Temmuz'da asgari ücrete ara zam yapılması AKP iktidarının gündeminde değil. Önce Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ardından AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, daha sonra da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, asgari ücrete Temmuz’da ara zam yapılmayacağını açıkladı. Siyasilerin gerekçesi ücret artışının yaratacağı enflasyondu.
Peki asgari ücrette artış yapılmasıyla enflasyon arasında bir korelasyon var mı? Akademisyen ve ekonomistler de bu konuda ikiye bölünmüş durumda.
Genel kanı asgari ücrete yapılacak zammın enflasyona büyük bir etkisinin olmayacağı yönünde. Dahası çoğunluk iktidarın aksine zammın günümüz koşullarında bir ihtiyaç/zorunluluk olduğunu söylüyor.
Barış Akademisyeni iktisatçı Dr. Gaye Yılmaz’a göre Türkiye'de iki yılı aşkın bir süredir devam eden enflasyonun nedeninin ücret artışları olmadığı çok kesin. Ayrıca Yılmaz asgari ücretteki artışın enflasyon üzerindeki izdüşümünün, ihmal edilebilecek oranlara tekabül ettiğini düşünüyor.
Yılmaz, asgari ücrete ve emekli aylıklarına ara zam beklentilerinin yükseldiği bir ortamda ücret artışlarının enflasyona yol açacağı iddiasını ortaya atmanın ‘son derece manidar’ olduğunu belirtiyor:
Neden mesela reel ücretlerin ne durumda olduğunu konuşmuyoruz? Neden mesela dünyanın en yüksek reel faiz ödeyen ekonomisi olmamızın enflasyonu ne kadar arttırdığını tartışmıyoruz? Neden sadece emeğe ödenecek ücretin enflasyona yol açacağına inanıyoruz da örneğin diğer üretim girdilerinin enerjinin, hammaddenin, yarı mamul maddenin ve üretimde kullanılan dövizle ithal edilen makinelerin enflasyona çok daha fazla yol açacağını hiç konuşmuyoruz?
Bu soruların tek bir cevabı var, bu sayılan üretim girdileri içinde keyfi olarak, tek taraflı alınan kararlarla ucuzlatılabilen yalnızca emek gücüdür de ondan. Başka bir deyişle, ücret artışları enflasyona yol açacağı için değil, tepki göstermeyeceği umulduğu için hakları gasp edilir işçilerin, memurların ve emekçilerin.
Yılmaz, bu noktada DİSK-AR raporundan şu alıntıları yapıyor ve durumun apaçık gözler önüne olduğunu söylüyor:
- Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde en düşük asgari ücrete sahip beşinci ülke. Türkiye’den daha düşük asgari ücrete sahip ülkeler Makedonya (359 avro), Arnavutluk (375 avro), Bulgaristan (399 avro) ve Sırbistan (461 avro). 2013’te Avrupa’da Türkiye’den düşük asgari ücretli 14 ülke varken, 2023 yılı sonunda sadece 4 ülke var.
- 1974’te kişi başına GSYH’nin yüzde 80,6’sı düzeyinde olan asgari ücret 2023’te kişi başına gelirin yüzde 47,4’üne düştü.
- Eğer asgari ücret kişi başına GSYH’ye paralel olarak artsaydı brüt asgari ücretin 2023 yılında ortalama 19.921 TL olması gerekirdi. Oysa aynı dönemde asgari ücret ortalama brüt 11.711 TL olarak uygulandı.
- Merkez Bankası’nın yıllık ortalama Cumhuriyet altını fiyatlarına göre 2003 yılında asgari ücretin yıllık tutarı ile 25 altın, 2005’te 31 altın alınabilmekteydi. Ortalama altın fiyatları ile yıllık ortalama net asgari ücretle çalışan bir işçi 2023 yılı ortalama Cumhuriyet altını fiyatlarıyla 11,8, günlük kurlarla ise sadece 9,5 Cumhuriyet altını alabiliyor.
Yılmaz bu verilerden yola çıkarak Türkiye'de reel ücretlerin ciddi oranlarda eridiği tespitini yapıyor. “Temmuz 2024'te beklenen ara zam sadece bir nefes aldıracaktır, reel ücretteki kayıpları telafi edemeyeceği bellidir” diyor.
"Emeklilerin üretime katkı koymadıkları doğru değil"
Yılmaz, emeklilerin de üretime katkı koymadıkları sadece var olan gelirleri erittikleri gerekçesiyle yok sayıldığını söylüyor.
"Onlar ki, çalışırken ürettikleri değerler (fabrika binaları, elektrik santralleri) başka işçilerin ellerinde hala zenginlik yaratmaya devam eder. Onlar ki, hasta iyileştiren (emekli hekimler ve hemşireler), nitelikli emekçiler yetiştiren (emekli öğretmenler) ya da fabrikalardaki makinelere tasarımlarıyla hayat verenler (emekli mühendisler). Emeklilerin ‘pasif’ olduğu, üretime katkı koymadıkları doğru değildir, çalışma hayatına adımlarını ilk attıkları zamandan başlayarak yaşamları boyunca zenginlik üretmeye devam ederler” diye görüşünü belirtiyor.
(HA)