alandaki çalışmalara önemli bir katkı sunuyor.
Kolektif, bu konuda bir yazı da yayınladı.Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.
Kolektif, 6 Aralık 2024 tarihinde düzenledikleri "Kadın Emeği Asgari Ücret Tartışmalarının Neresinde?" başlıklı açık toplantı ile asgari ücretin toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri bağlamında yeniden değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Asgari ücret, İş Kanunu’nda işçilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek bir ödeme aracı olarak tanımlansa da gerçek hayatta bu tanımın hayata geçirilemediği açık.
Özellikle kadınlar, istihdam piyasasında asgari ücret veya daha düşük ücretlerle çalışırken, aynı zamanda ev içi yeniden üretim ve bakım emeğinin yükünü de taşımaya devam ediyor.
Kolektifin yazıda vurguladığı gibi, bu durum asgari ücretin yalnızca ekonomik değil, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin pekiştirilmesine dair de bir araç olduğunu gösteriyor.
Kadınların istihdam oranlarının düşüklüğü ve istihdama katıldıktan sonra daha çok güvencesiz ve düşük ücretli işlerde çalışması, asgari ücret tartışmalarını kadınlar için daha yaşamsal hale getiriyor.
TÜİK verilerine göre kadınların istihdama katılım oranı yalnızca %32,8 seviyesinde. Çocuk sahibi kadınların oranı ise bu rakamın çok daha altında.
Bakım emeğinin kamusal alanda yeterince karşılanmaması, kadınları hem ücretli işten uzaklaştırıyor hem de ev içi emeğin daha fazla görünmezleşmesine neden oluyor.
Aralık Feminist Kolektif’e göre, asgari ücret tartışmalarında şu temel sorulara odaklanmak gerekiyor:
- Asgari ücret hangi ihtiyaçlara dayanarak belirleniyor ve bu ihtiyaçlar kime göre tanımlanıyor?
- Kadınların hem ev içinde hem de istihdam piyasasında verdiği emeğin görünmezliği, ücret politikalarında nasıl bir rol oynuyor?
- Bakım emeğinin yetersiz kamusal destekle hane içine ve kadınlara yüklenmesi, asgari ücret tartışmalarında neden gündeme getirilmiyor?
Bu sorular, yalnızca asgari ücretin düzeyiyle değil, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin emek piyasasında ve ücret politikalarında nasıl yeniden üretildiğiyle de ilgilenilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Türkiye’de asgari ücret, işçi sınıfının bir kazanımı olarak doğmuş olsa da günümüzde devlet ve sermaye tarafından bir ücret baskılama aracı haline geldi.
Özellikle kadın işçiler için asgari ücret, ortalama bir gelir değil, çoğu zaman alınabilecek en yüksek ücret haline dönüşmüş durumda. DİSK-AR’ın verilerine göre, kadınların %58,4’ü asgari ücret veya daha düşük maaşlarla çalışıyor. Kayıt dışı sektörlerde bu oran %90’ın üzerine çıkıyor.
Talepler ve öneriler
Aralık Feminist Kolektif, asgari ücretin yalnızca ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda feminist bir mücadele alanı olduğunu savunuyor. Kolektifin önerileri ise şu şekilde özetlenebilir:
- Yaşam Ücreti Talebi: Asgari ücretin yerine, işçinin ürettiği değerden pay almasını sağlayan bir yaşam ücreti belirlenmeli.
- Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonları: Yaşam ücretinin belirlenmesi sürecinde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini göz önünde bulunduran, kadınların ve LGBTİ+’ların taleplerini içeren bir komisyon kurulmalı.
- Bakım Emeğinin Toplumsallaşması: Kadınların omzundaki bakım yükünün azaltılması için kamusal kreşler, yaşlı bakım merkezleri gibi hizmetlere bütçe ayrılmalı.
- Sendikalarda Kadın Temsili: Sendikalarda kadınlar daha fazla temsil edilmeli ve sendikal politikalar kadınların taleplerini kapsamalı.
- İş Yerinde Kreş Hizmeti: Çalışan kadınların çocuk bakımını destekleyen kreşler ve esnek çalışma koşulları sağlanmalı.
Sonuç: Yoksullukta eşitleniyoruz
Bugün Türkiye’de asgari ücret, işçi sınıfının geçimini sağlayan değil, yoksullukta eşitleyen bir araç haline gelmiş durumda.
Patriyarkal kapitalizmin işçi sınıfına dayattığı bu eşitsiz düzen, kadınları daha fazla güvencesizliğe ve sömürüye itiyor. Feminist bir asgari ücret mücadelesi, yalnızca ücretlerin yükseltilmesini değil, kadınların emeğinin kamusal ve toplumsal alanda görünür kılınmasını da talep ediyor.
Kolektifin çağrısı açık: Emeği görünür kılmak ve eşitlik için feminist bir mücadeleye ihtiyaç var.
Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.
(EMK)